1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Sokağa çıksa 'sinsi!', sokağa çıkmasa 'pasif!' CTP!
Sokağa çıksa sinsi!, sokağa çıkmasa pasif! CTP!

Sokağa çıksa 'sinsi!', sokağa çıkmasa 'pasif!' CTP!

Tüm dünyada; rejime alternatif olanlara, düzenin değişmesini isteyenlere her zaman en büyük bedeller ödetilir. Bu memlekette tarihsel olarak çarpık düzene karşı en büyük mücadeleyi veren CTP kadroları, yıllardır büyük bedeller ödeyerek barış, demokrasi ve

A+A-

 

 

Tüm dünyada; rejime alternatif olanlara, düzenin değişmesini isteyenlere her zaman en büyük bedeller ödetilir. Bu memlekette tarihsel olarak çarpık düzene karşı en büyük mücadeleyi veren CTP kadroları, yıllardır büyük bedeller ödeyerek barış, demokrasi ve özgürlük kavgası veriyorlar. Son zamanlarda “Siyaset bitti!”, “Siyaset cıstır! Öcüdür!” tartışmaları o kadar şuursuzca devam ediyor ki, insan gördükleri karşısında bazen öfkeleniyor, bazen de hayret ediyor. Son seçimlerde UBP’ye ve Cemal Bulutoğluları'na oy verdiğini gizleme gereği duymayan bir arkadaşım, kapısının önündeki çöp dağlarına küfrederken, “CTP’yi de gördük! Hepsi aynıdır! Siyasetten birşey olmaz!” deyince, bu ülkede siyaset yapmanın ve CTP’li olmanın bazı olmazsa olmaz gerekliliklerini akılda tutmak gerektiğini düşündüm ve bir kısmını alt alta yazma gereği duydum:

 

1- Bir CTP’li bilmelidir ki bu memleketteki en hızlı, en sert, en kahraman söylem; her zaman sonuç alıcı, alternatif söylem değildir. Ne kadar enteresandır ki, CTP’li olanların kapısından giremediği ya da sürüldüğü devlet daireleri, “Bu memlekette siyaset bitmiştir!” deyen hızlı devrimcilerle doludur, “CTP yeterince solcu değil!” deyen bir kısım insanın hangi maaşlarla, hangi dairelerden emekli olduğu enteresandır.

 

2- CTP’li olmak demek, bu memleketteki rejimin gözünün içine bakmak ve “Ben seni değiştireceğim!” demektir. “Ben sadece küfredeceğim!”, “Ben Facebook’ta kendimi tatmin edeceğim!”, “Ben önce kendi menfaatlerimi düşüneceğim!” demek ise, her zaman CTP’li olmaktan çok daha modadır ve caziptir.

 

3- Kişi eğer CTP’li ise, bilmelidir ki genellikle parmakla gösterilecek, “Bu siyasidir!” diye etiketlenecek, fişlenecek ve hatta işkence görecektir. Hayatındaki kurulu düzenini korumak için hiçbir şeyi riske etmeyenler ise “ Memleketi siz mi kurtaracaksınız be gardaş?” deyip o geceki dizisini görmeye devam edecektir.

 

4- CTP de elbet hata yapacaktır. Hiç hata yapmayan bir insan veya kurum ancak peri masallarında mümkün olabilir. Ancak CTP’nin yaptığı hatalar genellikle “Yiğidi öldür, hakkını ver!” yaklaşımıyla değil, sadece “Yiğidi öldür da ne isterse olsun”  bakış açısıyla değerlendirilir. Çoğu zaman görmezden gelinen “yiğidin hakkını vermek”, sadece belli başlı aydın insanlara ve CTP’lilere kalır. CTP’nin yapıcı eleştiri ihtiyacı, bu ortamda maalesef yine çoğunlukla CTP’liler tarafından giderilmek zorunda kalır.

 

5- “Siyaset ve siyasiler kötüdür!” tezinin dünyada bir soğuk savaş propagandası olduğunu, Türkiye’de ise bunun "12 Eylül Darbesi"nin belirgin bir neticesi olduğunu bilmeyenler, siyaset kurumunu öcüleştirirken, her gün yedikleri zehirli sebze-meyvelerin “Yeterince siyasi olmamanın” bir sonucu olduğunu asla bilmezler. “Ben siyasi değilim!” demenin, aslında bir yerde kişinin kendi kendisine hakaret etmesi demek olduğunu muhtemelen iş işten geçtikten sonra anlarlar. Platon, asırlar önce, “Politika ile ilgilenmemenin bedeli, aptallar tarafından yönetilmektir!” demiş olsa bile...

 

6- CTP’liler bilmelidir ki, yakın zamanda da şahit oldukları gibi, sokağa çıkmasalar “pasif” olarak, sokağa çıksalar da “koltuk meraklısı” olarak suçlanacaklardır. En çirkin iftiralar, en ağır ithamlar, en büyük araçlar kullanılarak CTP’nin üzerine yüklenilir, ancak CTP tüm bunlara rağmen inatla bu memleketteki özgürlük ve eşitlik idealinden vazgeçmez.

 

7- CTP hükümetleri, maaşlara %138 artış vermiş olsa bile, sendikalar CTP’den %24 artış daha talep edebilir, verilmediği durumda “Sizi biz getirdik, biz götürürüz!” denir. UBP hükümete geldikten sonra ise bazı hızlı sendikacılar, “Madem kriz var, şimdi artışa gerek yok!” diyebilecektir.

 

8- CTP bugün, “Koltuk meraklıları meclisten çekilmiyor!” diye suçlanır, oysa 1990 DMP seçimi akabinde tüm sendikalar ve muhalefet güçleriyle birlikte ortak karar alınarak yapılan mecliste boykotundan sonra, beraber hareket edilen sendikalar iki ay gibi kısa bir zamanda UBP ile protokol görüşmesine oturur. 1990 seçimlerinden sonra meclisten çekilen vekillerin yerine, ara seçimle UBP’liler yerleştirilir ve ülke itinayla umutsuzluğa boğulur.

 

9- “Bu memleketten birşey olmaz” deyip sokağa çıkmamak için pasifist gerekçeler uyduranlar, “Zaten Türkiye ne derse o olur be gardaş!” deyenler aslında  kurulu düzenlerinin bozulmaması için dua edenler olup, “Yarın miting var!” deseniz muhtemelen “Dişçide randevum var be gardaş sorry!” deyenlerdir.

 

10- CTP’ye devrimcilik satanlara,  “Madem öyle Türkiye’den gelen maaşınızı bu ay iade edin! Bu ay “Türkiye’den gelen maaşı almıyoruz” kampanyası yapın!” denildiği zaman büyük ve keskin devrimciler “O başka, bu başka!” deyip konuyu kapatır.

 

11- CTP’liler bilmelidir ki, AKP’nin mağduru olduğunu söylediği “28 Şubat Darbesi”, “Balyoz Darbesi”, “Ergenekon Örgütlenmesi” gibi derin faaliyetler, bu ülkede cami bombalamaktan tutun da her türlü operasyonu yarım asırdır yapmakta olup, belki de CTP’nin hükümette olduğu dönemlerde en etkin şekilde faaliyet yürütmüş ve Türkiye’de yapılan yargılamaların tek bir örneği dahi henüz KKTC’de yapılmamıştır.

 

12- CTP’nin kendi kadroları içerisinde yaşadığı en ufak bir kıskançlık ve çekememezlik dahi bu memleketteki derin merkezlerin dedikodu ağına meze olacak şekilde rapor edilir ve çatır çatır abartılarak yaygın biçimde kullanılır.

 

13- “Ben siyasi değilim, işadamıyım! Bu işi ben yaparım! Ben, halkın adayıyım!” deyen Cemal Bulutoğluları, Lefkoşa’yı ne hale soktuysa, “Siyaset kakadır! Siyasiler cıstır! Halk yapsın!” deyen ideolojik bir duruştan yoksun bürokratik figürler, bu ülkeyi Cemal Bulutoğlularından bile daha beter bir hale sokabilme potansiyeline sahiptir.

 

14- En büyük günah keçisi olarak seçilen Ahmet Uzun başta olmak üzere, CTP hükümetinin tüm siyasi kadroları, açtıkları tüm davaları kazanmış, aleyhlerinde yapılan hiç bir iddia ıspatlanamadığı gibi, suçlamaları yapanların durumu ise fevkalde sıkıntılı vaziyettedir. Geçitkale Havaalanı’nı gelen giden bütün hükümetlerden talep eden medya grubu, bunların en büyük örneğidir.

 

15- Kıbrıslı Türkler; seçilmiş başkanları Hristofyas’a bile tahammül edemeyip, kendisini darbe ile görevinden almak isteyen Rum Egemen anlayışına mecbur olmadığı gibi, kişiliksiz UBP hükümeti vasıtasıyla bu halkın tüm kurumlarını, bu halkın iradesini çiğnemek pahasına özelleştirme derdine düşen AKP hükümetine de mecbur değildir. CTP, Kıbrıslı Türkler'in kendi ayakları üzerinde durabileceği, kimseye minnet duymadan onurlu biçimde yaşayabileceği düzeni getirmek için vardır ve ayaktadır.

 

 

16- CTP tabanının ve tüm halkın nazarında, hala anısıyla dimdik ayakta duran Genel Sekreter Naci Talat, “Kimdir be bunlar!” derken, bir soru sormamış, aslında bir cevap vermiştir. Bu cevap; Kıbrıs Türk Halkını, bir özne olarak değil, nesne olarak görüp, bu halkın iradesini hiçe sayanlara, kendi bireysel çıkar ve menfaatlerini halktan üstün tutanlara, bu halkın verdiği tarihi bir cevaptır.

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1798 defa okunmuştur