
Dohni 'kayıplar'ı için arayış sürüyor...
Kayıplar Komitesi’nin iki toplumlu kazı ekipleri, adamızın kuzey ve güneyinde “kayıplar”dan geride kalanların arandığı kazılarını sürdürürken, Dohni’den alınarak “kayıp” edilen ikinci otobüste bulunan “kayıp”
Kayıplar Komitesi’nin iki toplumlu kazı ekipleri, adamızın kuzey ve güneyinde “kayıplar”dan geride kalanların arandığı kazılarını sürdürürken, Dohni’den alınarak “kayıp” edilen ikinci otobüste bulunan “kayıp” Kıbrıslıtürkler’den geride kalanların arandığı bir kazıya başlandı.
Birinci otobüste bulunan “kayıp” Kıbrıslıtürkler’den geride kalanlar, Leymosun yakınlarındaki Yerasa bölgesinde yürütülen ve yaklaşık iki yıl süren kazılarda bulunmuştu. Ancak ikinci otobüste bulunan “kayıp” Kıbrıslıtürkler’le ilgili olarak Pareklişa yöresinde bir madende yürütülen kazılarda ancak beş “kayıp” şahıstan geride kalanlara 14 metre derinliğindeki bir çukurda ulaşılabilmişti.
Şimdi Kayıplar Komitesi’nin bir kazı ekibi Kıbrıs’ın güneyinde, Leymosun yakınlarında bir köyde ikinci otobüste bulunan “kayıp” Kıbrıslıtürkler’den geride kalanların arandığı kazıya başladı.
Bir diğer kazı ekibi ise 1963-64 “kaybı” bazı Kıbrıslıtürkler’den geride kalanların arandığı Palyomedoho’da kazılara devam ediyor.
Kayıplar Komitesi’nin kazı ekiplerinden birisi Bağlıköy’de (Ambeliku) yeni bir kazıya başladı ve Galatya-Eftagomi (Mehmetçik-Yedikonuk) arasında bir okurumuzun gösterdiği “borica” civarındaki kazıyı tamamlayarak yolun karşısında bir başka noktada kazıya girişti.
Bir diğer ekip Mora’da (Meriç) bir dolap kuyusu kazısını yürütürken, Hamitköy’de de (Hamit Mandrez) bir diğer ekip kazılarını yürütüyor. Muratağa’da (Maratha) bir “kayıp” şahıstan geride kalanların bulunduğu kazı devam ederken, bir diğer ekip Şirinevler’de (Ayermola) ve bir okurumuzun göstermiş olduğu Gönyeli-Kermiya yöresindeki bir gömü yerinde kazıları yürütüyor. Gönyeli-Kermiya yöresinde okurumuzun gösterdiği bu olası gömü yerinde beş “kayıp” şahıstan geride kalanlara ulaşılmış bulunuyor.
Kayıplar Komitesi kazı ekiplerinde bulunan tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Kolay gelsin, kazasız belasız kazılar dileriz” diyoruz.
RADİKAL
“Almanya, geçmişiyle nasıl yüzleşiyor?...”
ORHAN KEMAL CENGİZ.
2. Dünya Savaşı daha farklı bir şekilde bitseydi, Hitler’in beklediği yardım gelseydi, ne bileyim işte Ruslar, Amerikalılar Berlin’e girmeyi başaramasalardı, yani Almanya savaşı kaybetmesine rağmen işgale uğramamayı başarabilseydi ne olurdu? Berlin’de bu salaş kafede oturmuş dalgın dalgın etrafa bakınırken bu soru gelip zihnime çengelini takıyor. Yani Nazi rejiminin galip devletlerin Almanya’yı işgal etmesi sonucu değil de siyasi ömrünü tamamlayarak, yavaş yavaş sönüp gittiğini hayal ediyorum.
Böyle bir durumda Almanlar Almanya’nın geçmişinde işlenmiş korkunç suçlarla bugün olduğu kadar net bir şekilde hesaplaşabilir, bugünkü kadar net bir şekilde Nazi mirasını reddedebilirler miydi? Yoksa bütün dünyanın 6.5 milyon Yahudinin başına neler geldiğini bilmesine rağmen külli bir inkâr yoluna mı giderlerdi? Eğer öyle bir inkâr yoluna gitseydi Almanya bugünkü kadar güçlü ve saygın bir ülke olabilir miydi? Buradan bakınca, işgale ve kesin bir yenilgiye uğramış olmaları, Tanrı’nın Almanlara bir lütfuymuş gibi görünüyor bana.
Ama bir haftadan beri, Almanya’nın geçmişiyle nasıl yüzleştiğine ilişkin programı takip eden birisi olarak, her şeyi bu büyük yenilgiye bağlarsam çok ayıp ederim herhalde. Eskiden Yahudilerin çok yoğun bir şekilde yaşadığı Berlin’in Bavyera mahallesini şöyle süratle bir gezmek bile, geçmişi hatırlama ve yüzleşme konusunda ne kadar samimi bir gayret içinde olunduğunu gösteriyor.
Benim en çok etkilendiğim şeylerden birisi de, bu mahalledeki bir ilkokulda gördüğümüz tuğla duvar oldu. Öğretmenleri, eskiden bu bölgede yaşayan Yahudilere ilişkin bir albüm hazırlamışlar. Öğrencilerden, bu kişilerden kendilerine en yakın hissettiklerinin yerine kendilerini koymaları, onlar hakkında düşünmeleri ve seçtikleri kişinin ismini bir tuğlanın üzerine yazmaları isteniyor. Daha sonra öğrenciler bu tuğlaları birbirinin üzerine koyarak bir ‘hatırlama duvarı’ inşa ediyorlar. Duvar şimdiden hatırı sayılır bir uzunluğa ulaşmış bile.
İnsanın aklına hemen, yarın Türkiye ‘hatırlama’ işine giriştiğinde Türkiye’de ne kadar şok ‘duvar’ kurulabileceği geliyor. İstanbul’da bir ilkokulda çocukların, 24 Nisan 1915’te evlerinden alınıp bir daha geri dönmeyen Ermeni entelektüellerin isimlerini üzerlerine yazdıkları tuğlalardan bir duvar inşa ettiklerini hayal ediyorum. Kahramanmaraş’ta çocuklar 1978’de hunharca katledilen Alevilerin isimlerini yazarak devasa bir duvar kuruyorlar. Dersim, Çorum, Sivas, Başbağlar, pogromlar, katliamlar, ne çok duvar, ne çok hayalet var yüzleşmemiz gereken.
Bavyera mahallesinde sokak lambalarına asılmış tarihi hatırlatıcılar da çok etkileyiciydi. Türkiye’de olabilecek karşılıklarından örnek vereyim gözünüzde canlanması için. İstanbul’da, Beyoğlu’nda, sokak lambalarında 6-7 Eylül olayları, Varlık Vergisi, Trakya pogromlarıyla ilgili küçük notlar asılı olduğunu hayal edin. Küçümsenemeyecek bir etkisi olurdu inanın. Ama bırakın böyle tabelalar asmayı, bizim bir sürü caddemizin adı hâlâ Talat Paşa’dır. İlk önce o cadde isimleri, Hrant Dink, Ahmet Kaya falan diye değişecek, sonra da bu tabelalar asılacak, yolumuz çok uzun...
Nazi karargâhının ‘Terör Müzesi’ne dönüştürülmesi, Yahudi müzesi ve diğerleri de hatırlamaya başlayan Türkiye’nin yararlanabileceği etkileyici örnekler. Bu anlamda 1915’ten kalan pek bir mekân olmayabilir elimizde ama 12 Eylül terörünün Mamak ve Diyarbakır cezaevleri hemen birer müzeye dönüştürülebilir.
Dışarıya bakıyorum. Berlin’in üzerine kurşuni bir hava iniyor yavaş yavaş. Toplama kamplarında dumanlar tütünce, dışarıya astıkları çamaşırları kirlenmesin diye toplayan Alman kadınları geliyor aklıma. Yanan et kokusu muydu yoksa telaşla kıyafetleri toplatan?
Çok şükür, Almanlar insanlık tarihinin bu utanç verici sayfalarını karıştırmaya devam ediyorlar. Bu bulutlarda onların küllerinden bir zerre var mıdır bilmiyorum ama hayal edilemeyecek acılar yaşayarak bu dünyadan göçüp giden Yahudi kardeşlerimin anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Bizlerin de Türkiye’deki mezalimlerin sayısız kurbanını hatırlayacak, anacak olgunluğa en kısa zamanda ulaşmamızı diliyorum...
(RADİKAL – Orhan KEMAL CENGİZ – 26.11.2012)

















