1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Çekirdek ve Demokrasi İkilemi
Çekirdek ve Demokrasi İkilemi

Çekirdek ve Demokrasi İkilemi

Çekirdek ve Demokrasi İkilemi

A+A-


Sinan Evcan
[email protected]


Ortalama, Türk Dil Kurumu sözlük anlamıyla iki veya ikiden fazla sayının toplamının toplanan sayıların adedine bölünmesiyle elde edilen (sayı), vasati, averaj anlamındadır.
Genel eğilimi ortaya çıkardığı için siyaset ve medyada ortalama değerlere oynamak aslında mıknatısını mümkün olabilecek en fazla sayıda kişiye yapıştırmak demektir. Ortaya göre kurgulanan her şey az riskli kurgulanmış demektir çünkü orta yörüngesinden sapmalar çekirdekte toplanmış çoğunluğu kaçırma riskini beraberinde getirebilir.

Bir “entelektüeli” toplumda farklı, marjinal, radikal, azınlık kılan şey çekirdekten uzak olmasıdır. Azınlık, ve ortalama değerlerle tam uyuşmayan bir yapı mıknatısını da ancak kendi aurasında bulunan çekirdekten uzak merkez-kaç ilgilere yapıştırabilir.

Matmatiksel olarak imkansız görünen şey bir toplumda herkesin entelektüel olmasıdır. Öyle bir durum olsaydı herkes entelektüel olacağı için. “Mainstream” denilen merkez ve genel insan profili de ortalama değerler ve aynı zamanda entelektüel değerler olacaktı. Örneğin böyle bir durumda günümüz Batılı değerlerinin entelektüellik algısına daha yakın olan Fazıl Say’ı dinlemeye milyonlar giderken, Justin Bieber’i sadece yüz kişilik bir grup seyredecekti. Bu durumda Bieber toplumda marjinal konumuna düşecek, sadece belli çevrelere hitap edecek ve merkezden uzaklaşacaktı.

Ortalama değerlere karşı küçümseyici davranış yeni bir şey değildir. Mesela Antik Yunan filozof Platon’un en büyük düşmanları çoğunluğun kabul ettiği değerler olmuştur. Platon demokrasinin ortalama değerleri yeniden ürettiği ve ileri götürmediği savıyla demokrasiye burun kıvırmış bir flozoftur.

Modern Çağ filozofu John Stuart Mill ortalama değerlerin ve çoğunluğun azınlık üzerindeki dayatmasının çok tehlikeli bir şey olduğunu söylerken aslında eğitimli azınlıklara daha fazla oy hakkı verilmesini savunmuş ve azınlığı da çoğunlukla eşitleyerek çoğunluktan çoğulculuğa geçişi kurgulamıştır. Burada Mill nitelikli azınlığı ortalama çoğunlukla eşit hale getirmeyi amaçlamıştır.
Nietzsche üstün insanı tasarlarken, Hegel köle-efendi diyalektiğini düşünürken her zaman ortalama, risksiz, güvenlikçi değerlerin radikal, farklı, risk alan değerlere göre alt konumda olduğuna inanmışlardı.
Çoğunluğun değerlerinin “hakikatsiz”, entelektüel değerlerin “hakikatli” değerler olduğunu düşünmek birçok düşünürü öyle ya da böyle cezbetmiştir. Ortalama, yörüngeye oturan, medyan, çekirdeğe yakın, yerçekimiyle barışık değerler ise az sayıda filozofun yörüngesinde barınabilmiştir.

Aristoteles, Platon’un ardınan sırf Atina’lı olmadığı için “Academia” nın başkanı yapılmadığında bir hışım ve kompleks ile “Lykeum” yani modern liseyi kurar. Academia’nın elitizmine karşı daha çok kişiyi içinde barındıran bir eğitim kurumu olan lise aslında orta ve merkezi değerleri akademik elitizme karşı savunmanın bir yolu omuştur.

Kitle partileri, yüksek ratingli medya kanalları daima hesaplarını çekirdek ve yerçekimi yani “gravitas” üzerinden yaparlar çünkü kapitalist kazanç ve temsili demokrasilerde seçim kazanımı mıknatısın çekirdeğe yerleştirlmesinden geçer. Çekirdek bir kürenin tam ortasıdır ve kürenin en şişman yeri çekirdeğe yakın olan yeridir. Çekirdek, ulus-devlet mantığının da çekirdeğidir. Başkentlerin ülkelerin orta yerlerine kurgulanması da hem güvenlikçi hem de mümkün olduğu kadar çok yere eşit mesafede olma mantığıyla açıklanabilir.

