1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Kefenin cebi yoktur, çalmayın artık yeter!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Kefenin cebi yoktur, çalmayın artık yeter!

A+A-

Dünkü yazımızda dedik ki; “… MİK ile MİK’in mikliklerine bakan Rekabet Kurulu’nu örnekleyelim!

Değil KKTC’nin, Dünya’nın en güvenilir insanları yarışmasında ilk ona girenleri alıp bu iki kuruma dağıtsanız, güven sarsıldı mı, bir daha kimse toparlayamaz!

-*-*-

Bu iki kurumla ilgili olarak sabah akşam gündüz gece şikayet dinlemeyi geçtik; anlatılanların yüzde 1’i doğruysa, her iki kurumun vereceği kararlara güven sıfırın altına düşer ve doğaldır, verdikleri her kararda “kemik” arar hale geliriz!

-*-*-

Güven sıfırlanmıştır!

Allah göstermesin ama öyle bir noktaya geldik ki; Kıb – Tek’e akaryakıt alımından tutun, aklınıza gelen her işte, her ihalede, taaaa Türkiye’ye uzanan bir rüşvet – komisyon haliyle hırsızlık ve kamunun zarar uğratılması halini görüyoruz!”

-*-*-

Dün bunları yazdık, telefonum neredeyse susmadı…

Canı yanan en az beş kişi aradı…

Ama hepsinden önemlisi, bir avukat arkadaşımızın söyledikleriydi; “… Rekabet Kurulu, bazı ihalelerle ilgili olarak iptal kararı almakla övünüyor, sözde MİK’in pisliğini temizliyor ama olaya öyle bakmamak lazım; bu kurum iptal kararı ila devleti milyonlarca lira zarara da uğratıyor… İptal edilen ihalelerin görüntüsü de cabası!”.

-*-*-

MİK ve Rekabet Kurulu, öyle bir hale getirildi ki, göreve atayacağınız kim olursa olsun, atandığı anda “şaibe” devreye giriyor!

Neden?

Çünkü her iki kurum, bazı iş insanları ile siyasetçiler arasında gelişen ilişkiler nedeniyle kesinlikle zan altındadır!

-*-*-

MİK Başkanı ve çok üst düzey bir bürokratın tutuklanmaları ve akabinde yayılan “dedikodular” ama bunlara ek olarak hemen hemen her gün işittiğimiz bazı iptal veya haksız olduğuna inanılan kararlar, iki kurumun da yıpranma hızını artırıyor!

-*-*-

Bu iki kurumda kim ya da kimlerin görev yaptığı hiç önemli değil…

Siyaset kirlenmiştir, bu kir iliklerine kadar MİK ve Rekabet Kurulu’na bulaşmıştır, haliyle kimse kurumda kim ya da kimlerin görev yaptığı ile ilgilenmemektedir!

-*-*-

Derhal bir çare düşünülmezse, mevcut görüntü veya mevcut algı, tam bir kokuşmuşluktur!

-*-*-

Evet devlet zarar uğratılmaktadır!

İhale iptali demek, zarar demektir!

İhalede gecikme, açık iflastır!

Devletin iflası!

-*-*-

Efendim Rekabet Kurulu çok doğru kararlar alıyor ve usulsüzlük yapılmasını veya hata olmasını engelliyor!

Öyle mi diyorsunuz?

-*-*-

Size bir örnek vereyim!

-*-*-

Çok açık yazmaya gerek yok…

-*-*-

KKTC’de tüm resmi kurumların uyguladığı bir sistem var…

Nedir bu sistem?

Döviz cinsi fiyat uygulaması…

Döviz cinsinden bir ihale ya da bir resmi kurumun yapacağı işlem, o günkü döviz satış kuru ile hesaplanıp Türk Lirası’na çevrilir!

-*-*-

Geçenlerde bir ihale Rekabet Kurulu tarafından iptal edildi…

KDV’si, zamanı, matbuatı ile bu ihaleden devletin zararı en az 10 milyon TL!

-*-*-

İhale başvurusu reddedilen iş insanı mahkemeye gitse; mahkeme en az 5 sene sonra sonuçlanacak!

Ara emri alınırsa, mahkeme kararına kadar o ihale bir daha açılamayacak!

Zarar büyüyecek!

Kimin zararı!

Devletin!

Devletin zararını kim ödüyor?

Biz!

