1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. Darp edilen siyasetçi ve gazeteci: Necati Özkan-1950-2
Eralp Adanır

Eralp Adanır

Darp edilen siyasetçi ve gazeteci: Necati Özkan-1950-2

A+A-

İstiklâl gazetesinde darp haberinin yayınlandığı 5 Şubat 1950 tarihli nüshasından sonra konuyla ilgili aynı tarihte Hür Söz gazetesinin 4. sayfasından konu küçük bir haberle duyuruluyordu okura. 

“HÜR SÖZ, 05 Şubat 1950, syf:4
Bir Darb Vakası

   Dün ö.s. saat 2.30 raddelerinde Mecidiye Sokağında Bay Enver Mustafa Pamir ile İstiklâl gazetesi sahibi Bay Necati Özkan arasında çıkan kavga neticesinde Enver Pamir tarafından Necati Özkan darbedilmiş ve o sırada Necati Özkan’ın gözlüğü kırılarak yanağı zedelenmiştir.
   Enver Mustafa Pamir’in iddiasına göre kavganın saiki, biraderi Mehmet Ali Pamir için Necati Beyin ağır sözler sarfetmiş olmasıdır.
   Polis meseleye vazı yedetmiş bulunmaktadır.”

   Darp olayını gerçekleştiren kişi, Enver Mustafa Pamir olarak basına yansıyordu. Peki kimdi Enver Mustafa Pamir? Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin kurucularından olan Mehmet Ali Pamir’in kardeşinden başkası değildi.
   Gerek siyasi gerekse basın tarihimizin önemli isimlerinden, “1912 Kıbrıs doğumlu olan Mehmet Ali Pamir, yaşamı boyunca yönetici, bürokrat, genel müdürlük görevleri de üstlenmiş biriydi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olup devletin çeşitli kademelerinde görev almış, 1953 yılında Basın-Yayın ve Turizm Umum Müdürlüğü’nde Müstakil Müdürlüğü görevinin ardından 1956 yılında Londra Basın Ataşeliği’ne getirilmişti. 1960 yılında Kıbrıs Haberler Bürosu Müdürlüğü, 1964 yılında Kıbrıs Basın Ataşeliği görevlerinde bulundu. 1968 yılında Basın-Yayın Genel Müdür Muavinliği’ne getirilen Pamir 1968-1969 yılları arasında Genel Müdürlük görevini yürüttü. 1976 yılında kendi isteği ile Basın-Yayın Genel Müdürlüğü Dış İlişkiler Dairesi Başkanı olarak emekli olmuştu.”
   Bu bilgiyi vermemin sebebi, iddiaya göre olayın merkezinde bu “yakınlığın” olması şeklinde basına yansımasıydı.
   07 Şubat 1950 tarihinde ise, değerli aydın insanlarımızdan Hikmet Afif Mapolar, İstiklâl gazetesinde konuyla ilgili bir yazı kaleme alıyordu.  

“İSTİKLAL gazetesi, 07 Şubat 1950, syf:1
Halkımızın büyük teessürü
-Hikmet Afif Mapolar-

