1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Yunan ekranlarında bir Türk-Yunan ailesi: ‘Tamam’ Dizisi…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Yunan ekranlarında bir Türk-Yunan ailesi: ‘Tamam’ Dizisi…”

A+A-

AZINLIKÇA

Dimostenis Yağcıoğlu

Türk dizilerine alışmış ve çoğunu beğeniyle izleyen Yunan seyircilerine bu sezon Antenna (Ant1) kanalı farklı ve yeni bir seçenek sunuyor:

Eşini yitirmiş iki çocuklu bir Türk babayla, boşanmış ve yine iki çocuklu Yunanlı bir annenin oluşturduğu bir ailenin Atina'daki gündelik hayatını ve karşılaştığı sorunları işleyen bir komedi: “Tamam” dizisi.

"Tamam", Almanya'da 2006-2009 yıllarında birinci devlet kanalı “Das Erste”de gösterilmiş ve oldukça da popüler olmuş, Bora Dağtekin isimli Almanyalı Türk yazar ve senaristin yaratıcılığını yaptığı, Türkisch für Anfänger (Yeni Başlayanlar için Türkçe)1 isimli bir dizinin uyarlaması. Vasilis Risvas ve Dimitra Sakali isimli senaristler ile yönetmen Pierros Andrakakos diziyi Yunanistan'a ve bu ülkenin şartlarına uyarlamışlar.2
Dizinin başrollerinde, çok sevilen oyuncular olan Manolis Mavromatakis ve Maria Lekaki yer alıyor. Çocukları da gerçekten yetenekli genç Yunan aktörler oynuyor: Lila Baklesi, Yannis Hatziyeoryiu, Tzortzına Liosi ve Nikos Magdalinos.

Dizinin konusu ve hikâyesi kısaca şöyle:

50 yaşındaki Metin Öztürk, Rodoslu Müslüman (Türk) bir hanımla evlendikten sonra Atina'ya yerleşmiş, bu şehirde meşhur bir berber olmuştur. Ne var ki eşini genç yaşta yitirmiş, iki çocukla dul kalmıştır. Çocukları, 16 yaşındaki Cem ve 15 yaşındaki Dilek Atina'da büyümüş, bu şehrin ortamına kısmen entegre olmuşlardır. Yunan okullarında okudukları için Yunanca'yı mükemmel konuşan çocuklar, kendi etnik ve dini kimliklerini de muhafaza etmişlerdir. Hatta Dilek, annesini yitirdikten sonra İslam'a sıkı sıkıya bağlanmış, başını örtmüş, dininin esaslarına uygun bir hayat yaşamayı tercih etmiştir. Bu tercihini laik ve liberal bir insan olan babasından çok, muhafazakâr ve Türk milliyetçisi dayısı Ali desteklemiştir. Ağabeyi ise kendine daha laik, daha “Yunan,” ve o yaştaki bir erkek çocuk için normal sayılabilecek biraz maço bir hayat tarzı seçmiştir.
Metin Öztürk, 45 yaşında bir psikolog/psikoanalist olan Mirto Hristidu ile tanışır ve bu iki insan birbirlerine ilk anda âşık olur. Mirto tipik bir Yunanlı değildir. Alternatif düşünce sistemlerinden etkilenmiş, Hristiyanlıktan uzak bir yaşam felsefesini benimsemiş sıradışı bir kadındır. Birkaç sene önce kocasından boşanmış Mirto'nun da iki çocuğu vardır: 16 yaşındaki delidolu Elli ile yaşına göre oldukça olgun ve aklı başında, 13 yaşındaki Nikos.

Metin ile Mirto birlikte yaşamaya ve evlenmeye karar verirler. Bundan sonra çocuklarıyla birlikte büyük bir aile gibi yaşayacaklardır. Birbirlerine derin bir aşkla bağlı bu iki insan için kültürel farklılıklar kesinlikle bir sorun teşkil etmez, ama çocuklar bu yeni durumu kabullenmekte oldukça zorlanırlar.

Dizi, bu yeni ailenin hem iç sorunlarını hem de toplumda karşılaştığı güçlükleri daha çok komik kısmen de dramatik bir biçimde işliyor.

Dizide sorunları kültürel farklılıkların kendisi değil, bu farklılıklara ergenlik çağındaki çocukların olgunluktan uzak, çoğu zaman şımarıkça yaklaşımı yaratıyor. Her bölümde belli sorunlar doğuyor, çocukların aşırı davranışlarıyla sorunlar büyüyor, bütün aile bunların olumsuz sonuçlarını yaşıyor,   ama bölümün sonunda belli bir uzlaşmayla ve yaratıcı bir biçimde bu sorunlara bir çözüm bulunuyor. Bu çözümler sık sık bazı tavizler de gerektiriyor, fakat tavizi vermek zorunda kalan, bulunan çözümden memnun kaldığı için ne kendini haksızlığa uğramış ne de yenik hissediyor.

