
Bir mutluluk... Bir mutsuzluk sırası...
“Özlemek ne demek senin için?”
Bu soruyu beklemiyordum...
Ne demek...
***
..........
Soluk alırsınız, kokusu gelir, nefessiz kalacak kadar koca bir yürek dolar ciğerlerinize...
Gülümsemesi belirir sonra gözlerinizin içinde, gülü
“Özlemek ne demek senin için?”
Bu soruyu beklemiyordum...
Ne demek...
***
..........
Soluk alırsınız, kokusu gelir, nefessiz kalacak kadar koca bir yürek dolar ciğerlerinize...
Gülümsemesi belirir sonra gözlerinizin içinde, gülümsersiniz birlikte...
Göz göze gelir adeta bebekleriniz, bir yunus gibi dalar çıkarsınız, kendinizi izlersiniz uzaktan; bir balıkçı teknesinde, mavinin ortasında uçsuz bucaksız...
Her anı yaşarsınız...
Yeniden...
Üstelik, daha önce belki hiç fark edemediğiniz küçücük ayrıntılar, öylesine sevimli durur ki karşınızda...
Dudaklarınız aralanır, gözleriniz yumulur istemeden...
..........
***
Yeni bir soru geliyor bu kez...
Daha mı zor, ne?
“Mutluluğu yaşıyorsan, ardından bir mutsuzluğun geleceğini kabul mu edeceksin?”
***
..........
Bir filmden aklımda kalmıştı sanırım, yaşam insanın gönlündeki gibi akar genelde, güzel günler, güzel anlar...
Çok daha az zamanlarda tatsızlıklar vardır, çirkinlikler, mutsuzluklar...
Daha az yaşansa da bunlar, etkisi daha büyüktür...
İzi kalır... Yarası, kaşıdıkça kanatan...
Yaşamı nereden ve nasıl okuduğunuza bağlıdır biraz da hissettikleriniz.
Yani...
Mutluluk da elinizdedir aslında...
Mutsuzluk da...
Gözlerinizin ta içine bakar...
Üstelik kuralı, sırası da yok ki?
“Acaba” diyorum, herkes, kendi yaşamını yazabilse, istediği gibi...
Kendi rolünü...
Kendi dekorunu yaratsa mesela...
Kim bilir, belki de çok daha çekilmez olurdu öylesi bir hayat...
Yaşamı anlamlı kılan biraz da bu “bilinmezler” değil mi?
***
“Bilinmezler arasında ama tercihlerimizle yaşarız” dedi bu kez, içimdeki ses...
“Öyle” dedim, “haklısın...”
“Ama unutma, çoğu zaman, tercih etmediklerimizi de yaşarız, mecburen...”

















