1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. ZOR SEÇİM…
ZOR SEÇİM…

ZOR SEÇİM…

Cemal Bulutoğluları’nın mecburi istifasının ardından ufukta Lefkoşa için ara yerel seçim belirdiği söyleniyor. Ancak Lefkoşa sıradan bir yer değil, amiral gemisi! UBP Hükümeti de, muhalefet de Lefkoşa’da yapılacak bir seçimin genel seçim tadın

A+A-

 

 

Cemal Bulutoğluları’nın mecburi istifasının ardından ufukta Lefkoşa için ara yerel seçim belirdiği söyleniyor. Ancak Lefkoşa sıradan bir yer değil, amiral gemisi! UBP Hükümeti de, muhalefet de Lefkoşa’da yapılacak bir seçimin genel seçim tadında olacağını gayet iyi biliyor. İktidara giden yol Lefkoşa’dan geçiyor…

Öncelikle şunun anlaşılması gerekiyor: UBP, Lefkoşa’nın yönetiminden gönlüyle gitmedi.

Belediye çalışanlarının ve başta CTP olmak üzere muhalefetin kararlı mücadelesinin sonunda 8 yıldır sorunlar yumağına doladığı Lefkoşa’nın sırtından inmek zorunda kaldı. Miktarını kimsenin net olarak bilemediği borç batağı ve kasabaya dönüştürülen bir başkent kaldı geriye.

Şimdi Haziran’da bir ara yerel seçim olsa, UBP hangi çözüm önerisiyle, hangi adayla çıkacak Lefkoşa’nın karşısına? Madem elinde çözümün vardı, 8 yıldır niye çözmedin diye sormazlar mı adama?

Bırakınız ülkeyi, partisini bile yönetemez hale gelen bir liderlik, Haziran gibi kısa bir sürede, hele ki bu denli yıpranmışken, Lefkoşa’da halkın oyuna başvurmayı kabul eder mi? Bence zor.

Eğer sezgilerimde yanılmıyorsam; UBP oyunu kendi kurallarıyla kurgulamak isteyecek ve Lefkoşalıları, tüm Kıbrıs’ın kuzeyiyle birlikte bir seçim yapmaya zorlayarak çifte seçim kararı alacaktır. Haziran’da erken genel seçimle birlikte bir ara yerel seçim kararı benim açımdan sürpriz olmayacak. Haziran’da değilse bile sonbahara doğru…

Ankara’nın kendisini desteklediğinden emin görünen UBP liderliği, Kıbrıslı Türkleri çetin bir sınava sokmaktan kaçınmayacağa benziyor.

Adadaki hâkim görüşün, “Ankara’ya rağmen hükümet edilemeyeceği” yönünde bir ön kabulle şekillendiği düşünülürse; UBP’nin, “kim Ankara ile benim kadar içli dışlı olabilir ki?” rahatlığıyla hareket ettiği söylenebilir.

Hesap, Kıbrıslı Türklerin konjonktürel olarak “gücünün doruğunda olduğu var sayılan” Ankara ile ters düşmeyi göze alamayacağı üzerine kurulmuş gibi görünüyor. UBP, bir kez daha “metazori” iktidar rüyası görüyor bence…

“Partiler arasında fark olmadığı” ve “kim gelirse gelsin, Ankara’nın borusunun öteceği” anlayışını dillendiren sözde radikalizm, aslında bilerek ya da bilmeyerek UBP’nin değirmenine su taşıyor. Bunca yıl geçmesine rağmen birileri tarafından sürekli kaşınan CTP düşmanlığının hizmet ettiği tek adres UBP işbirlikçiliğinden başkası değil.

Oy oranları ortada. Kim ne derse desin, kim ne kadar itiraz ederse etsin, solda CTP’nin “ölüsü bile” diğer partilerin üzerinde bir oy potansiyeline sahipken, birilerinin hesabı açık: CTP düşmanlığını ya da en azından CTP’nin UBP’den farkı olmadığı imajını diri tut ki UBP gücünü korusun!

Ada tarihinde CTP’nin hiç bir zaman tek başına iktidara gelmediği düşünülürse taktik akılsızca ama ya bu akılsız argümanı temcit pilavı gibi ortaya süren sözde solcu dostlara ne demeli? CTP, UBP gibi yıllar ve yıllar boyunca “tek başına iktidar” lüksüne sahip olabildi mi hiç?

 

Asıl tuhaflık, seçim kokusu yayılmaya başladığında “solda ortak aday” yaklaşımlarının da dillendirilmeye başlanmasında... İyi güzel de bir karar verin be arkadaşlar? “Ortak aday çıkartalım” dediğiniz CTP’nin solculuğunu da tartışma konusu eden siz değil misiniz?

Sataşmaya gelince, “CTP’yi de gördük” ama iş seçim meydanına gelince “ortak aday”… Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demezler mi adama?

Her şeye rağmen sevindirici olan şu ki, uzun uğraşlardan sonra Varoluş Hareketi adı altında birleşti muhalefet. Bu birliktelik, UBP’yi mümkün olan en kısa sürede bir erken seçime zorlayabilir.

Günün sonunda UBP’yi bir daha geri dönmemek üzere iktidardan uzaklaştırmak için solun birliği de tartışılır elbet. Ama önce şu söyleme, şu haksız karalamalara, şu iflah olmaz CTP düşmanlığına son vermek kaydıyla…

Eğer bu bütün zamanların en işbirlikçi iktidarından kurtulmak isteniyorsa, tüm dar rekabetçi söylemleri bir yana bırakıp, geleceğe dönük temiz bir sayfa açmak gerekiyor herhalde…

Yoksa eski hesaplar konuşulacaksa; Talat’ı deviren, CTP’nin işini bitirip UBP’yi hükümete taşıyan taahhütnameler ve altındaki imzalar da hâlâ arşivlerde duruyor öyle değil mi?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1286 defa okunmuştur