   Cumartesi günü başyazarımıza yapılan çirkin taarruz, halkımız arasında nefret uyandırdığını pazar günkü sayımızda yazmıştık. Bu çirkin taarruzun uyandırdığı nefret hislerinin devam ettiği dün gelen birçok telgraf ve mektuplardan da anlaşılmaktadır.
   Sinsi bir şekilde âni olarak yapılan bu taarruzun, memleketimizin ileri görüşlü bir fikir adamına yapılması, halkımızı müteessir etmiş ve ecnebi basınını dehi yakından alâkalandırmıştır. Böyle nazik ve ehemmiyetli bir hâdise karşısında, Türkçe bir gazetenin meseleyi alelâde bir sokak kavgası şeklinde göstermesi yanlıştır.
   Üçüncü gün olmasına rağmen hâlâ burnundan kan sızan ve gözünün durumu ne olacağı belli olmıyan yaralı hakkında doktor raporunu polise verememiştir. Bu vaziyette olan meslektaşına karşı “geçmiş olsun” diyemiyen ve afiyet temennisinde bulunamıyan bir yazarın yazıları nasıl samimî olabilir?
   Bu nahoş hadisenin memleketin temiz bir inkilâp çocuğu olan Necati Özkan’a yapılması birçok tefsirlere yol açmakta ve nefret uyandırmaktadır.
   Fikre, fikirle mukabele etmek düşüncesinden uzak olanların yapabileceği çirkin hareket, ancak böyle nefret uyandırıcı bayağı hâdiseler çıkarmakle olabilir. Fakat unutulmamalıdır ki, bu nahoş hâdise Kıbrıs Türkünün siyasî tarihinde silinmez kara bir leke teşkil edecektir.
   Çünkü böyle çirkin hareketler hür fikir ve hür kanaatleri hançerlemek demektir.
   Fakat “İstiklâl”in hürriyet aşkı böyle kahbece bir hareketle öldürülemez, bilâkis kuvvetlendirilir.
   Kıbrıs Türklüğü yararına olan çalışmalarımıza bütün azmimizle devam edeceğiz. Maddi ve mânevi tehditler hiçbir zaman bizi bu mühim mücadelemizden geri çeviremiyecektir. Dayandığımız yıkılmaz bir kuvvet vardır: Hak ve halk.
   Halka dayanan kuvvet, hakka dayanan hakikat önümüze açılan şuurlu bir yoldur. İster tehdit ister tedhiş bizi hiçbir zaman doğru yolumuzdan geri çeviremez ve çeviremiyecektir.

      Olayın ardından neredeyse kısa zamanlarla İstiklâl gazetesi darp edilen başyazarları hakkında halka bilgi vermeye devam ediyordu. İşte Necati beyin sağlığıyla ilgili fotoğraflı bir haber.

“İSTİKLAL gazetesi, 08 Şubat 1950, syf:1
Başyazarımızın sıhhî durumu ciddiyetini muhafaza ediyor
(fotoğraf altı)

   Cumartesi günü çirkin bir tecavüz neticesi başından ve gözünden ciddi bir şekilde yaralanan ve vücudunun muhtelif yerleri şiddetli darbelerle zedelenen başyazarımız’ın durumu ciddiyetini muhafaza etmektedir. Başyazarımız darbelerin şiddeti ve bunların meydana getirdiği şok neticesi büyük ızdırap çekmektedir ve dört günden beridir burnundan devamlı bir surette kan gelmektedir.
   Başyazarımızı tedavi altında bulunduran doktorlar, bugüne kadar raporlarını vermemiş bulunuyorlar. Bilhassa sağ gözünün kurtarılıp kurtarılamayacağı hakkında şimdilik kesin bir şey söylenememektedir.
   İstiklâl: Adanın muhtelif yerlerinden gelen taziye telgraf ve mektuplarına başyazarımız namına tahrir ailemiz teşekkür eder.” 

   Aynı tarihli (8 Şubat) İstiklâl gazetesinin ikinci sayfasında yer alan ve kısa mesajlarla okura seslenen “Bir Dokun” başlıklı bir köşe yer almaktaydı. Bu küçük köşede bu kez “Fikir Hürriyeti” başlığıyla, gerçekleşen darp olayına bir gönderme yapılmaktaydı. 

“İSTİKLAL gazetesi, 08 Şubat 1950, syf:2
Bir Dokun
Fikir Hürriyeti...

   Fikir hürriyetine sahip demokrat bir memlekette yaşıyoruz. Bu memlekette söz hürriyeti vardır, yazı hürriyeti vardır. Her vatandaş dilediği gibi düşünüp yazabilir. Vatandaşların haysiyeti, şerefi ve hayatı kanunun muhafazası altındadır. Serdedilen bir fikri beyenmiyenler, o fikre inanmasınlar yahut fikirle mukabele etsinler. İnsanlık ve medeni anlayış bunu emrediyor. 
   Fikri zorbalıkla yenebileceğini zanneden gafiller, bu satırlar sizin için yazılmıştır...
BİN AH DİNLE”

Bu yazı toplam 766 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar