1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. NİÇİN… HALA…
NİÇİN… HALA…

NİÇİN… HALA…

Kaç kez kendi kendime: “Üstüne zem olmayan işe karışma, bırak herkes kendi sorununu kendi halletsin, kendi yükünü kendisi çeksin…” dedim ya… Kendi sözüm kendi kulaklarıma ulaşmaz… Ulaşmadı şimdiye dek…

A+A-

Neriman Cahit

Kendimi bildim bileli, bana yapılmasa bile, “Haksızlık” olduğuna inandığım her şeye karşı çıkmışımdır… Her şeye… Bu yüzden de başıma çok belalar gelmiştir. Daha doğrusu, yaşamımın büyük bölümünü üzüntüler, sıkıntılar ve yorgunluklarla yaşamışımdır…

Durum, hala daha da aynıdır…

Kaç kez kendi kendime: “Üstüne zem olmayan işe karışma, bırak herkes kendi sorununu kendi halletsin, kendi yükünü kendisi çeksin…” dedim ya… Kendi sözüm kendi kulaklarıma ulaşmaz…

Ulaşmadı şimdiye dek…

***

Bu yüzden evde annemden, hatta ilkokulda öğretmenlerimden çok azar işitip dayak bile yedim…

Üstelik o yüklerini hafifletmek istediklerime de pek yararım olmadı çoğu kez. Bazen yüklerini bile artırdığım oldu, gerçeklik karşısında…

Yüklerinin ağırlığını, haksızlığını, acı ve utancını duyarak, duyurarak…

Bunları niçin yapıyorum… Hala, niçin yapıyorum, bilmiyorum… Bilemiyorum…

Sadece, bir yufka yüreğin dürtüsü mü binlerce kez katlanışımın özündeki…

Yoksa insanların el ele vererek, birbirleri için elele vererek, birbirleri için acı çekerek, acılarına ortak ederek… Daha da güçleneceklerine ve çevrelerindeki ‘dar çemberleri’ kıracaklarına inandığımdan mı!..

***

Yaşamanın, mutlu yaşamanın, herkes gibi o ezilen, horlanan, küçültülen insanların hakları olduğuna inandığımdan mı…

İnsanı, insan gibi bağrına basıp, insanca bir yaşama layık gördüğümden mi…

Bu yüzden midir, onu aşağıya itenlere öfkem, kızgınlığım…

Bu yüzden midir onca çabam…

Bu yüzden midir insanlara korkunç sevgim ve bazılarına da korkunç hıncım…

Bilmiyorum… Bilemiyorum…

***

Bazen, kendi kendime sorarım: “Bir ömrü, şu ya da bu nedenle…

Şu ya da bunun derdini dert ederek tüketmek doğru mu?..”

***

Buna inandığıma, başka türlüsünü denemeye bile niyet etmediğime göre: Doğrudur…

Tartışmasız doğrudur…


ANILARA AÇILAN PENCERE

İnsan sevdiği kadar insandır ve yaşam ancak sevdalarla savunulur bilirim..

Bir deniz feneri gibi, karanlıklara inat, tek başına yanmak istiyorum…

Öptüm çocukluğumu yorgun bir saatinde gecenin… Ömrümün…

Gülü güne sormak

Gülü eskiten güne…

Ülkemde çürüyen her şey yansıyor beynime ve yüreğime…

Yaşam ve ölümü düşündüm… Hep yan yana uçan iki kırlangıç…

Sen çıkıp gittin… Ve bir turna sürüsü de düştü peşine

Hey, Hemingway!

Çanlar benim için çalıyor…

Sesimle değmeye, dokunmaya çalışıyorum yüzüne…

Aşılmaz bir duvara çarpıyor martılarım…

Tekrar başlasam, galiba aynı şeyleri yaşardım yine… Bir eksiksiz…

“Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır…”

Yalnızlığımı yıkmak için kaç of çekmeliyim…

Sevdiğine sözü olan bir kilim dokur…”muş…

Dalıp gidiyorum… Kilim yayıla yayıla… Sevda dolana dolana… Dünyayı tura… Bu nasıl kilimse… Bu nasıl sevdaysa… Dünyayı döndüre…

Ağır ağır kayalar oluşuyor bedenimde… Bedenim, yasak bir sürgün ülkesi… Tekin olmayan bir deniz…

Ozanlar ozanı, Trakya Kralı Oeagrus’un oğlu Orpheus…

Şiirin ve müziğin yüce sanatçısı... Kayaları, yırtıcı kuşları bile etkileyen o yüce gücünle yardım et bana…

Ben… Ben öyle korkuyorum ki!

Kendi gövdeme nasıl sığdırmışım bu kadar korkuyu…

Al birini ve kurul korkularımın yamacına… Duyur beni bana…

Dur… Aha yüreğim… Aha dokun…

Hüznü gözlerin anlattı bana… Onun içindir ki hep paslıdır sevdamın yüzü…

Bugüne nedense, hep değişik bir şeyler olacak diye bekledim… Ama, eski anı kırıntılarını getiren tozlu bir rüzgardan başka bir şey esmedi iklimimde…

Sen gittin ama sevdan çekip gitmedi…

İçimi kemiren bir kurt gibi yaşıyor bedenimde…

Dur – durak, sol- soluk bilmez bir yalnız kuş dönüp duruyor yüreğimde…

Anılara da güvenemiyorum artık…

Yasak, tanınmamış bir ülkenin insanları gibi, umutsuz çarpı sıfırlara eş, “yok çabalar” gibi bocalıyorlar…

Dudaklarım büzülmüş… Bıraksam gökyüzü düşecek gözlerimden…

 

Bu haber toplam 1678 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 350 Sayısı

Adres Kıbrıs 350 Sayısı