1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Salamis Heykeltıraşisi
Salamis Heykeltıraşisi

Salamis Heykeltıraşisi

Salamis Heykeltıraşisi

A+A-


Tuncer Bağışkan

Güney Lefkoşa’daki Kıbrıs Arkeoloji Müzesi kütüphanesine her gittiğimde, Roma devrine ait Salamis heykellerinin sergilendiği seksiyonu mutlaka ziyaret ederim. Bunun nedeniyse İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Prehistorya ve Klasik Arkeoloji Bölümünde son sınıf öğrencisi olduğum 1971-1972 ders yılında mezuniyet tezimi Salamis heykelleri üzerine yapmış olmamdandır.

Üniversite yıllarımda ilkin yazılı, sonra da sözlü olarak yapılan mezuniyet sınavlarına katılmaya hak kazanabilmem için, kürsü başkanı Prof. Dr. Jale İnan’ın onayıyla aldığım “Kıbrıs’taki Salamis Heykeltıraşisi” konulu tezi tamamlamam gerekmekteydi. Yurtdışında bulunan Salamis heykellerini hesaba katmayacak olursam, o sıralarda bu heykeller Kıbrıs’taki dört ayrı merkezde bulunmaktaydı. Heykellerin çoğunluğu Lefkoşa’daki Kıbrıs müzesinde, bir kısmı müze depolarında, bir kısmı Maraş’taki Mağusa Kaza Müzesi’nde ve bir kısmı ise Salamis Gymnasiumunun kuzeydoğusundaki havuzun etrafında sergilenmekteydi. Bu heykeller üzerinde çalışıp fotoğraflarını çekebilmem için gerekli izni zamanın müze asistanı arkeolog Dimos Christou aracılığıyla müze müdürü Dr. Vasos Karageorgis’ten almıştım. Bu heykelleri incelmek bana ayrı bir zevk vermiş olmasına karşın, Lefkoşa ile Mağusa müzelerinde çektiğim fotoğrafların bazıları net çıkmadığından çok üzüldüğümü anımsarım. Bu nedenle iyi çıkmayan heykellerin fotoğraflarını V. Karageorghis ile C.C. Vermeule’nin ortaklaşa yayınladıkları iki ciltlik “Sculptures from Salamis” kitaplarından sağlamak zorunda kalmıştım. Üzerinde yaklaşık on ay süreyle çalıştığım bu tezi tamamlayıp Burdur yakınlarındaki antik Kremna kentinde kazı yapan Prof. Dr. Jale İnan’a teslim ettiğim 2. Mayıs. 1972 tarihinde ilk kızım Özlem de Lefkoşa’da dünyaya geldiğinden o gün adeta çifte bayram yapmıştım.

SALAMİS KAZILARINDA BULUNAN HEYKELLER

Salamis harabelerindeki heykel kalıntıları ilkin 1880-1882 yılları arasında Alman Dr. Max Ohnefalsch-Richter tarafından tespit edilmişti. 1890-1891 yıllarında British Museum adına  J.A.R. Munro ile H.A. Tubbs tarafından Salamis Gymasiumundaki kültür tabakaları tahrip edilerek gerçekleşen kazılarda bulunan heykellerin çoğu İngiltere’ye götürüldükten sonra  Cambridge Fitzwilliam Müzesi, Oxford Asholean Müzesi ve Londra British Museum’a dağıtılmışlardı. Ancak Salamis harabelerinde 1923-1926 yılları arasında G.E. Jeffery, 1933 yılında Plat Taylor, 1952-1958 yılları arasında A.H.S. Megaw, 1959 yılından itibaren V. Karageorghis ve 1964-1974 yılları arasında Prof J. Pouilloux tarafından gerçekleştirilen kazılarda bulunan heykellerin yurtdışına çıkarılmalarına izin verilmediğinden Kıbrıs’ta kalmaları sağlanmıştır.

1998-2012 yılları arasında DAÜ Arkeoloji ve Kültür Varlıklarını Araştırma Merkezi (AKVAM) ile Ankara Üniversitesi işbirliğiyle Prof. Dr. Coşkun Özgünel ile Doç. Dr. Erhan Öztepe eş başkanlığında Salamis’te sürdürülen kazılar sırasında Roma Hamamında beş heykel bulunmuştu. Bu heykellerden birinin yer altı tanrısı Hades’e, diğerinin ise eşi Persophone’ye ait olabileceği tahmininde bulunulmuştur. Bu konunun detayını öğrenebilmek için yaptığım araştırmada ise, 14 yıl süreyle Salamis’te gerçekleştirilen kazılarda ilgili olarak herhangi bir bilimsel yayına ulaşabilmiş değilim. Yine de gerek İngiliz Sömürge idaresi, gerekse Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde Salamis gymnasiumu ile hamam kazılarında bulunan heykeller M.S 2’inci yüzyıl Roma dönemine tarihlendirildiklerinden bu bilgiler gerçekleştirmekte olduğum genel bir çalışmaya yeterli sayılıyordu.

Şimdilerde neredeyse % 90’ı toprak altında olan Salamis harabelerinde gerçekleştirilen kazılarda bulunan heykeller Arkaik, Klasik ve M.S II. Yüzyıl Roma devirlerine tarihlendirilmiş olup, bu heykeller doğu ile batı etkilerini taşımaktadır. Ancak Salamis heykel sanatçıları, gerek doğu, gerekse batı dünyasında Latin geleneğini yansıtan Greko-Romen heykelleri bire bir kopya etmemişler, ürettikleri heykellere kendi üslupları ile Kıbrıs geleneğini de katmışlardır.

SALAMİS ARKAİK DEVİR HEYKELLERİ

Salamis’teki arkaik devri temsil eden heykellere Tiyatro ile Gymamnasiumda, antik liman karşısındaki denizde, st. Barnabas kilisesinde, Park Hotel yolundaki mezarlık alanında ve Enkomi ile Barnabas arasındaki bir tapınağa ait ritüel bothros (dini çöplük) içinde rastlanmıştır. Kıbrıs’ta heykel yapımına uygun mermer yatakları olmadığından bu dönem heykelleri pişmiş toprak ile sert olan yerel kireç taşından yapılmışlardır. İşlenmesi çok zor olan sert kireç taşı heykel yapımında kullanıldığından heykellerin formlarında bir ilkellik dikkati çekmektedir. Yerel sanatçılar tarafından yapıldığı tahmin edilen bu heykeller genellikle Asur, Önasya, Mısır, Yunanistan, Atina Akropolü ve Rodos etkilerini taşımaktadır. Ancak bu devirde dış örnekler tam olarak kopya edilmemiştir. Salamisli heykel sanatçıları dıştan aldıkları örneklere, Kıbrıs geleneği ile malzemesini de katarak bir karışım meydana getirmişlerdir. Bu bölgede faaliyet gösteren heykeltıraşlara batılı ustaların yol göstermiş olması, ya da bu heykelleri onların yapmaları olası görülmektedir. Ancak uzun zaman Kıbrıs’ta kalan bu yabancı sanatçıların yerli sanatı benimseyerek bu karışımı meydana getirmiş olmaları da mümkün görülmektedir. Ama yine de batılı örneklerden anlaşıldığı gibi, Kıbrıs’ta düşük kaliteli heykeller yapılmaktaydı. Kıbrıslı heykel sanatçıları Tunç Çağı’ndan itibaren, bir kolun göğüs üzerinde kıvrılması motifini arkaik devirde de sürdürmüşlerdir. Heykellerin dışının boya ile süslenmesi geleneğinin Atina Akropolündeki Kore ile Korai heykel sanatının etkisiyle yapılmaya başlandığı tahmin edilmektedir. Ayrıca Park otel yolundaki arkaik mezarlık alanında bulunan iki mezar taşından birinin üst başında Mısır sfenksleri tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra doğu etkisi taşıyan Kıbrıs heykellerinde sivri uçlu pers başlığı ve boyunlarda kolye takılı olası dönemin bir özelliği olarak görülmektedir. Bu heykellerin tamamı M.Ö VI’ıncı yüzyılın değişik evrelerine tarihlendirilmişlerdir.

