1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Felsefe ve siyasette “toplum yararı” konusuna giriş nitelikli bir bakış: Sofistlerden İbn Haldun'a
Felsefe ve siyasette “toplum yararı” konusuna giriş nitelikli bir bakış: Sofistlerden İbn Haldun'a

Felsefe ve siyasette “toplum yararı” konusuna giriş nitelikli bir bakış: Sofistlerden İbn Haldun'a

Yazıda bahsi geçen filozofların yaşadıkları ve savundukları rejimlerde, toplum yararı için doğru olanı tayin etmek büyük ölçüde siyaset kurumuna ve yöneticilere düşmekteydi.

A+A-

Şevki Kıralp
sevkikiralp@gmail.com

 

Bu yazı felsefeyi, siyasal düşünceyi ve siyaseti bin yıllardır meşgul eden “toplum yararı” konusuna kısa bir giriş niteliğindedir. Bu niteliğinden ötürü görüşlerine yer verdiği filozoflar şimdilik Protagoras, Gorgias, Sokrates, Platon, Aristoteles, Aziz Avgustinus, Farabi ve İbn Haldun ile sınırlıdır. Bu yazıda bahsi geçen filozofların ardıllarının görüşleri ilerideki devam yazılarının konusu olacak ve tartışma ilerleyen yazılarda daha fazla derinleşecektir. Bahsi geçen filozofların düşüncelerinde, elbette ki yaşadıkları çağların ve koşulların etkisinden bağımsız olmayarak, siyaset kurumuna “toplum yararı gözetme” misyonu yükleme eğilimi ağırlıktadır. Bu da bu filozofların yaşadıkları çağlarda daha ziyade siyasal yöneticilerin görevi olarak kabul edilmektedir. Günümüzün liberal demokrasilerindeyse toplumlara kendi yararlarını kendileri gözetme yetkinliği kazandırılmıştır. Bu yazı dizisinin ilerleyen yazılarında toplumlara kendi yararlarını bizzat kendileri gözetme yetkinliğinin kazandırıldığı liberal demokrasilere giden düşünsel süreç ve liberal demokrasilerin işleyişi konusunda felsefe ve siyasal düşünceyi meşgul eden sorunlara yer verilecektir.

Aralarında Protagoras ve Gorgias'ın da bulunduğu sofistler, siyasette gerekli olan retorik (etkin biçimde hitap etme) ve diyalektik (tez-antitez-sentez çerçevesinde tartışma) dersleri vermekteydiler. Herkese aynı şeyi anlatmalarına rağmen anlattıklarından herkesin aynı şeyi anlamadığını gören sofistler “hiçbir şey yoktur, olsa da bilinemez, bilinse de bir başkasına aktarılamaz” inancını benimsediler. Sofistlere göre kesin, herkes için her zaman geçerli bilgi yoktur çünkü akıl ve duyu organları insanı yanıltır. Ayrıca her birey farklı olduğundan ve her bireyin anlayışı farklı olduğundan dolayı herkes için gerekli koşullar da aynı olamaz. Herkesin davranışları aynı koşullar altında gelişmemektedir, bundan dolayı herkes için geçerli bir ahlak anlayışı kurulamaz. Sofistlere göre düşüncenin ölçüsü insan olmalıdır. Sofistler, yöneticiler ve yargıçların sadece bireylerin davranışlarını değil, aynı zamanda onları o davranışlara iten koşulları da dikkate alarak karar vermeleri gerektiğini savunmaktadır. Cezalandırmayı, caydırmak ve ıslah etmek için yapılırsa faydalı, intikam nitelikli yapılırsa zararlı olarak nitelendirmektedirler. “Mutlak adaleti” kabul etmemektedirler. Sofistler, bireyci eğilimler taşımış ve çeşitli toplum kurumlarına karşı eleştirel tutumlar takınmışlardır.  

Sokrates genel-geçer bilgi konusunda sofistlerden daha iyimserdir. Sokrates maiotik ve ironi yöntemlerini kullanarak hem “çok az bilgili olduğunu” hem de “çok bilgili olduğunu” iddia eden insanları sınamaktaydı. Maiotik yöntemiyle sınadığı insanlara aslında sandıklarından daha bilgili olduklarını, ironi yöntemiyle sınadığı insanlaraysa aslında sandıkları kadar bilgili olmadıklarını göstermekteydi. Kötülüğün ve ahlaksızlığın cehaletten kaynaklandığını savunan Sokrates, “bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” ifadesiyle de ortaya koyduğu üzere, kişinin bilmediğini bilmemesinin, bilmemesinden (bilmediğini bilmesinden) çok daha tehlikeli olduğunu öne sürer. Sokrates, Atina demokrasisi tarafından, “dinsizlik” ve “gençleri yoldan çıkarma” suçlamalarıyla ölüm cezasına çarptırıldı. Bir başka açıdan, Sokrates'in suçu “toplum yararına aykırı faaliyetlerde bulunmak” idi. Ölüm cezasından kaçarak kurtulma şansı varken Sokrates bunun “haklıyken haksız duruma düşmek” anlamına geleceğini ve ilkesizlik olacağını düşünerek ölmeyi seçti. Ömrünü Atina yasalarına göre yaşayarak geçiren Sokrates, yasalar kendisinin ölümüne hükmettiği zaman kaçmayı bir çelişki olarak görmekteydi. Sokrates'e göre hem bireyler hem de yöneticiler yasalara ve genel ahlak kurallarına uymalıydı. Anlaşılacağı üzere, sofistler için her birey kendi koşulları içerisinde değerlendirilmeliyken Sokrates için geneli kapsayan bir ahlak anlayışı mümkündü.

Sokrates'in öğrencilerinden Platon, hocası Sokrates'in demokrasi tarafından ölümle cezalandırıldığını gördü. Platon, “çoğunluğun” değil, “bilgelerin” yönetmesi gerektiğini savunuyordu ve bundan dolayı demokrasiye sıcak bakmamaktaydı. Platon'a göre ideal rejim, başında eğitimli ve erdemli filozofların bulunduğu bir modeldi ve bu yöneticiler eğitilerek göreve getirilmeliydi. Yöneticilerin liyakate göre belirlendikleri ve özel mülk edinme haklarının olmadığı bir rejim istikrarlı olabilir ve toplum yararı gözetebilirdi. Platon için böyle bir rejim “şan-şeref” arayışıyla savaşa endeksli düşünen yöneticilerin egemenliğindeki timokrasiden, seçkin ama erdemsiz yöneticilerin yönettiği oligarşiden, hem yöneticilerin hem de halkın kendi arayışları peşinde disiplinsiz bir yönetime yol açtıkları demokrasiden ve halkın benimsemediği, hukuk tanımayan tiranlıktan çok daha kalıcı ve faydalıdır. Platon'a göre başında bilge yöneticilerin bulunduğu bir aristokraside yöneticiler erdem sahibi kişilerdir ve böyle bir rejimin yöneticileri toplum yararına hizmet edecek donanım ve bilince sahiptirler. Tiranlıkta iktidarın kaynağı erdem değil güçtür. Bundan dolayı tiranlar hukuk tanımazlar ve kamu yararı gözetmezler. Oligarşide de yöneticiler erdemsiz olduklarından dolayı şahsi servetlerine düşkün ve kamu kaynakları konusunda son derece savurgandırlar. Demokraside ise erdem sahibi olsun olmasın, herkes söz sahibidir ve Platon bunu olumsuz bir unsur olarak değerlendirmektedir. 

Platon, siyasal düşünceye olan katkılarına ilaveten, idealar dünyası ve nesneler dünyası arasında bir ayrım da yapmaktadır. Varlığın özünün idea olduğunu, gözümüzün gördüğü nesneninse o ideanın bir gölgesi olduğunu iddia etmektedir. Buna göre, doğru bilgiye de ancak idealar vasıtasıyla ulaşılabilir. Platon'a göre mutluluğa ancak iyi sayesinde ulaşılabilir. Bundan ötürü insan mümkün olduğunca iyi ideasına yaklaşmaya çabalamalıdır. İyi olabilmek içinse bilgelik gerekir. Kısacası Platon'a göre hem iyiliğin hem de toplum yararının kaynağı bilgelik ve erdemdir, bunu da ancak bilge yöneticiler sağlayabilir. Platon'un öğrencisi Aristoteles'e göre insan sosyal bir varlık ve “siyasi bir hayvandır” (zoon politikon). Bundan dolayı insan tek başına yaşayamaz. Devlet, insanların mutluluğu ve ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için gereklidir. Devletin görevi insanları ahlaklı hale getirmektir ve bu da ancak eğitim vasıtasıyla gerçekleşebilir. Aristoteles, ideal bir rejim için büyük ve güçlü bir orta sınıfa ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır. Aristoteles için, tiranlık monarşinin yozlaşmış halidir çünkü tiranlar toplum yararı gözetmezler. Oligarşi, aristokrasinin yozlaşmış halidir çünkü oligarklar kendi zümresel yararlarını gözetirler. Demokrasideyse toplum yararından ziyade yoksulların ihtiyaçları gözetilir. Aristoteles özgür yurttaşların savaş zamanında askerlikle, barış zamanındaysa politika ve felsefe ile uğraşması gerektiğini, geri kalan işlerinse kölelere bırakılması gerektiğini savunur. Aristoteles, “politeia” adını verdiği, oligarşi ile demokrasinin olumlu yönlerini bir araya getirerek zenginlik ve özgürlüğü dengeleyebilecek bir rejimle güçlü ve erdemli bir orta sınıfın yaratılabileceğini düşünür. 

Hıristiyan ve Müslüman filozoflara bakıldığı zaman, devlete, topluma ve siyasete yaklaşımlarında teokratik temeller ön plana çıkmaktadır. Bununla birlikte, onlarda kısmen farklı bakış açılarıyla da olsa, bu yazıda bahsi geçen Yunan filozoflarla “toplum yararının” siyasetin temel amacı olması gerektiği konusunda hemfikirdirler. Aziz Avgustinus'a göre devletlerin dünyevi “şan-şeref” mücadelelerinden uzak durmaları, insanların kendilerini Tanrı'nın gerçeklerine adayarak dünyevi ihtiraslardan uzaklaşmayı başarabilmeleri gerekmektedir. Avgustinus “yer devleti” olarak tanımladığı, güç, ihtiras ve üstünlük üzerine kurulu devleti “günahkâr” olarak tasvir eder ve “yer devletinin” Tanrı'nın “gök devletine” yakın bir hale gelmesi gerektiğini savunur. Müslüman filozoflardan Farabi, erdemli bir yaşam için ahlaki bakımdan ideal bir devletin gerekli olduğunu savunmaktadır. Farabi, mutluluğun kendiliğinden ortaya çıkabilecek bir sonuçtan ziyade, bilinçli olarak planlanarak üretilen politikaların bir sonucu olabileceğini düşünür. İbn Haldun ise, Aristoteles gibi insanın sosyal bir canlı olduğunu, insanların birbirlerine olan ihtiyaçlarından toplumun, güvenlik gereksiniminden dolayıysa devletin meydana geldiğini savunur. İbn Haldun'a göre halk, dini hükümlere insanların koyduğu yasalardan daha sadık olur. İdeal devletin hem dünya ihtiyaçlarına hem de ahiret ihtiyaçlarına uygun olması gerektiğini savunan İbn Haldun'a göre israf ve lüks tüketim devletler açısından son derece zararlıdır. Devlet olanaklarıyla taraftar toplamaksa devletin çöküşüne yol açar. İbn Haldun yöneticilerin yönetme yeteneğine sahip, dürüst ve ahlaklı kişiler olmaları gerektiğini, bunu da davranışlarıyla kanıtlamaları gerektiğini ortaya koyar. Bu özelliklere sahip olmayanların yönetici olmasının engellenmesi gerektiği kanaatindedir.

Bu yazıda görüşlerine yer verilen filozoflar arasında siyasetin “toplum yararı” için yapılması gerektiği yaygın bir kanıdır. Modern çağ öncesinde, farklı coğrafyalarda, farklı dini inançlarda ve farklı rejimlerde yaşamış olan bu filozoflar siyaset kurumuna ve yöneticilere “şahsi ihtiraslardan uzak durmayı”, erdemli ve bilge olmayı öğütlemektedirler. Platon demokrasiye karşı net bir kuşkuculuk ve karşıtlık içerisindedir. Her bireyi kendine özgü olarak değerlendiren sofistler bireye daha geniş bir alan açılabilmesi taraftarıdırlar. Avgustinus ile Farabi devletin görevinin insanların mutluluğunu sağlamak olduğunu ifade ederken Aristoteles ve İbn Haldun siyasi gücün istismara açık olabileceğini ortaya koymaktadırlar. Bu yazı felsefe ve siyasal düşüncedeki “toplum yararı” tartışmasına giriş nitelikli bir bakış getirme iddiasındaydı. Bu tartışmanın anlamlı olabilmesi için modern, hatta post-modern düşünürlere kadar ulaşacak şekilde zemini genişletmek gerekmektedir. Bu da daha önce ifade edildiği üzere, devam yazılarıyla gerçekleşecektir. Fakat bu noktada, bir sonraki yazıların tartışma zeminini hazırlayabilmek için bazı sonuçlara ulaşmak yararlıdır.

Tüm bu filozoflar siyasetin toplum yararını nasıl gözetebileceğini tasvir etmeye çalışmışlardır. İnsanlık tarihindeyse kendisini “toplum yararı gözetme amacı güdüyoruz” argümanıyla meşrulaştırmamış bir rejime rastlamak neredeyse olanaksızdır. Farklı çağlar, farklı coğrafyalar ve farklı rejimlerde yaşayan filozoflar toplum yararı konusunda kafa yorarlarken tasvir ettikleri dünya günümüzün liberal demokrasileri değildir. Yüzlerce, binlerce yıl öncesinde yaşayan filozofları bugünü öngörememekle eleştirmek hem zeminsiz hem de adaletsiz olur. Unutulmamalıdır ki günümüzün liberal demokrasileri felsefenin insanlığa armağan ettiği birikimden esinlenmiş ve uzun bir düşünsel evrim sonucu bugünkü hallerini almışlardır. Fakat burada bazı ihtimaller üzerinde durmak mümkündür. İnsanlık sürekli olarak geliştiği için siyasal düşünce ve siyasal felsefe de sürekli evrim içerisindedir. Bunu daha iyi bir toplum yararı yaratabilmek adına insanlığın uçsuz bucaksız bir “deneme-yanılma” sürecinden geçtiğinin, geçmekte olduğunun veya geçmeye mecbur olduğunun işareti şeklinde yorumlamak mümkündür. Yazıda bahsi geçen filozofların yaşadıkları ve savundukları rejimlerde, toplum yararı için doğru olanı tayin etmek büyük ölçüde siyaset kurumuna ve yöneticilere düşmekteydi. Günümüzün liberal demokrasilerindeyse toplum yararını tayin etmek görevi ve yetkinliği teorik olarak bizzat toplumun kendisindedir. Bu yazının devamı niteliğindeki yazılar, siyasal düşünce ve siyasal felsefenin toplumun kendi yararını kendi tayin etme yetkinliğini kazanması gerektiğine kani olma evrelerini ve bugünün liberal demokrasilerindeki toplum yararı sorunlarını incelemeye çalışacaktır.

 


Kaynakça

Alaeddin Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi: Tarihöncesinde İlkçağda Ortaçağda ve Yeniçağda Toplum ve Siyasal Düşünüş, Bilim ve Sanat, 2017. 

Aristoteles, Politika, Say Yayınları, 2020 (Çevirmen: Furkan Akderin). 

Arslan Topakkaya, “Adalet Kavramı Bağlamında Aristoteles-Platon Karşılaştırması”,FLSF  Felsefe Ve Sosyal Bilimler Dergisi, 6, 2008.

Avgustinus, Tanrı Şehri, Eski Yeni Yayınları, 2021 (Çevirmen: Kadir Canatan). 

Bertrand Russell, Batı Felsefesi Tarihi: İlk Çağ Felsefesi Cilt: I,  Alfa Yayınları, 2021 (Çevirmen: Ahmet Fethi). 

Çiğdem Yıldızdöken, "Sofistlerin epistemoljideki yeri ve önemi”, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, 4:12, 2017. 

Farabi, İdeal Devlet, Türiye İş Bankası, 2019 (Çevirmen: Ahmet Arslan). 

Farabi, Mutluluğun Kazanılması, Türkiye İş Bankası,  2018 (Çevirmen: Ahmet Arslan). 

İbn Haldun, Mukaddime, Dergah Yayınları, 2020 (Derleyen: Süleyman Uludağ). 

J. S. McClelland, A History of Western Political Thought, Routledge, 1996. 

Kamil Kömürcü, “Antik Yunan'da Retorik Algısı”, Felsefe Dünyası, 59, 2014.

Mahmut Kaya, İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri, Klasik Yayınları, 2014. 

Mehmet Aydın, “Farabi'nin Siyasi Düşüncesinde Saadet Kavramı", Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 21:1, 1976. 

Metin İşçi, Siyasi Düşünceler Tarihi, Der Yayınları, 2012. 

Mustafa Yıldız, “İbn Haldun'un Tarihselci Devlet Kuramu”, FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 10, 2010.

Nils Gilje & Gunnar Skirbekk, Felsefe Tarihi: Antik Yunan'dan Modern Döneme, 2011, (Çevirmen: Emrah Akbaş & Şule Mutlu). 

Olkan Senemoğlu, "Antik Yunan siyasal düşünüşünde insan doğası ve toplum anlayışı: Platon ve Aristoteles", İnsan ve İnsan, 3:10, 2016. 

Platon, Sofist, Bilge Kültür Sanat,  2021 (Çevirmen: Ömer Naci Soykan). 

Platon, Protagoras, Say Yayınları,  2020 (Çevirmen: Furkan Akderin).

Platon, Gorgias, Say Yayınları, 2011 (Çevirmen: Furkan Akderin). 

Platon, Sokrates'in Savunması, Türkiye İş Bankası Yayınları,  2012 (Çevirmen: Ari Çokona). 

Platon, Devlet, Türkiye İş Bankası, 2019 (Çevirmen: Sabahattin Eyüboğlu). 

Platon, Devlet Adamı, Say Yayınları, 2022 (Çevirmen: Furkan Akderin). 

Raymond Devettere, Introduction to virtue ethics: Insights of the ancient Greeks, Georgetown University Press, 2002. 

Zeynep Kantarcı, "Sokrates ve eğitim felsefesi”, Mavi Atlas 1, 2013. 
 

Bu haber toplam 3431 defa okunmuştur
Gaile 492. Sayısı

Gaile 492. Sayısı