1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Öylesine Bir Gece
Öylesine Bir Gece

Öylesine Bir Gece

İstememişti, hem de hiç… Düşünememişti, onu özleyeceğini… Aslında onu özlemeyi ne istemiş, ne de düşünmüştü. Mevsimin sonbahardan kışa doğru geçişişinde, soğuk bir Kasım gecesi ay ışığında otururken, düşündüğü bunlardı. Ne güzeldi, bu an&#

A+A-

 

 

 

İstememişti, hem de hiç…

Düşünememişti, onu özleyeceğini…

Aslında onu özlemeyi ne istemiş, ne de düşünmüştü.

Mevsimin sonbahardan kışa doğru geçişişinde, soğuk bir Kasım gecesi ay ışığında otururken, düşündüğü bunlardı.

Ne güzeldi, bu an…

Karanlık ve binlerce yıldızın göz kırptığı gökyüzü, içinde gizem ve tılsım olan…

Uçsuz bucaksız bir zaman dilimi gibi insana hem çok yakın hem de çok uzak gelen…

Özleyecekti, bu anları…

Havalar oldukça soğumuştu. Eskisi gibi bahçede oturmak insanı üşütecekti.

Belki de bu akşam son defaydı, oturması, karanlığın içinde, sessizce ve kendince.

Gözlerini kapatmasına gerek yoktu. Gece ve karanlığın ihtişamı ona, gözlerinin özlediği sonsuzluk ve giz perdesini veriyordu.

İnsanlar niye karanlıktan korkar?

Bunu düşünmüştü hep, yine de bir sonuca varamamıştı.

Yıllar oluyor. Hem de uzun yıllar. Karanlığın ve gecenin onun en iyi arkadaşı; olması...

Bazen başını kaldırıp yıldızlara bakardı, seyrederdi, sonsuz gibi duran ama sonu olan bu karanlığı.

Yüreği yaralı bir insan, çırpınıyor. Attığı her adımda içinden atamadığı, unutamadığını düşünüyor.

Çabalıyor, uğraşıyor. Hatta bazen öylesine, şakadan birini hayatına koymayı deniyor.

Yapamıyor. Bir süre sonra, oynadığı oyunda başrol oyuncusu iken, figüran rolüne düşüyor.

Hepimizin bildiği bir şeyi o da böylece anlıyordu, aşk ölmez, aşklar ölümsüzdür.

Birden özlediğini fark ediyor.

Yazımı okuyan sevgili okuyucularım, siz de hiç hissettiniz mi?

Aniden özlediğinizi fark ettiniz mi hiç?

Uzun zaman önce, unuttuğunuzu düşündüğünüz birisini, öylesine.

Belki de sadece bir defa karşılaştınız.

Aranızda konuşma bile olmayan birisini, sadece uzaktan seyrettiğiniz birisini, hem de günlerce değil, belki de aylarca, belki de yıllarca…

Demiştim, hatırlayın. Aşkta ses yoktur.

Bazen bir nefes alış, bazen onun nefes aldığını ve yaşadığını hissetmek, varlığını bilmek bile yetebiliyor.

Özlemek için bunlar yeterli midir?

Evet, yeterli olabiliyormuş.

Uykunuzun içinde, rüyalarınızda, çarşafların arasında, huzurla ve güvenle uykunuzun en derin anında, onun varlığı usulca ruhunuza sokulur.

İçinizdeki gizli ve ona ait bahçeyi keşfeder, kışkırtır.

Yaşamınızda olmayan birisi O.

Bu geceye kadar, bundan sonra hayatınızın içinde olan birisi durumuna geçti.

Ona dokunmak ve onun sesini duymak istersiniz.

Onun kokusunu içinize çekmek istersiniz.

Özlemek…

Tüm hayatınızı altüst edebiliyor, arzuyla bazen yakıcı bir şekilde, bazen nefret dolu, bazen ise hüzün dolu…

Yanınızda olmasını istediğiniz halde, yanınızda olmayan tek kişi, sadece tek bir kişi.

Onu özlediğinizden, tüm duygularınızla onun yanınızda olmasını istediğinizden haberi bile olmayan birisi…

Uzun zamandır görmediğiniz, belki de, uzakta olan, belki de yakında olan, buna rağmen yüreğinizden çıkmayan, yerine kimseyi koyamadığınız…

Yanınızda olmasını istediğiniz tek insan…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1148 defa okunmuştur