SALAMİS KLASİK DEVİR HEYKELLERİ

Klâsik devir Salamis heykeltıraşisine bakacak olursak bu devire ait pek fazla kalıntı tespit edilmemiş olmasına karşın, yine de var olan örneklere dayanılarak devir hakkında değerlendirme yapılması olası görülmektedir.  Perslere karşı M.Ö V’inci yüzyıl başında İonya’daki ayaklanmalara paralel olarak Salamis’te de Perslere karşı ayaklanmalar baş göstermişti. Bu tarihlerden itibaren batı ile daha sıkı ilişkiler kurulur. M.Ö V’inci yüzyılda yaşamış olan Yunan söylevcisi İsokrates, Salamis kralı Evagoras I (M.Ö 411 – 374)  idaresinin, Yunanistan’daki politik sistemden daha demokratik olması itibarıyla Yunanistan’ın önde gelen kişileri ile sanatçılarının Salamis’e gelip yerleştiklerini kaydetmiştir. Nitekim Atina yakınlarındaki Pentelikon dağından elde edilen Pentelikon mermerinden yapılan ve M.Ö IV’üncü yüzyıl klasik Yunan heykel sanatını yansıtan heykel başı, daha sonraları gymnasium hamamındaki erken Hristiyanlık dönemine ait bir duvarda inşaat malzemesi olarak kullanıldığı belirlemesinde bulunulmuştur. Bir kraliçe heykeline ait olabileceği tahmininde bulunulan bu baş, Evagoras I idaresinde Salamis’e Yunanistan’dan sanatçıların geldiğini veya bunların kral tarafından saraya davet edildiklerini doğrular niteliktedir. Saçların tepede topuz olması, saçların alın ortasından ikiye ayrılması, üçgen alın ve asil yüz ifadesi M.Ö IV’üncü yüzyıl Yunan heykel sanatçısı Kephisodotos ile oğlu Praxiteles’in yaptıkları heykellerin ilk örneklerine benzerlik göstermektedir.

Yine Salamis nekropolünde boş mezar (Senotaf) olarak da bilinen 77 numaralı Tümülüsün ocağında (Pyre) bulunan ve M.Ö IV’üncü yüzyıl klasik devir sonlarına tarihlen yarı pişmiş toprak heykellere ait başlar da Yunanlı heykeltıraşların, özellikle de Yunanlı heykeltıraş Lysippos’un yapmış olduğu heykellerin etkilerini taşımaktadır. Salamis’in son kralı Nikokreon ile eşi Aksiothea’nın anısına yapıldığı varsayımında bulunulan bu boş mezarda bululan malzemelerin fotoğrafları Salamis Kral Mezarları Müzesi’nde sergilenirken, orijinalleri ise Lefkoşa’daki Kıbrıs müzesinde sergilenmektedir.

SALAMİS ROMA DEVİRİ HEYKELLERİ

Helenistik dönemden sonra Roma idaresine giren Kıbrıs adası, M.S II’inci yüzyılın başlarında Yunan Klasik dönem heykeltıraşisini taklit eden heykel sanatıyla haklı bir üne kavuşmuştur.  Bu heykeller Greko Romen kopyalarından ziyade Klasik Yunan heykeltıraşlarından Praxiteles veya Lysippos’un  stilini yansıtmaları itibarıyla dikkat çekicidir. İyi işlenmiş kristalli mermerin yüzeyi, kumaş dışında kalan kısımların beyaz, diğer kısımların ise gri renkli olması insanlar üzerinde olumlu bir etki yaratmaktadır.

Traian devrinde (M.S 98 – 117) Kıbrıs’ta baş gösteren Yahudi isyanı Salamis’i süsleyen heykellerin tahrip edilmesine neden olduğundan bu devirde restorasyonlar gerçekleştirilir. Kıbrıs’taki Restorasyon çalışmaları bir Yunan hayranı olan İmparator Hadrian döneminde (M.S 117 – 138) de sürdürüldüğünden “Salamislilerin yardımcısı ve dünyanın kurtarıcısı” unvanına laik görülür. Bu devirde ayrıca tiyatro için birçok giyimli heykellerin de yaptırdığı gerçekleştirilen stilistik çalışmalar sonucu anlaşılmıştır. Bu devirde çoğu resmi binaları gri, beyaz ve siyah renkli mermerlerden yapılmış heykellerle süslendiği ve bu heykellerdeki olası metal ile mermer aksesuarların ise gözle görülebilen bir renk cümbüşü meydana getirdiği tahayyül edilmektedir. Ayrıca siyah renkli olan heykellerin yüzlerinin beyaz mermerden yapılarak heykellere monte edildiği belirlemesinde de bulunulmuştur.

