Kardeşim Nikos!
Bu gerginlik böyle devam mı etmeli?
-*-*-
Bir kere, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun elini sıkmak veya Onunla ortaklık – ya da askeri iş birliği anlaşmalarına birlikte imza koymak, Gazze’deki insanlık suçuna kenarından da olsa ortak olmaktır ki bu bir Kıbrıslı olarak beni utandırıyor!
-*-*-
Ama bir Kıbrıslı Türk olarak, Netanyahu ile iş birliği yaparak, Türkiye’ye meydan okumaya kalkmak da beni fazlasıyla endişelendiriyor!
Neden endişelendiriyor?
Çünkü bu meydan okumanın en iyi ihtimalle, kesinlikle bir “kazananı” olmayacaktır!
-*-*-
Sevgili dostum hatta kardeşim Nikos ile yıllar önce Londra’da tanıştık…
Şu andaki Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’ndan söz ediyorum!
-*-*-
Tanıştığımızda Kıbrıs Cumhuriyeti Londra Yüksek Komiserliği’nde görevliydi…
-*-*-
Ve açık söyleyeyim, Nikos’un desteklediği DİSİ – ki EOKA B’nin siyasi devamıydı - bir çok AKEL’ci yoldaşıma göre bile Kıbrıs konusunda daha çözüm yanlısıydı… Ayrıca ne acıdır; faşist kökenli DİSİ, Annan Planı referandumunda da AKEL’in yapamadığını yapıp, bu barış planına “evet” diyebilmişti…
-*-*-
Nikos kardeşimle daha sonra birkaç kez Dışişleri Bakanı iken de karşılaştık, basın toplantısını falan izledim; deniz yetki alanları ile ilgili endişelerine ve görüşlerine de “bir Kıbrıslı” olarak yüzde yüz katıldım!
-*-*-
Cumhurbaşkanı seçildiğinde de inançları, kökeni ne olursa olsun, yani DİSİ veya EOKA B’dan gelme bile olsa, dinine çok bağlıymış gibi dursa da, bu adamın federal çözüm, iki bölgelilik, iki toplumluluk ve siyasi eşitlik konusundaki duruşu güven vericiydi… Gerisi özeliydi ve saygı duydum… Çözümle ilgili duruşuna hala güveniyorum…
-*-*-
Sanırım kendisiyle görüşen ilk Kıbrıslı Türk gazeteci de ben oldum…
Övünmek için söylemiyorum ama mesleki açıdan tabii ki gurur duyuyorum…
-*-*-
Bana göre, İsrail ya da Yunanistan’a hatta her ikisine birden güvenip de Türkiye’ye meydan okuyan bir tavra girmesi; Kıbrıs sorununun çözümüne yardımcı olmaz!
Bu tavır ancak kardeşim Nikos’un bir kez daha seçilebilmek için yatırım yapmasına “belki” yarar!
-*-*-
Elbette Kıbrıs Cumhuriyeti özgür ve bağımsız bir AB üyesi devlettir ve elbette Nikos kardeşimin vereceği kararlar, “birinci derecede” kendisine oy verme hakkı olanları bağlar!
-*-*-
Ama yaptıkları, söyledikleri, yukarıda da belirttiğim gibi, yangın çıkarabilme potansiyelli “kıvılcım” içeren, hatta yangına körükle gitmekten başka bir şey değildir!
-*-*-
Yeniden seçilmek elbette hakkıdır kardeşimin!
Ama bunun için “kışkırtıcı milliyetçilik” yerine, keşke çözüm odaklı daha sıcak bir duruş sergileyebilseydi!
-*-*-
Haaa “Kıbrıs Türk toplumunun yok olma tehlikesi”, eminim kendisine oy verenlerin büyük çoğunluğu hatta bizzat kendisinin zerre umurunda olmayabilir ama O’na, Özker Özgür’ü hatırlatmak isterim!
-*-*-
Özgür, uzun yıllar önce benim de katıldığım Rum kesimindeki bir toplantıda, Rumlara; şu anlama gelen bir şeyler söylemişti:
“Çözüm Kıbrıs Rum toplumu için de çok önemlidir; çünkü bir gün anlaşmak için ellerini uzattıklarında, değil kollarını, tüm vücutlarını kaybedecekler… İçi pirana dolu bir havuza kolunu sokan biri gibi…”
-*-*-
Sevgili Nikos…
Sol kolunu Netanyahu veya Mitsottakis’e bırakıp, güvenip, sağ kolunu o havuza sokabileceğini sanma!
Piranaların “ölüm korkusu” yoktur!
Yapma!
Dost ve kardeş önerisi!
-*-*-
Bir de bizimkilerin yaptığını yapma!
Takiye!
Doğru bildiğini söyle!
Enosis?
-*-*-
Kardeşim, Enosis, Taksim’in “yemidir”…
-*-*-
O yeme salma!
Takılacan oltaya…
Kalıcı bölecekler Ada’yı!
Cemaliye…
Aşağıdaki yazıyı ben yazmadım…
2022 yılında Toni Angastiniotis yazdı…
21 Aralık 1963 akşamı olanlar iki topluma da doğru anlatılmıyor diye inanıyorum…
Evet iki toplumun aşırı milliyetçi iki örgütünün elemanları çatışmaya, kavgaya hazırdı ama o kıvılcım, o gece nasıl atıldı?
İlk kim silah çekti?
İlk kim tetiğe bastı?
Kaç kişi öldü?
Sadece iki Kıbrıslı Türk mü?
Yoksa bir de Rum mu ölmüştü?
Ölen Kıbrıslı Türkler kimdi?
En küçük bir bilgisi olan var mı?
Bu konuda yazan, çizen, ben okumadım, cahilliğime verin ama Angastiniotis’in yazdıklarını gazeddakibris.com hatırlattı; ben de bir kez daha paylaşmak isterim…
Buyurun:
-*-*-
Korkma, Cemaliye.
Biz susarsak
taşlar haykırır.
Taşlar da susarsa
yer sarsılır.
Yer sarsılmazsa
sana bir dize yazarım
ki kimse seni asla unutmasın.
-*-*-
Dünyadaki bütün devletlerin ulusal sınırlarına dikkatle bakıldığında, bunların haritalara mürekkeple çizilmediği görülür. Bu sınırlar, yöneticileri tarafından önce ulusal gururla doldurulup sonra savaşa sürülen sıradan insanların kanıyla çizilmiştir. Çok nadiren bu yöneticilerin ya da çocuklarının adlarına, düşenler arasında rastlanır.
-*-*-
Saraylarının ihtişamı içinde saklanarak, zaferin şanını ve servetini toplarlar. Savaş emrini siyasetçiler verir; “vatanseverlik” görevini ise yoksul halk yerine getirir. İşin garip yanı şudur: Savaş kazanılsa da kaybedilse de, gizemli bir biçimde liderler zenginleşmeye devam eder. Savaşın şiddetini yüce ve onurlu bir şey gibi sunmanın yolunu mutlaka bulurlar. Kahraman büstleri ve anıtlar diker, onları bayraklara sarar, bu anıtları vatanseverlik dersi verdikleri kürsülere dönüştürürler. Ateşli nutuklarla iktidarlarını ve servetlerini korurlar. Böylece biz de kana bulanmış bayraklara ve yalanla yazılmış bir tarihe tapar hale geliriz.
-*-*-
Kıbrıs’ta, 9.251 kilometrekarelik, dünya haritasında yalnızca küçük bir nokta olan bu adada, dört devlet bayrağı dalgalanır: Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı, KKTC bayrağı, Yunanistan bayrağı ve Türkiye bayrağı. Bu bayrakların ikisi NATO güçlerine aittir. Eğer bu size bir şey ifade etmiyorsa, bana çok şey ifade ediyor; ancak bunu bu yazıda açmak uzun bir meseledir. Belki başka bir zaman. Önümüzde dört bayrak vardır ve biz hangisi için öldürmeye ya da ölmeye hazır olduğumuzu seçeriz. Bayrağa göre hangi tarih anlatısını benimseyeceğimizi ve hangi kahramanların heykellerine çelenk koyacağımızı da seçeriz. Kimi EOKA ve ELDİK “kahramanlarının” mezarlarına çelenk bırakır, kimi TMT ve TURDİK “kahramanlarının” mezarlarına, kimi de katledilmiş komünistlerin mezarlarına. Bu sırada hâlâ masum Kıbrıslıların kemiklerini kuyulardan çıkarır ve tarihimize yeni kahramanlar ekleriz. Kendi toprağımızda yürürken, ayaklarımızın altındaki kemiklerin sızlayıp sızlamadığını ve bu insanları hangi bayrağın öldürdüğünü bilmiyoruz.
-*-*-
Palekitre’de (Balıkesir) Suppuris ailesini yok edenler bu ülkenin kahramanları mı, yoksa düşmanları mı? Aloa’da (Atlılar) çocukları öldürenler kahraman mı, düşman mı? Tohni’de (Taşkent) silahsız erkekleri öldürenler mi bir büstü hak eder, yoksa Aşşa’da (Paşaköy) silahsız erkekleri öldürenler mi? Müslüman bir kadına tecavüz eden Hristiyan cennete mi gider, Hristiyan bir kadına tecavüz eden Müslüman da, bunu inancı ve bayrağı adına yaptığı için cennete mi gider? Birinin bizim bayrağımıza sarılı olması, suçlarını meşru kılar da ötekininkini kılmaz mı? Eğer insanlığımız buraya kadarsa, yurtsever gururumuz yarım dirhem bile etmez.
-*-*-
Bu ülkede barışa ve uzlaşmaya inanan, öldürmek yerine hayat kurtarmayı seçenlerin ölümü kahramanca sayılmadı. Onlara ne onur ne de şan verildi. Devlet, kimlerin kahraman olduğuna ve kimler için anıt dikileceğine karar verir. Böylece benim sevgili Kıbrıslı kahramanım bu listenin dışında bırakıldı. Ona hiçbir zaman bir büst dikilmedi ki gidip çelenk bırakayım. Mezarına fedakârlığının doğru tarihi bile yazılmadı. Küçük ve önemsiz bir mezarlığa gizlendi, adının unutulması sağlandı. Mezarını süsleyen hiçbir bayrak yoktur; belki de bu yüzden o gerçek bir Kıbrıslıdır. Benim zihnimde o, bayraklarla süslenmeden ve bölünmeler yaşanmadan önceki eski Kıbrıs’tır. Adı Cemaliye’ydi. Eğer size onun bir fahişe olduğunu söylerlerse, inanmayın. O, 21 Aralık 1963’te adasında ölen Afrodit’ti. O aşkını ve onunla birlikte dünyadaki bütün aşkları kurtarmaya çalışırken öldü. Sevgi, aşk ve yoldaşlık uğruna öldü. O şafakta öldürülen ya da öldüren herkes kahraman ilan edildi ve onurlandırıldı. Benim kahramanım ise kanlar içinde yolda sürüklendi; bayraklara sarınıp ateşli nutuklar atanlardan hiçbiri koşup onu kurtarmadı. Buz gibi asfaltın üzerinde yapayalnız inledi… Sonra sessizlik… Sonrasında, kurşunlar adaya yağmur gibi yağdı…
-*-*-
Cemaliye —yoksa adı Salihe Hasan mıydı? Hayır, hayır, Afrodit’ti— bir “kahraman” tarafından katledildi. Onunla birlikte eski Kıbrıs’ın tamamı da can verdi ve haritamıza kanlı bir nehir çizildi. Bunlar sınır değil, barikat değil; vatan taciri liderlerimizin inşa ettiği utanç köprüleridir…
Toni Angastiniotis
13 Mart 2022








