
MAHKEME KARARI BAŞBAKAN’IN SİYASİ KARİYERİNE DARBEDİR
UBP Kurultayı sonrasında beklenen karar mahkemeden çıktı.
Davanın esasına geçmeden Genel Başkan adaylarından Ahmet Kaşif’in ara emri başvurusunu neticelendiren mahkemenin kararı, siyasi tarihe de enteresan bir örnek olarak geçecek.
Karara göre, İr
UBP Kurultayı sonrasında beklenen karar mahkemeden çıktı.
Davanın esasına geçmeden Genel Başkan adaylarından Ahmet Kaşif’in ara emri başvurusunu neticelendiren mahkemenin kararı, siyasi tarihe de enteresan bir örnek olarak geçecek.
Karara göre, İrsen Küçük artık UBP’nin Genel Başkanı değil.
Mahkeme Küçük’ü Genel Başkanlık yetkilerini kullanma hakkından men etti. Kaşif kararla ilgili açıklamayı avukatları aracılığıyla yaparken, İrsen Küçük sert bir çıkışla “Başbakan’ım, partimin başındayım” mesajını verirken, mahkeme kararını da adil bulmadığını ve istinafa gideceğini açıkladı.
Küçük’ün, “sahada yarışı kaybedenler masa başında teknik yöntemlerle bunu ters çevirmeye çalışıyorlar” diyerek “bu anlayışa delegenin cevap vereceğini” söylemesi, yeni bir kurultayın işareti olarak yorumlanabilir.
Şimdi bu kurultayın yeni bir olağanüstü kurultay mı, yoksa bir ikinci tur mu olacağı merak ediliyor.
Dahası, İrsen Küçük yerine başka bir alternatif başkan adayının yaratılıp yaratılamayacağı yorumlanıyor.
Yani her şekilde, UBP içindeki siyasi dengeler daha bir süre yeniden kurulup bozulacak.
Ve muhtemelen 2013’ün ilk yarısında bir erken seçimin önü açılacak.
Ancak mahkemenin ara emrinin gerekçeli kararını okurken gösterdiği titizlik ve kararın gerekçeleri de oldukça dikkat çekicidir.
Bu süreç içerisinde, özellikle Türkiye yetkililerinden, hem kurultaya, hem de mahkeme sürecine yönelik bir gövde gösterisi yapıldı. Kurultayda Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “kimyamız uyuşuyor” mesajı gönderirken, Kaşif’in mahkemeye başvurduğu gün, İrsen Küçük’e tebrik mesajı gönderdi.
Başbakan’a yakın olan herkes, mahkeme kararının Küçük’ten yana olacağını fısıldadı.
Çalışma Bakanı Şerife Ünverdi, sendikayla yapılan görüşmede bu yönde güvence verdi.
Böyle bir ortamda ara emri kararı veren mahkeme Başkanı Emine Dizdarlı da muhtemelen tarafların her şekilde istinafa gideceklerinin ve sürecin siyaseten de kullanılacağının bilinciyle son derece detaylı gerekçelerle açıkladı, kararını.
En başından davayı ciddiye aldığını açıklayan Dizdarlı’nın, gerekçeli kararında hem İngiltere’de çeşitli davaların kararlarına atıfta bulunması hem de istinafta yüksek mahkemenin kararı kolaylıkla bozamayacağı sağlam gerekçeler koyma hassasiyeti de dikkat çekti.
Karar 45 dakikada okundu. Ve davalı tarafın ortaya koyduğu bütün iddialar da gerekçeleriyle birlikte reddedildi.
Üstelik bir Başbakan’ın iddiaları “bu ülke dikatatörlükle yönetilmiyor” diyerek geri çevrildi.
Bu gerekçeler öncelikle İrsen Küçük tarafına tokat niteliğindedir.
Bakın ne dedi, Yargıç Dizdarlı;
“...Yaşadığımız bu ülke bir usta bir memleket şeklinde idare ediliyor olsaydı bu iddia doğru olabilirdi. Yine yaşadığımız ülke rejimi diktatörlük rejimi olarak nitelendirilirse, bu iddia doğru olabilirdi. Ancak anayasamızın dayandığı temel görüş ve ilkeler buna cevaz vermemektedir.
...Davalı iddialarının bir an için doğru olduğunu düşünürsek, KKTC’deki siyasi partiler, anayasaları olan tüzüklerine aykırı davranmaları halinde, haksızlığa uğrayan hiçbir üye veya delege hiçbir zaman hakkını hukuki zeminde arayamayacaktır. Bu nedenle hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde böyle bir yoruma itibar etmek olası değildir...”
Yargıç Dizdarlı’nın ara emri kararı davanın esasına ilişkin de işaretler içeriyor. Zira davalı tarafın iddiaları davanın esasına yönelik görüşlerin temelini oluşturuyordu.
Ancak bunun ötesinde bu kararın siyasi etkisi, herşeyden önce İrsen Küçük için ikinci darbe niteliğinde.
İlk darbeyi kendi partlisinin yarısından bile onay alamayan bir Başbakan konumuna sürüklenerek aldı, İrsen Küçük.
Şimdi Genel Başkanlık yetkilerinden men edilerek ve bizzat mahekemce iddiaları “diktatörlük” anlayışı olarak yorumlanarak, itibarsızlaştı. Bu saatten sonra seçime girmesi, seçimde başarı elde etme şansı oldukça düşük. Hele temel hedefi olan Cumhurbaşkanlığı yarışı için kazanma şansı bir yana, itibarlı bir aday olması bile oldukça zor.
Bir partide bütünlük, öncelikle Genel Başkan’ın inisiyatifine bağlıdır. Oysa, İrsen Küçük hükümette olduğu gibi, parti içinde de liderlik gösteremedi. Hırslarına yenik düştü.
O kadar ki, parti tüzüğünün “mahkemeye gidilecektir” şeklinde ibare içermediğini iddia ederek, hukuk arayışına çıktı.
Bir partilinin, delegenin, ya da herhangi bir kişinin adalet arayışın,ı dava açma hakkını, hangi parti tüzüğü elinden alabilir ki?
Küçük için UBP kurultayı, Başbakanlığı’nı siyaseten ortadan kaldırırken, şimdi de mahkeme kararı, Cumhurbaşkanlığı hedeflerini ortadan kaldırmıştır.
Bundan sonra Sayın Küçük’ün yapması gereken tek şey, diklenmek ve mahkeme kararına meydan okur bir tavır içine girmek yerine, olgunlukla istifa etmektir.

