-*-*-

İhale Yasası nettir…

Anlaşılırdır…

Rekabet Kurulu Yasası da açıktır…

-*-*-

Maliye Bakanlığı da döviz işlemleri ile ilgili tüzüğü uygular…

MİK de…

-*-*-

Bir hukukçu anlatıyor ve diyor ki, “… Döviz cinsinden bir ihale durduruldu… Kim durdurdu? Rekabet Kurulu! Ve komik olan, elinde döviz cinsi işi olan firmalar bundan böyle başka bir ihaleye teklif verecek olursa o ihaleler de Rekabet Kurulu tarafından durdurulacak! Oysa bu hem Maliye’nin uyguladığı tüzüğe hem de Rekabet Kurulu’nun kendi yasasına aykırıdır… Rekabet Kurulu Yasası’na göre, kimse, kimsenin hakkını engelleyemez…”

-*-*-

Peki yorum yapılamaz mı?

MİK ve Rekabet Kurulu yorumlayamaz mı?

E biraz da vicdan şarttır!

-*-*-

Vicdan yoksa ve vicdansızlık açıkça görülüyorsa… Ayrıca KKTC denen bu ülkede, MİK Başkanı’ndan alın en üst düzey bürokratlardan birine kadar rüşvetli meseleler konuşuluyorsa, ana muhalefete ve tüm muhalefete de; ama hepsinden önce mevcut hükümete bir miktar “titreme” gelmesi şarttır!

-*-*-

Ya titreyip kendinize geleceksiniz ve tuzun dahi koktuğu bu kirli ilişkiler yumağını temizleyeceksiniz; ya da hep birlikte pis koku içerisinde çürüyeceğiz!

-*-*-

Son bir “dedikodu yapayım”…

Hatta dedikodu değil, canlı tanıklık ettiğim bir gerçek…

Son 11 ay içerisinde annemi, babamı ve amcamı toprağa verdik…

-*-*-

Götürecek hiçbir şeyler yoktu; üçü de sadece öğretmenlik, mücahitlik ve insanlık biriktirdi…

Ve üçünü de mezara indirirken, son yolculuğa uğurlamaya hazırlarlarken gördüm; “Sanmayın ki kefenin cebi var!”

-*-*-

Unutmayın; doğduğunuzda ebe veya doktor götünüze bir tokat atar; öldüğünüzde de gassal aynı göte pamuk ya da silikon sokar!

-*-*-

Yeter artık!


Rüşvet veren ve rüşvet alan!

Rüşvet veren de alan da suçlu mudur?_

Vicdanen öyle olması gerekir ama meğer KKTC’de öyle değilmiş!

Yasada iki yıl kadar önce tadilat yapılmış!

Ben her ikisinin de suçlu olduğunu sanıyordum meğer her ikisi de suçsuz olabiliyormuş!

Anlatmaya çalışalım!

-*-*-

Alanla başlayalım…

Bir devlet memuru, en basit anlatımla, rüşvet alıyor ama aldığı rüşveti itiraf edip, parayı devlete teslim ediyorsa, hakkında yasal işlem yapılmazmış!

-*-*-

Verene bakalım…

Bir kişi rüşvet verdiğini, “yakalanmadan” polise veya Başsavcılığa ihbar ederse, o kişi hakkında da rüşvetle ilgili cezai işlem yapılamazmış!

-*-*-

Peki ispat?

Ses kaydı mı?

Geçerli olmaz!

-*-*-

İşkenceyle itiraf ettirmek mi?

Bilemem!

Öyle şey yoktur diye bilirim!

-*-*-

İmzalı belge de yoktur sanırım!

-*-*-

Kısacası, şu anda mahkemelerde, gazetelerde, her yerde konuşulan “ihbarlar” ve “tutuklamalar”; çok da kolay “kanıtlanabilecek” şeyler değildir!

-*-*-

Hele bu ülkede!


Dr. Hakan Ataker ve Hilmi Özen… Hafta sonu çok değerli bu iki büyüğümüzü kaybettik… Dr. Ataker, hem sağlık hem de siyasette bu ülkeye hizmetleri geçmiş çok değerli bir büyüğümüzdü, CTP eski milletvekiliydi… Hilmi Özen, genelde ülkemiz sanatına, özelde tiyatroya verdiği büyük hizmetler ve tutkusuyla biliniyordu… İkisini de tanımış olmak, şeref duyduğum bir şeydir… Allah rahmet eylesin… Çok büyük iki kayıp; ailelerinin, evlatlarının ve toplumumuzun başı sağ olsun…2-513.jpg

Bu yazı toplam 1057 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar