
İmza atılır... Yalanır, yutulur...
İmza atılır!..
Yalanır...
Yutulur...
Unutulur...
***
Suya...
Havaya...
Kuma değil hem de...
Islak ıslak, kağıda!..
***
Biraz hatırlatma...
“Haklara dokunulmayacak” diye, sendikalara...
Al sana, imza!..
“Maaş kesi
İmza atılır!..
Yalanır...
Yutulur...
Unutulur...
***
Suya...
Havaya...
Kuma değil hem de...
Islak ıslak, kağıda!..
***
Biraz hatırlatma...
“Haklara dokunulmayacak” diye, sendikalara...
Al sana, imza!..
“Maaş kesintisi olmayacak” diye, emekli derneklerine...
Al sana, imza...
“Elektrik Kurumu özerkleştirilecek, yasa bile yapılacak” diye, grevdeki elektrik kurumu çalışanlarına...
Al sana, imza...
“İşinizin başına dönünüz, maaşlarınız ödenecek, sigortalarınız yatacak” diye, belediye çalışanlarına...
Al sana, imza...
***
Kimi özlü sözler, nasıl da tersler birbirini...
Norveç özdeyişi şöyle der mesela:
“Yalan dörtnala gider, gerçek adım adım yürür fakat gene de vaktinde yetişir....”
Oysa ünlü mizahçı ve roman yazarı Mark Twain farklı bir iddiada bulunur:
“Doğru pabucunu giymeden, yalan dünyayı dolaşır.”
***
Kıbrıs’ın kuzeyini dolaşan “yalanlar” meşhur son dönemde...
İmzalar...
Sözler...
Vaatler...
Kimsenin ne güveni kalmıştır artık, ne de inancı...
Ama yine de, dörtnala koşar yalanlar, en önde...
***
Artık bekleyeceğiz ki, adım adım ama kararlılıkla yürüyen “gerçekler”, gelsin ve geçsin yalanı...
Bu topraklarda tükenmeden, erimeden, yok olmadan iyice...
Ama “beklemekle” olmaz sadece...
O halde, siz daha giymediniz mi pabucunuzu...
Hade...
Daha ne bekliyorsunuz ki!?

















