Gazetemiz Yenidüzen’in dünkü manşeti “Euro’ya rağmen” idi. Euro’nun, TL karşısında sürekli değer kazanmasına rağmen güneyin hala bizden ucuz olmasının garipliğine dikkat çekiyordu.

Türk Lirası döviz karşısında eriyor. 1 Ocak 2024 tarihinde 1 Euro = 35 TL idi. Dün ise 1 Euro = 45 TL olmuştu. Bu durumda artış oranı % 28,57 oldu.

Bunun anlamı Türk Lirası’nın Euro karşısında yaklaşık % 30 oranında değer kaybetmesidir.

Ocak 2025’de 1 Euro bozduran Rum komşularımız ceplerine 35 TL koyarken, bugün 45 TL koyuyorlar.

Biz ise 1 Euro almak için Ocak ayında 35 TL bozdururken, bugün 45 TL bozdurmak zorundayız.

Buna rağmen Rum komşularımız kuzeyin çok pahalı olduğunu, artık kuzeyden alış-veriş yapmalarının, ya da bir restoranda yemek yemelerinin zor olduğunu söylüyorlar.

Güneyde ortalama bir restoranda içki hariç kişi başı 15-20 Euro’ya bir yemek yenilebilirken, kuzeyde bu rakam 35-40 Euro civarındadır.

Bunun temel nedeni bu ülkeyi yönettiğini iddia edenlerin ekonomiden zerre anlamamasıdır. Asgari ücreti 3 yılda % 521 artırmakla övünen bu hükümet, ülkedeki pahalılığın da minimum % 521 arttığını ya göremiyor, ya da görmek istemiyor.

Bu ülke çok pahalı oldu. Sadece güneyden değil, Avrupa’dan, hatta İngiltere’den bile pahalı oldu.

Bu durumda öncü sektörler olarak nitelendirilen turizm ve eğitim nasıl ayakta kalacak?

Dün birkaç turizmci ile konuştum. Avrupa ve özellikle İngiltere pazarını kaybettiklerini, bunun ülke turizmine büyük darbe vuracağını söylediler.

Peki İngiliz ya da Avrupalı turist nereye gitti diye sorduğumda, nereye olacak güneye gitti, güney bizden çok daha ucuz dediler.

UBP-DP-YDP koalisyonu ve bu koalisyonu ne olursa olsun sürdürmek isteyenler turizmi gözden çıkardılar. Bunun yerine kumarhane turizmini geliştireceklerini ve bu sayede kayıplarını karşılayacaklarını sanıyorlar. Bu amaçla daha geçen hafta muhalefetin bütün eleştirilerine aldırmadan yeni kumarhane yasasını meclisten geçirdi.

Gerçek anlamda turizmi gözden çıkaran hükümet, kara para aklayarak gelirlerini artıracaklarını düşünüyorlar. Bu mümkün değildir.

Kaldı ki turizm yalnızca ülkeye gelir getirecek bir sektör değildir. Gerçek anlamda turizm hem ülke tanıtımına, hem de yan sektörlere büyük katkı sağlamaktadır.

Kumarhane turizmi ve buna bağlı kara para aklama işleri ise sadece bir miktar gelir getirebilir. Ama ülke kumarhane adası ve kara para cenneti olarak anılır.

Bu da mafya ilişkilerinin gelişmesine ve ülkenin normal bir ülke olmaktan çıkmasına neden olur.

Daha dün yeni inşa edilen külliye binasının, cumhurbaşkanlığı, meclis binası ve inşaatı devam eden Yüksek Mahkeme binası ile devletin itibarının artacağını söyleyenler, bunun olmayacağını çok iyi bildikleri için ülkeyi kumarhane adası ve kara para cenneti yapmaktan çekinmiyorlar.

İtibarın, hele devletin itibarının binalarla değil, ülkenin demokrasi kültürünün gelişmişliği ve insanlarının insan gibi yaşama düzeyi ile ölçülür.

Bugün bu hükümet sayesinde Türkiye televizyonları bile kara para aklama işlerinin Türkiye yerine, KKTC’de yapılacağını ve temizlenmiş olarak Türkiye’ye geri döneceğini, Türkiye yöneticilerinin bu nedenle ses çıkarmadıklarını iddia ediyorlar.

Aslında bu yasa önerisinin onlardan geldiğini, buradaki hükümetin de önüne ardına bakmadan talimatı yerine getirdiğini göremiyorlar.

UBP-DP-YDP hükümeti 2020 cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Ankara’da kurulmuştu. O günden bu yana birkaç başbakan değişti, bakanlar hep değişti ama bu hükümetin özü değişmedi. Bu hükümetin görevi Ankara’dan gelen talimatları gecikmeden uygulamaktır. Bunun dışında bir görevleri yoktur.

NOT: Tüm okurların bayramını kutlar, sağlık, mutluluk ve güzel günler dilerim.