
Sever-Sevmez
Kıbrıslı Türkler, Türkiyelileri sever mi sevmez mi ?
Sanırım Türkiye’ye gidip de bu soruyla karşılaşmayan Kıbrıslı Türk çok azdır. Sorunun ille de yöneltilmesinin nedeni aslında oluşturulan kamuoyuna göre cevabının “Hayır, sevmez” olm
Kıbrıslı Türkler, Türkiyelileri sever mi sevmez mi ?
Sanırım Türkiye’ye gidip de bu soruyla karşılaşmayan Kıbrıslı Türk çok azdır. Sorunun ille de yöneltilmesinin nedeni aslında oluşturulan kamuoyuna göre cevabının “Hayır, sevmez” olmasındandır. Siz istediğiniz kadar anlatmaya çalışın, sonuçta beyinlere yerleşmiş cevabı değiştirmekte zorlanırsınız. Çünkü medya, çoktan sorunun cevabını vermiştir. Keşke sadece medyası olsa... Politikacıların çoğunluğu bile kararını vermiş durumdadır. Vede hiç ama hiç kimse, “Böyle birşey varsa, neden ?” sorusunu sormak zahmetine katlanmamıştır.
Yüzünüze açıkça söyleyen olmasa bile çoğunluk göre Kıbrıslı Türk, Türkiyelileri sevmez çünkü ‘nankördür’... Anavatan’ının kendisi için katlandığı fedakarlıkları unutmuştur. Anadolu çocuklarının gelip, Kıbrıslı Türk’ü kurtarmak uğruna bu topraklar üzerinde şehit düştüğünü de unutmuştur.
Çoğunluk, çoook uzun yıllar Kıbrıslı Türk’ün, ‘Anavatan’, ‘Şükran’ edebiyatıyla nasıl uyutulduğundan habersizdir.
Çoğunluk, Kıbrıslı Türk’ün, Osmanlı tarafından ‘piç’ misali terkedildiğini de; bu toplumun asırlardır nasıl ve hangi koşullarda varolma savaşı verdiğini de bilmez.
Çoğunluk, Kıbrıs meselesinin 59’larda, 63’lerde başladığından da habersizdir. Aynı Kıbrıslı Rumlar gibi, sadece Temmuz 1974 vardır ağızlarında.
Çoğunluk, sadece Anadolu’dan gelenlerin Kıbrıslı Türkler uğruna şehit olduğunu bilir. Kıbrıslı Türkler’in verdiği şehit sayısından da habersizdir.
Çoğunluk, Kuzey Kıbrıs’ı kendi vatan toprağı kabul eder. “Kan döktük bizim oldu” der.
Çoğunluk, bazı politikacılar dahil, Kuzey Kıbrıs’tan söz ederken ‘Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti’ der.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, dünya devletleri tarafından tanınmamasını bile –vede tanınmayacak olmasını- önemsemez. Kıbrıslı Türk’ün bu koşullarda ‘kimliksizlik’ sorunu yaşadığının da farkında değildir, bunun ne demek olduğunu da anlamaz veya anlamak istemez.
‘Taşıma’ nüfusun, Kuzey Kıbrıs’taki ayrıcalıklarını bilmez. Örneğin, Kıbrıslı Türk’ten, güneyde bırakıp geldiği malı karşılığı olarak gayrı-menkul verilirken, puanlamalar, tapular, imzalar, taahhütnameler, feragatnameler istendiğini, ama buna karşılık Türkiye’den getirilenlerden hiçbir şey istenmediğinden de habersizdir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti denen bu ülkede, yıllardır genel seçimlere Türkiye hükümetleri tarafından nasıl müdahale edildiğini de bilmez.
Müdahaleler sonucunda iktidar koltuğuna oturtulanların, ‘yönetenler’ değil hep ‘yönetilenler’ olduğunu da bilmez.
Serbestçe giriş nedeniyle, ülkenin ‘sorma-gir’ hanına dönüştüğünü, ipini koparan aylakın, hırsızın, tecavüzcünün, soyguncunun sokaklarda dolandığından da habersizdir.
Kıbrıslı Türk’ün, yıllardır bu topraklarda yaşayan, namusuyla çalışıp yaşamını sürdüren Türkiye asıllı vatandaşlarla bir sorunu olmadığını, sorununun ipsiz-sapsızlarla, paralı veya parasız soyguncularla olduğundan hiç haberdar değildir.
Tüm bunlara ve sayfalara sığmayacak daha birçok şeyden malesef habersizdir çoğunluk.
Ve ama ne isterse olsun Kıbrıslı Türk, diyet ödemeye mahkum edilmiş bir halk olarak görülmek; sürekli aşağılanan, ‘satılmış’, ‘vatan haini’, ‘nankör’, ‘hazır yeyici’, ‘üleşçi’ yakıştırmalarına hedef olmayı kendine asla yedirememektedir.

