Althusser “Devletin İdeolojik Aygıtları”’nda bahsettiği şey, mıknatıs-çekirdek mantığının nasıl kurumların da merkezinde üretilip yeniden üretildiğidir sanki. Kurumların içinden çıkan meyvelerin de aynı çekirdekle aşılanıp aynı çekirdeği ürettikleridir aslında anlatmaya çalıştığı. Olası bir çekirdek değişikliği ve evrensel değerlere sahip olmanın yollarını aramak Marx ve takipçisi birçok filozofun kafa yorduğu konular olmuştur.
Dünya tarihinde çekirdek hiçbir zaman insanları uçlar veya “marjjlar” kadar korkutmamıştır. Aynı zamanda uç fikirler kadar çekirdek fikirlere saldıran, eleştiren ve küçümseyen de olmamıştır. Bu satırlarda uç fikirler tanımını kullanmamız bile aslında “uç fikir” söyleminin merkezde tanımlanmış olması ve bu yazıyı merkezin dilinden yazmamız ile ilişkilidir.

Demokrasinin sadece merkez değerlerin ve genel çoğunluğun rejimi olmadığı görüşü son zamanların en gündemde olan “entelektüel” iddiası iken, uç değerlerin demokrasi üzerinde hak iddia edemeyecek elitist değerler olduğunu söylemek de bir o kadar güncel ve merkezi bir güç odağı iddiasıdır. Muhafazakar kesim merkezi değerlerin egemenliğine “milli irade” adını verirken, kendilerini sol bir yörüngede görenler genelde aynı kalabalık merkeze “halk” adını veriyorlar. “Üçüncü Dünya” görüşünü savunanlar için ise halk alt sınıfları nitelerken, merkeze yakın olanlara orta sınıf demek uygun görülmüştür. 

Bazı devletler Operayı “Devlet Opera ve Bale Genel Müdürlüğü” adıyla devletleştirirken aslında operanın halkın kalemi olmadığı savına da devletin mührünü basmış oluyorlar. Halka opera dinletmeye çalışmanın ise halkı yükseltmek mi yoksa değerinden uzaklaştırmak mı olduğu hala tartışılıyor. Sözüm ona İtalyan halkı operada anlam ararken Türk halkı Aşık Veysel’e anlam atfediyorsa buradaki değer hierarşisine Batılılık veya Batıcılık ile karar vermek bu değerleri gerçek yörüngelerine oturtmuyor. Bu minvalde hangi kültürün daha üstün olduğuna da karar verilemiyor. Bir şeyin üstün olduğuna karar vermek zaten demokratik bir refleks olmadığı için belki de bu konuları fikir, kültür ve zevk faklılıkları olarak çoğulcu bir düzleme çekmek en doğrusu gibi görünmekte.

Diğerlerine göre daha fazla düşünen, sorgulayan, itiraz eden, eleştiren beyinler istisnasız her toplumda azınlıkta kalmışlardır. Eğitim, siyasi kültür ve ekonomik durumlarına göre Batılı ülkelerde bu azınlıklar diğer ülkelere göre daha kabarık azınlıklar olmakla birlikte yine de azınlık statüsündedirler.

Toplumsal değerleri fazla sorgulamadan kabul etmek, bazı gelenekleri devam ettirmek birçokları için doğal bir refleks olmuştur. Bu merkezi değerlerden uzaklaşanlar ise dünyanın ve toplumun çekirdeğinin hakikatli bir konumda bulunmadığını sezgileyen ve bu çekirdeğe alternatif çekirdekler arayanlardır. Bu minvalede demokrasi, bu merkez ve uçlar arasında iki tarafı da yok etmeden bir denge yaratma çabası olarak adlandırılabilir. 

Dünyanın merkezi ve çekirdeği sadece bir tane iken birden fazla çekirdeğe sahip bir dünya üretme sevdası şimdiye kadar başarılamadı. Bir tek istisna var; o da manavlarda satılan Yeni Dünya meyvesi.

Bu haber toplam 1869 defa okunmuştur
Gaile 254. Sayısı

Gaile 254. Sayısı