Dizinin ilginç bir özelliği, kültürel önyargıları, farklılıkların hor görülmesini, bir şımarıklık, çocukça bir kapris veya olgunluktan uzak bir aşırılık gibi göstermesi. Baba ile anne tarafından biraz şımartılmış ergenlik çağındaki bu çocuklar, gündelik yaşamın birçok özelliğini, bu arada kültürel farklılıkları da olgunlaşmamış bir tavırla değerlendiriyorlar. Dizi bize, ve sanırım bilhassa dizideki çocuklarla aynı yaşta olan seyircilere, çocukların yaptıkları aşırılıkların farkına varma ve yanlışlarından ders çıkarma sürecini gösteriyor. Bu yönüyle de dizi öğretici bir işlev üstlenmeye çalışıyor.

Dizideki Türk ve Yunanlıların bazı özellikleri kuşkusuz gerçekçilikten uzak görülebilir. Sonuçta bu, komedi yönü ağır basan bir dizi. Bir belgesel değil. Yine de, Atina'da yaşayan Müslümanların ve hele bir Türk-Yunan ailesinin karşılaşabileceği durumları olabildiğince gerçeğe uygun bir biçimde göstermek için iyi niyetli bir çaba harcandığı da rahatlıkla hissediliyor.

Yunan seyircilerine İslam ve Türk kültürü hakkında bazı temel bilgiler veriliyor, İslam dininin olumlu yönleri (örneğin dizideki imam bilge, geniş görüşlü, anlayışlı bir insan) ve bir Türk ailesinin içinde bile İslam dinine ve vecibelerine farklı yaklaşımlar olabileceği vurgulanıyor.

"Tamam"da Yunanlılar da Türkler de tipik, klişeleşmiş stereotipler olarak değil, her biri farklı görüşlere ve tercihlere sahip, hatta sıradışı olmaktan da çekinmeyen insanlar olarak gösteriliyor.

Dizi bazı “millî tezleri” de doğrudan değil ama dolaylı bir biçimde sorgulamaya çalışıyor. Meselâ Türk çocukların rahmetli annesi ve annenin kardeşi Ali Dayı, Rodoslu bir Müslüman olarak tanımlanıyor. Onlardan dizide Yunanlı Müslüman olarak bahsediliyor, ama aynı zamanda Türkçe konuştuklarını, Türkiye ile olan sıkı kültürel ve duygusal bağlarını, hatta Ali Dayı karakterinde Türk milliyetçisi eğilimlerini bile görüyoruz. Ayrıca, Atina'da bir bakkal olan Ali Dayı, Türkiye'den ithal ettiği ürünler (örneğin lokum) satıyor. Yani bir bakıma Rodoslu Müslümanların Türkiye ile olan ekonomik bağları da gösteriliyor.

Nitekim, "Tamam"ı çok sert ve saldırgan ifadelerle eleştiren Yunan milliyetçisi İnternet siteleri, dizinin Rodoslu Müslüman-Türkleri bu şekilde göstermesini özellikle tehlikeli ve kabul edilemez buluyorlar.3
"Tamam", elbette ki milliyetçi seyircilere hitap eden bir dizi değil. Böyle seyircileri birçok yönden rahatsız edecek özelliklere sahip. Ayrıca, ileride ele alacağı bazı konular, Yunan olsun Türk olsun, Hristiyan olsun Müslüman olsun, muhafazakâr ve dinî bir dünya görüşüne sahip seyircilerin muhtemelen tepkisini çekecektir.
Bu dizi, yabancı kültürlere ve kültürlerarası ilişkilere ilgi duyan, açık görüşlü insanlara, özellikle de bu özelliklere sahip gençlere hitap ediyor. Ve ilk bölümlerinin yaptığı reytinge bakılırsa, Yunanistan'da böyle seyircilerin sayısı bir hayli fazla.

Yunanistan'da İslâm korkusu ve karşıtlığının çok yoğun ve yaygın olduğu, Türk korkusu ve karşıtlığının da yine medyada baskın hale gelmeye başladığı bir dönemde, “Tamam” kendi çapında bunlara karşı bir direniş sergiliyor. Ve diziyi seyreden yüzbinlerce insan bir bakıma bu direnişe destek veriyor.

-------------------------------------------------

Dipnotlar:
1. Das Erste - Türkisch für Anfänger: http://www.daserste.de/unterhaltung/serie/tuerkisch-fuer-anfaenger/index.html
2. "Tamam" - http://www.antenna.gr/minisites/tamam/
3. Diziye yöneltilmiş milliyetçi eleştirilere örnek olarak, bkz. “Με αφορμή τη νέα σειρά του ΑΝΤ1 'Ταμάμ' ... Πόση βρομερή προπαγάνδα ακόμα θα δεχθεί ο ελληνικός λαός;” - http://www.ethnoshellas.gr/index.php/2-news/4904-me-aformi-ti-nea-seira-tou-ant1-"Tamam"-posi-vromeri-propaganda-akoma-tha-dexthei-o-ellinikos-laos

(AZINLIKÇA – Dimosthenis YAĞCIOĞLU – Kasım 2014)

Bu yazı toplam 5520 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar