1. YAZARLAR

  2. Aysu Basri Akter

  3. Mülkiyette kritik eşik
Aysu Basri Akter

Aysu Basri Akter

Mülkiyette kritik eşik

A+A-

Mülkiyet konusunda uluslararası hukuk karşısındaki yegane enstrümanımız olan Taşınmaz Mal Komisyonu’nun etkinliği, Haziran ayında sınanacak ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin TMK’nın etkin olmadığına dair şikayetleri, Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi tarafından değerlendirilecek.

Delegeler Komitesi, Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülkenin daimi temsilcilerinden oluşuyor. Bu temsilciler de ülkelerinin dışişleri bakanlıklarına bağlı çalışan Strasbourg’daki daimi misyonların büyükelçileri ya da bakanları.

Yani siyasi bir yapısı var.

Ancak Delegeler Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını denetleyip, bu kararların uygulanıp uygulanmadığını izliyor ve yaptırım gücü var. Siyasi baskı mekanizması kurabiliyor ve üye ülkelere Avrupa Konseyi üyelikleri üzerinden baskı yaratıyor. Zira kararlara uymayanların Avrupa Konseyi’nden çıkarılması önemli bir tehdit.

Yaygın şekilde bilindiği üzere AİHM 2005 yılında kurulan Taşınmaz Mal Komisyonu’nu bir iç hukuk yolu olarak kabul ederek, mülkiyet davalarında adres olarak gösteriyor.

Kıbrıs Cumhuriyeti ise başından beri memnun olmadığı bu karar karşısında hem iç baskı yaratarak başvuruları engellemeye çalışıyor hatta bazı iddialara göre, başvuru için ihtiyaç duyulan belgelerin temini konusunda bile Kıbrıslı Rumlara zorluk çıkararak, bununla mücadele ediyor.

Ve Delegeler Komitesi’ne de başvurarak TMK’nın etkin bir iç hukuk mekanizması olmadığını, AİHM’in bu konudaki kararını yeniden değerlendirmesi gerektiğini söyleyerek, Kuzey’deki Rum malları üzerinde moratoryum kararı çıkarılmasını talep ediyor.

Bu iddia aslında yeni değil. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıllardır bu konuda şikayetleri var ancak bugüne kadar beklediği sonucu alabilmiş değil. AİHM de önceki şikayetlerde, TMK’nın etkinliğini değerlendirmeyi gerektirecek hiçbir ciddi iddia olmadığı sonucuna varmış, dahası yaşanan karar ya da tazminat ödemesi gecikmelerinin TMK’nın etkinliğinden bağımsız olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmişti.

Taşınmaz Mal Komisyonu Başkanı Növber Vechi, genel mahkemelerin geciken kararları ya da verilen nafaka kararlarının yerine getirilmemesi durumunda, nasıl mahkemelerin kapatılması gündeme gelmiyorsa, tazminat gecikmelerinden de bağımsız bir yapı olan TMK’nın sorumlu tutulamayacağına işaret ediyor.

TMK ekibi Delegeler Komitesi önündeki şikayet ve iddialarla ilgili olarak geçtiğimiz hafta Strasbourg’da bir dizi görüşme gerçekleştirmiş ve kendi raporlarını sunmuş.

Strasbourg dönüşünün hemen sonrasında Başkan Vechi ile yüz yüze görüşme imkanımız oldu.

Son derece titiz bir nezaketle kendi başkanlığı döneminde yapılanlarla ilgili detaylı bilgi veren Növber Hanım, özellikle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu kadar siyasi atağı karşısında TMK’nın etkinliğinin medyada yaygın olarak tartışılmasından duyduğu endişeleri dile getiriyor, bunun zarar verici olduğunu düşünüyor ve tartışmanın da yanlış zeminde yapıldığına vurgu yapıyor.

“TMK bağımsız bir yapıdır, dolayısıyla alınan tazminat kararlarının kim tarafından nasıl ödendiği bizim konumuz değil, yaşanan gecikme de yine TMK’nın işleyişinden ve varlığından bağımsız olarak değerlendirilmesi gereken bir konudur” diyor.

Özellikle AİHM tespitlerinden sonra Delegeler Komitesi’nden de olumsuz bir karar beklemediğini söyleyen Vechi, yine de siyasi yapısı dolayısıyla önceden kesin bir şey söylemenin doğru olmadığını da ekliyor.

Komitede Konsey üyesi olan Türkiye delegasyonu da yer alıyor. Tabii ki Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti de.

TMK Başkanı’nın verdiği rakamlara baktığımızda, ki bu rakamların detayları anında güncellenen web sitesinde de yer alıyor, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin mülkiyet konusundaki resmi politikaları ve son dönemlerdeki yeni dava girişimlerinin başvurularda bir azalmaya neden olmadığı anlaşılıyor.

2025’in ilk 5 ayının sonundaki başvuru sayısı 215.

Geçtiğimiz yılın tamamında 222 başvuru yapıldığı düşünüldüğünde, yıl sonuna kadar önceki yılın ikiye katlanacağı öngörülebilir.

Vechi, ödenen tazminat rakamlarıyla ilgili de bilgi veriyor ve özellikle son 2 yıl içinde önemli ödemeler yapıldığını anlatıyor.

Yine de genellikle dosya sırasına göre yapılan ödemelerde 2021 yılının yeni bitirildiğini de not etmekte fayda var.

Mal Tazmin Komisyonu sadece tazminat kararı vermiyor az da olsa iade ya da takas kararları da var. Yumuşak karnı ise Maraş’taki mülkiyet hakkı davalarıyla ilgili resmi politikanın uluslararası hukukla çelişkiler yaratması.

Xenides Arestis Grubu başlığı ile toplam 32 dosyanın Delegeler Komitesi’nde 12 Haziran’da karara bağlanacak şikayetleri arasında Maraş da var, tazminatı ödenmiş Rock Ruby gibi 10.5 milyon sterlinlik ya da 2024 yılında kararı verilmiş ve ödemesi 9 milyon sterlin olarak yapılan DAÜ arazisiyle ilgili Severiadis davası gibi yüksek rakamlı kararlar da.

Anlaşıldığı üzere özellikle son 3 yılın ödemelerinin önemli bir bölümü KKTC bütçesi tarafından karşılanıyor, zira Türkiye’nin tazminat ödemeleriyle ilgili kaynak aktarımı yaptığı özel bir kalemi yok.

KKTC bütçesinin ek vergilendirmeler ve ilginçtir kasinolardan aldığı vergilerin bu ödemeler için kaynak oluşturduğu anlaşılıyor.

Ancak TMK Başkanı Növber Vechi, TMK’nın bağımsız yapısı gereği bu ödemlerle ilgilenmediğini özellikle vurguluyor, “ödeme sorumluluğu TMK’da değil, bu ödemeler İçişleri ve Maliye tarafından ortak olarak ödeniyor” diyor.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin son dönemlerde aldığı uluslararası tutuklama kararlarının AİHM kararlarına da ters düşen kararlar olduğuna vurgu yapan Növber Hanım, bu tavrın tamamen siyasi olduğunun altını çiziyor.

Bu davaların ceza davaları değil, hukuk davaları olması gerektiğini, sadece bunun bile siyasi bir tavrın kanıtı olduğunu söyleyen Vechi, ilk tutuklamanın yapıldığı Av Akan Kürşat davasından itibaren bu konuda daha etkin bir tavır sergilenmesi gerektiğini düşündüğünü de ekliyor.

İlginçtir ki, kuruluşunu Anayasa Mahkemesi’ne götüren UBP hatta yine o dönemin de baş aktörlerinden biri olan Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, şimdi TMK’nın etkinliği üzerinden müdafaa ve lobi çalışması yapmak zorunda.

Ama mülkiyet konusu sadece TMK’nın çalışma hızı ya da hacmiyle ilgili değil, siyasetin genel tavrından da etkileniyor.

Örneğin, mülkiyet davaları devam ederken, yabancılar için mal alım hakkını 1’den 3’e, Türkiyeli yatırımcılar için de 3’den 6’ya çıkarmak gibi kışkırtıcı adımların zaten kaosa dönen mülkiyet konusunun yeni ihlaller yaratarak daha da aleyhte görülmesinden fazla bir katkısı olmayacağını düşünmek zor değil.

Növber Hanım’a sorduğum birçok soruya karşılık aldığım cevaplardan çıkardığım sonuç, TMK her şeye rağmen çalışıyor ve dar bir kadroyla imkansızlıklar içinde hızını artırmak için çabalıyor ama siyasi erk TMK’nın önemine paralel davranmıyor bu yapıya.

Örneğin, web sitesinin güncellenmesi için IT uzmanı istihdamı neredeyse yeni yapılmış.

Kurumun dijitalleşme projesi TİKA tarafından desteklenerek, yeni hayata geçirilmiş.

Kurumun tespitler için kullandığı bir aracı yok.

Bina altyapısı yetersiz.

Park sorunu nedeniyle, komisyona gelen yabacı misyon şefleri dahil herkes sorun yaşıyor.

Gerçekten de önemli kurumların altyapı gelişimi için kaynak yaratmaktan bu kadar mı aciz bir yapımız var, yoksa konu daha fazla anlayış ve öncelik meselesi mi?

Mülkiyet kavgasında 12 Haziran önemli bir dönemeç. Delegeler Komitesi’nin kararı, bu kararda kullandığı dil bundan sonraki süreç açısından kritik bir öneme sahip.

Bakalım geçmişi vukuatlı siyaset bu konuda nasıl bir performans sergileyecek ve Delegeler Komitesi’nin kararı ne olacak.

Bu yazı toplam 958 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar