1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. TAHTA OYUNCAKLAR
TAHTA OYUNCAKLAR

TAHTA OYUNCAKLAR

Büyükkonuk’un Eko gününde dolaşırken küçük bir standın üzerinde sergilenen, her biri diğerinden güzel ve ilginç, ahşaptan yapılmış oyuncakları gördüğümde yine zamanın gerisine düştüm

A+A-

 

 

Stella Aciman

 

Şu anda kaç tane çocuk, çatal dalın ne işe yaradığını bilir acaba? Oysa benim çocuk günlerimde ne önemli bir yere sahipti çatal dal, çünkü sapan denen, taş atmaya yarayan ilkel silah yapılırdı çatal daldan…. Yaptığım sapanların ünü, diğer sokakların çocuklarının kulaklarına kadar gitmişti. Ben onlara sapan yapardım, onlar da bana karşılık olarak gazoz kapağı, misket verirlerdi.

 

Büyükkonuk’un Eko gününde dolaşırken küçük bir standın üzerinde sergilenen, her biri diğerinden güzel ve ilginç, ahşaptan yapılmış oyuncakları gördüğümde yine zamanın gerisine düştüm, ‘Ben tahta oyuncaklarla ne zaman tanışmıştım?’ diye düşünmeye başladım. Bana göre biraz haşarı bir çocuktum ama ailem ve sokağımızın sakinlerinin gözünde ise çok yaramaz bir çocuktum. Şimdi düşündüğümde ‘onlar haklıydılar’ demek çok da zor gelmiyor bana. Bahçedeki onlarca ağacı düşününce, ahşapla ilk tanışmamın o günlere denk geldiğini anlıyorum. Favorim doğal olarak meyve ağaçlarıydı. Meyve mevsimim mayıs ayında erikle başlar, kayısı, dutla devam eder ve finali incirle yapardım. Ağaçların dallarında otururken, yaprakların rüzgârın esmesiyle çıkardığı ıslığı dinlemeyi çok severdim. Gözüme kestirdiğim, sağlam olduğuna inandığım çatal şeklindeki ağaç dallarını düzenli bir şekilde kırardım. Çünkü hoyratça bir kesimin ağacın bedenine acı vereceğine inanırdım… Hala da bu inancımı kaybetmiş değilim ya. Çatal dal! Şu anda kaç tane çocuk, çatal dalın ne işe yaradığını bilir acaba? Oysa benim çocuk günlerimde ne önemli bir yere sahipti çatal dal, çünkü sapan denen, taş atmaya yarayan ilkel silah yapılırdı çatal daldan. O yıllarda sokakla bütünleşmiş çocukların olmazsa olmazıydı sapan. Sapan deyip geçmeyin, iyi bir sapana sahip olmak için çok uğraş vermek gerekirdi. Sağlam bir çatal dal bulunduktan sonra, uzun uzun yontulur, pürüzsüz bir hale getirilirdi. Sonra bu sapların uçlarına yirmi santim kadar lastik bağlanırdı. İyi bir sapan için bağlanacak lastiğin geriliminin yüksek ve kuvvetli olması gerekirdi. En iyi lastik, serum hortumlarından olurdu. Harçlığın kıt olduğu yıllardı, çoğu çocuğun cebinde para bulunmaz, bulunsa da macuncuya, pamuk helvacıya giderdi. O yüzden annemin sürekli alışveriş yaptığı eczanenin sahibi Ekrem Bey’den yalvar yakar kullanılmış serum hortumu alırdım. Sıra taş parçalarının yerleştirilip tutulacağı meşin parçasına geldiğinde ayakkabı tamircilerinin kapısını aşındırmaya başlardım. Yaptığım sapanların ünü, diğer sokakların çocuklarının kulaklarına kadar gitmişti. Ben onlara sapan yapardım, onlar da bana karşılık olarak gazoz kapağı, misket verirlerdi. Yaptığım sapanları bir tek şartla verirdim; asla canlılara karşı kullanılmayacak! Kuş vurmak, kedi ve köpeklere sapanla taş atmak yasaktı. Hedeflerimiz konserve kutuları ve gazoz şişeleriydi ama arada sırada gıcık kaptığımız kişilerin evlerinin camlarını da indirmişliğimiz olmuştur…

İşte o gün bu gündür ahşaptan yapılmış oyuncaklara karşı ilgim vardır. Evimde hala, çocukluğumun eşsiz günlerini anımsatan bir topacım ve sapanım var. Şimdilerde ise Ali Doğaner’in elinden çıkma, ardıç ağacından yapılmış bir yarış arabası odamı süslüyor.

 

Gurumbi’den tahta oyuncağa

 

Tahta oyuncaklara merak nasıl başladı?

Ben marangozum, biraz da tasarımcılık var. Gurumbi denen bir bitki var. Kalem kalınlığında bir çubuktur. Onlardan fırıldak, uçurtma yapardım etkinliklerde çocuklar için. Bayağı ilgi görüyordu. Festival içinde oyuncak yapan kimse yok. ‘Çocuklara oyuncak yapayım’ diye düşündüm. Araba, topaç, fırıldak derken başladık. Rağbet de olunca devam ettim yapmaya.

 

Kıbrıs’ta kimseye vermiyor musunuz bu tahta oyuncakları?

Vermiyorum, talep var arıcılık yapıyorum. Ama emek isteyen bir iş olduğu için çok fazla üretemiyorum. Çalışmayıp bu işi yapsam geçinemem. O yüzden boş vakitlerimde yapıyor ve satıyorum.

 

Oyuncakların şekillerini nasıl veriyorsunuz?

Önce çiziyorum sonra gözüme hoş geleni çalışmaya başlıyorum. Daha fazla ilgi göreni ön plana çıkarıyorum.

 

En çok ilgi arabalara

 

En çok hangi model ilgi görüyor?

Arabalar… Geçen seneki eko günde arabaların hepsi satılmıştı. Ondan öncekinde topaçlar çok satıldı. 3 yaşındaki çocukların ilgisini ‘çekmeli arabalar’ çekiyor.

 

Hangi ağacı kullanıyorsunuz?

Yerli ağaç kullanmaya çalışıyorum. Buranın ardıç’ı meşhurdur ve güzel kokar. İşlemesi kolay, görüntüsü güzeldir. Oyuncaklarda cila kullanmak istemiyorum. Balmumunu zeytinyağıyla karıştırıp elde ettiğim karışımla siliyorum. Küçük çocuklar ağızlarına götürdükleri zaman sakıncası olmasın diye.

 

Oyuncakların üzerinde ufacık bir pürüz dahi yok…

Çok zahmet çekiyorum tabii ki. Eşim bile zımparalamada yardımcı oluyor.

 

Doğruyu bulana kadar…

 

Ayrı ayrı parçaları yaptıktan sonra mı birleştiriyorsunuz? Sanki bir bütün gibi gözüküyor…

Evet, ayrı ayrı parçaları yaptıktan sonra birleştiriyorum. Deneye deneye yapıyorum. Yapıyorum olmuyor, bozuyorum tekrar yapıyorum. Kalıp hazırlıyorum önce. Değiştire değiştire, doğruyu bulana kadar yapıyorum.

 

Bir günde kaç tane yapabilirsiniz?

Ben belediyede çalışıyorum. Akşam üzeri eve döndükten sonra yapabiliyorum. Bir gün on tane arabanın tahtasını hazırlıyorum, ertesi gün kapı, pencerelerini kesiyorum. Yuvarlaması, zımparalaması, deliklerin açılmasını yapıyorum. Zaman tutmadım hiç ama bu son bir ayda 20 tane araba yaptım. Piyasaya açılmıyorum, kendi zevkim için ve eko güne renk katsın diye yapıyorum.

 

Eko-günde bir farklılık olsun diye…

 

Biraz da piyasaya açılmak gerekmiyor mu?

Bu bir başlangıç… Rağbet olursa, kazanç elde edeceğime inanırsam yaparım tabii. Gönlümde oyuncak yapımı yatıyor ama arıcılığın geleceği daha iyi gibi. O yüzden arıcılığa daha fazla zaman ayırıyorum. Büyükkonuk’un çevresinde çok güzel bitkiler var, o yüzden balı da iyi oluyor. Amacım doğal bal üretmek.

 

Ahşap oyuncaklara ilgi nasıl?

Değişik görüşler var. Mesela ‘bunlar Avrupa’da çok pahalı, burada çok ucuz’ diyorlar. Bazısı da çok pahalı buluyor.

 

Ağacın doğal hali değil mi? Yani boya yok üzerlerinde…

Tabii boya yok, doğal hali bu. Mecburen minimum oranda olsa bile tutkal kullanıyorum çünkü yaptığım ürünün sağlam olması da gerekiyor.  

 

Son olarak; aslında nerelisiniz?

Amasyalı’yım ben ama burada doğdum. Babam Kıbrıs gazisi, 1974 sonrası buraya yerleşti. 10 sene İngiltere’de kaldım, ailem orada. 6 yıl önce buraya döndüm. Şimdi ‘keşke daha önce dönseydim, daha çok yol almış olurdum’ diye düşünüyorum.

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 3442 defa okunmuştur