Salamis Roma devri heykelleri Flaviuslar hanedanlığından (M.S 69 – 96) başlayarak Antonius Pius döneminin (M.S 138 – 161) erken safhalarına kadar tarihlenmektedir. Bu devirde büyük bir merkez durumuna gelen Salamis, Kıbrıs tarihinde ön sırada yer alan büyük kentlerin başında gelmekteydi. Yahudi savaşlarından dönen İmparator Vespasianus (M.S 69 – 79) ve İmparator Titus (M.S 79 – 81) imparatorluğun idari işleriyle ilgilenirler. Nitekim M.S 76 - 77 yıllarında Kıbrıs’taki zelzelelerle tahrip olan şehirlere maddi yardımlarda bulunulur. Bu nedenle Salamis’te bu imparatorlara ait heykellerin bulunması icap etmektedir. Nitekim bulunan 2 zırhlı heykelden biri Titus olarak teşhis edilirken, Vespasian’a ait bir heykelin de kazılarda bulunması olası görülmektedir.

Şu da bir gerçektir ki gerek Salamis tiyatro binası, gerekse heykeltıraşisi, Anadolu’daki Ephesus, Miletus, Perge, Side ve Aspendos’daki M.S 2’inci yüzyıl tiyatro binası ve heykelleriyle bir benzerlik göstermektedir. Bu devirde İonya sahillerindeki Smyrna ile Ephesus’un, ayrıca Karya’daki Aphrodisias okulları ile atölyelerinin doğuyu idaresi altında tutan bir merkez olduğu üzerinde durulmaktadır.

Salamis heykelleri, tanrılardan bilim adamlarına kadar tüm şahısları hemen hemen yansıtmaktadır. Burada bulunan zırhlı heykellerin Salamis’e yardımda bulunan imparatorlara ait olduğuna şüphe yoktur. Ayrıca tiyatroda bulunan ve üzerinde “Khrysippos” yazılı dikili taş, Salamis’te stoacılık felsefesinin yaygın olduğuna ve bilim adamlarının hürmet gördüğüne işaret sayılmaktadır.  Diğer yandan heykellerin önemli bir kısmının tanrı ve kahramanlara ait olması, bu devir insanlarının refah seviyesinin ne denli yüksek olduğunu gösterir niteliktedir.

M.S 332 ve 342 yıllarında Salamis’te baş gösteren zelzelelerle gymnasium ile diğer yerler tahrip olmuşsa da, yaklaşık bir asır sonra burası Constantius 2 tarafından tamir edilmiştir. Bu tarihten itibaren Constantia ismini alan Salamis şehrindeki heykeller kullanım dışı kalır. Eskiden hamamı süsleyen ve eski dinin temsilcisi olan heykellerin bir kısmının kitabeleri silinip üzerlerine başka yazıtlar ilave edilir, bir kısmının üreme uzuvları kopartılır, bir kısmı hendeklere atılır ve bir kısmı ise yapı malzemesi olarak kullanılır. Bu nedenle Salamis heykellerinin çoğunluğu, gerek Hıristiyanlık devrinde, gerekse Arap akınlarıyla tahrip olduklarından parçalar haline günümüze gelmişlerdir.

Olimpos tanrılarının hemen hemen tümüne yer veren Salamis şehri, Flaviuslardan başlayarak Erken Antoninler devrine kadar önemini korumuştur. Ancak daha ileri tarihlerlerde kent harabe olma yolunu girmiş, en sonunda ise İslam akınlarıyla tuttuğu yolun sonuna gelmiştir. Yine de bir yandan parlak, bir yandan da karanlık devirlerden geçerek zamanımıza gelen Salamis heykelleri, yapıldıkları devrin ihtişamını yansıtır nitelikte olduklarından, M.S 1 ve 2. Yüzyıllarda Salamis’in bir altın devri yaşadığını belirterek bugünkü yazımızı da bu şekilde sonlandırmış olalım.

Bu haber toplam 6489 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 152. Sayısı

Adres Kıbrıs 152. Sayısı