1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. AB Dönem Başkanlığı ve Kıbrıslı Türkler
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

AB Dönem Başkanlığı ve Kıbrıslı Türkler

A+A-

- Brüksel - 

Birkaç hafta sonra Avrupa Birliği’nin dönem başkanlığını Kıbrıs Cumhuriyeti devralacak.

Altı ay boyunca Avrupa Birliği'nin en kritik toplantıları, heyetler, diplomasi trafiği, siyasi temaslar adaya yığılacak.

Peki, Kıbrıslı Türkler için bunun bir anlamı var mı?

Elbette var.
Olmalı!
Üstelik bu bir fırsat.

Yoksunluğumuzu, görünmezliğimizi, bilinmezliğimizi anlatmak için önemli bir eşik bu. Yılın ilk altı ayında çok daha aktif, yaratıcı ve hareketli olunabilir. Avrupa Birliği’nden beklentiler pek çok girişimle, eylemle, gösteriyle dile getirilebilir. Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve meslek birlikleri bu süreçte daha kararlı bir diplomasi hattı kurabilir.

***
Danimarka’dan devralınacak dönem başkanlığı için Brüksel’e geldik.

Yirmi yedi ülke liderinin katılacağı Avrupa Konseyi toplantısı bu açıdan özel bir önem taşıyor.

Biz Kıbrıslı Türklerin; Kıbrıs Cumhuriyeti ile farklı bir ilişkisi var. 
Çoğu zaman ismini dahi anmıyoruz.
Ama eşit ortağıyız!

Ayrıca 100 binden fazla Kıbrıslı Türk hem yurttaşı, hem de Avrupa Birliği kimliğine sahip...

Belki "devlet"in yönetiminde irademiz yok şu anda... Ama bu gün "azınlık" değil adada asli unsurlardan biriysek bu cumhuriyet sayesinde...

***
Avrupa Birliği'nin Kıbrıslı Türklere yönelik de pek çok açılımı var.
Yetmese de var ve önemli...

Hani hep diyorlar ya, "Annan Planı'na evet dedik de ne oldu..."

Bugüne kadar kuzeye 690 milyon euroya yakına mali destek sağlandı.
"Yeşil Hat Tüzüğü" yürürlükte...

Örneğin şu günlerde, Ay Demet/Metehan geçiş noktasındaki proje de Avrupa Birliği finansmanı... Pek çok kentimiz "kanalizasyon"a kavuşmuşsa, yine Avrupa Birliği desteğiyle mümkün oldu bu... Öğrencilerin bursları, üretim destekleri...

Dahası binlerce insan seyahat özgürlüğünü kullanabiliyorsa, Avrupa'da eğitim görebiliyorsa bu sayede...

***
Bir de şu cümleyi sık duyarız.
Statükocu zihinler hep aynı iddiayı tekrarlar: “Çözümsüz Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne alınması hataydı.

Peki, daha mı iyi olacaktı?
Hem çözümsüz bir düzende yaşayıp hem de Avrupa Birliği’nin sunduğu bireysel haklardan tümüyle mahrum kalmak... İyice kapalı bir kodese dönüşecekti ada yarısı o zaman...

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde, dönemin Kıbrıslı Türk makamlarının ve Türkiye’nin nasıl seyirci kaldığı da hafızamızda duruyor. Bu gerçek, bugün yaşananların sorumluluğunu tek taraflı okumayı imkânsız kılıyor.

***
Şimdi eski defterleri yeniden açmanın zamanı değil.
Bugüne bakalım.

Kıbrıs’ın Avrupa Birliği dönem başkanlığı ne anlama geliyor?

Altı ay boyunca AB gündeminin belirlenmesi, Konsey toplantılarının yönetilmesi ve Avrupa siyasetinde görünürlüğün artması demektir. Bu süreç, Avrupa’nın dikkatinin daha yoğun biçimde Kıbrıs’a çevrilmesi anlamına gelir.

Kıbrıs'ın dönem başkanlığı aynı zamanda AB’nin yeni 7 yıllık bütçesinin (2028–2034) siyasi olarak en kritik müzakere evresine de denk geliyor.

En az 1.5 Trilyon Euro bir bütçe...

Peki, bu altı ayda Kıbrıslı Türkler ne yapabilir?

Kıbrıslı Türkler bu dönemi, siyasi eşitlik talebini, doğrudan temas ve ticaret hakkını, ada içinde serbest dolaşımın önündeki engelleri ve Avrupa Birliği yurttaşı olmalarına rağmen maruz kaldıkları kısıtları görünür kılmak için değerlendirebilir. Kıbrıs’ın tartışmasız yurttaşı olan çocukların Avrupa Birliği pasaportuna erişim hakkı da bu süreçte yüksek sesle ve ısrarla gündeme taşınabilir.

***
Kıbrıslı Türklerin iradesi bugün resmî masalarda yer almıyor olabilir. Buna rağmen Avrupa Birliği dönem başkanlığı için hem çalışma gruplarında hem de farklı düzeylerde görevli Kıbrıslı Türkleri görmek yine de bir teselli kaynağıdır.

Avrupa Birliği’ne sırtımızı dönemeyiz. 

Çünkü hayat kalitemizi, standartlarımızı, özgürlüğümüzü ve dünyaya açılma imkânlarımızı belirleyen en önemli zeminlerden biri hâlâ burasıdır.

Brüksel’den izlenimleri aktarmaya birkaç gün daha devam edeceğiz.

Bu yazı toplam 164 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar