1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. FACEBOOK
FACEBOOK

FACEBOOK

Sosyal paylaşım sitelerinde çok aktif değilim… En azından günün belli saatlerini düzenli olarak burada geçirmiyorum. Ama facebook ve twitter hesaplarım var. Her iki hesabımı da kullanıyorum. Çok aktif olmasam da 4bine yakın facebook arkadaşım üze

A+A-

 

Sosyal paylaşım sitelerinde çok aktif değilim…

En azından günün belli saatlerini düzenli olarak burada geçirmiyorum. Ama facebook ve twitter hesaplarım var.

Her iki hesabımı da kullanıyorum.

Çok aktif olmasam da 4bine yakın facebook arkadaşım üzerinden memleketin halini yakından takip edebiliyorum. Zaman zaman haber kaynağı olarak da kullanıyorum.

Son derece hızlı ve kaynağı çok bir yer burası.

Nerede yağmur yağdı, yangın çıktı, nerede elektrik kesildi, nereyi sel bastı, anında haberdar oluyorsunuz. Olabilecek bütün muhabirlerden daha hızlı ve aktif çalışıyor, arkadaşlarım.

Ama özellikle facebook üzerindeki sohbetler bir süredir ilgimi çekiyor.

Twitter biraz daha rafine sohbetlerin alanı gibi dursa da facebook biraz daha halk işi gibi...

Ama her iki alanda da siyaset merkezde…

Lefkoşa Belediyesi’nden Türkiye’deki yeni kıyafet yönetmeliğine, hükümetin performansından, kurultay değerlendirmelerine kadar son derece geniş bir yelpazesi var, sohbetlerin.

Bunların hatırı sayılır bir bölümü öğrenilmiş çaresizlik içinde tekrarlanan şikayetler.

Bu açıdan biraz köy kahvelerine benzetiyorum facebook muhabbetlerini.

Herkesin siyasetten en iyi anladığı ve en çok siyaset konuştuğu yerler.

Derinlikli tartışmalar da var bunların içinde, alışkın olduğumuz ayak üstü şikayetler de…

Bütün bunlara bakıldığında aslında siyaseti hayatımızın merkezine alıp, nasıl da tek ortak sohbet maddemize dönüştürdüğümüz çıkıyor ortaya.

Kelimelerin tükendiği anda havadan bahsetmek yerine, memleketin hallerine dair girdiğimiz derin sohbetlerde buluyoruz kendimizi.

Bazen derin tartışmalarda.

Facebook kullanımı ile ilgili en çok dikkatimi çeken ise, kullanımının hayatımızın merkezindeki hali.

Bir süredir, cenaze duyuruları, ölüm haberleri ve taziyeler de buradan yapılıyor. Doğum günü mesajları, yeni doğum kutlamaları, düğün davetleri zaten yaygın olarak yapılıyor.

Ama bir ölümün ardından sıralanan taziye mesajları ve bunlara “beğen” ifadeleriyle katılmak ilginç geliyor bana.

Geçenlerde dikkatimi çekti;

Geç aldığı bir ölüm haberi karşısında, “kusura bakma kaç gündür facebook’a girememiştim, başınız sağolsun” diyordu bir facebook arkadaşım.

Bir taraftan da özellikle vurgulanmak istenen büyük ve ideal bir mutluluk tablosu var, sürekli fotoğraf paylaşımıyla. Tıpkı komşuya nispet yapar gibi, face’dekilere de nispet edercesine sıralıyoruz fotoğraflarımızı.

Hepsi muhteşem tatil manzaraları... Hepsi kocaman gülüşlü kalabalık masalar…

Bir de gittiğimiz her yerin, bulunduğumuz her mekanın anında bildirimleri var. Bazı arkadaşlar sabah ilk iş olarak “günaydın” diyerek selamlıyor gruplarını. Sonra gece yarısında uykusuzluğunu paylaşarak yine face’de kapatıyor, günü.

Gün içinde içtiği kahveden, yediği yemeğe, buluştuğu arkadaşlara kadar her hareketini takip edebiliyorsunuz.

Aşıklar birbirlerine üstü kapalı mesajlar gönderiyor. Bazı ayrılıkların kaderi facebook’ta belirleniyor.

Sabahın kör bir vaktinde saat kurup uyanıp, sanal köylerde oyun oynayan tanıdıklarım var, mesela.

Şimdilerde bir arkadaşınızın ya da tanıdığınızın nerede ne yaptığını merak ettiğiniz anda, elinizde muazzam bir bilgi kaynağı buluyorsunuz.

Gelişen teknoloji ve hayatlarımızın kocaman bir teleskop altındaki hali, bu durumu normalleştiriyor.

Ama her şeye rağmen, hayatımızın bu kadar sanal bir ortamda, bu kadar çaresizlik içinde hep marazi bir halde sürdürdüğümüz şikayetlere odaklanması, yazık diye düşünüyorum.

En azından benim 4 bine yakın arkadaşım içinde, sanata ve dünyanın değişik meselelerine dair sohbetler son derece kısıtlı.

Bunların hatırı sayılır bir bölümü de Kıbrıs’ta yaşamıyor zaten.

Ne bir kitap, ne bir film, sergi, tiyatro ne de resim, müzik...

Aslında hepimiz birbirimizin hayatlarının da aynasıyız. Nasıl yaşıyorsak öyle görünüyoruz.

Şikayet ederek… Geniş aile fotoğrafları verip, yemek sofralarını ve kahve buluşmalarını ana sosyal faaliyet olarak sayarak mutlu oluyoruz.

Sonra o önümüzdeki yemek bitiyor.

Şikayetlerimizi kimse duymuyor, kalabalık dağılıyor ve yeni baştan başlıyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1413 defa okunmuştur