Sayın Erdoğan sıkılayamadan giden iki hadsiz!
Sayın Erdoğan geliyormuş…
Geldiğinde de bizi sıkılayacakmış…
Bazılarımızı…
Yalakaları sıkılamayacak herhalde…
-*-*-
Neden?
Bizi sıkılamama sebebi ne?
Hadsizlik!
-*-*-
Bugün bu yazıda iki hadsizden bahsetmek istiyorum…
Ne yazık ki Sayın Erdoğan ikisini de sıkılayamayacak…
Çünkü ikisi de öldü…
-*-*-
Biri; annemin ve babamın meslektaşı…
Çocukluğumun, gençliğimin en önemli büyüklerinden biri…
-*-*-
Hayattaki en eski arkadaşlarımdan, sevgili Mustafa Korkut’un ve Dilek Bahçıvan ablamın babası İsmet Korkut…
-*-*-
İsmet Hoca…
İsmet Muallim…
-*-*-
Gaziveren’in eski Spor Kulübü Başkanı…
-*-*-
Komutan…
TMT’nin ilk mensuplarından…
-*-*-
1940 Poli doğumlu…
Erenköy, Elye gibi köylerimizde yıllarca en kötü koşullarda ilk eşi Merhum Şerife Hocanım ile birlikte binlerce kişiye öğretmenlik…
Güzelyurt’ta müdürlük…
Sonra kooperatifçilik…
Aynı zamanda sendikacılık; sendika kuruculuğu…
Öğretmenler Bankası’nda müdürlük…
-*-*-
Hizmet, hizmet, hizmet…
Sevgi…
Dostluk…
Ağabeylik, babalık, eniştelik, dayılık…
-*-*-
Ardından sevgili Münüre ablamızın eşi…
Güler yüzlü, çocukla çocuk, büyükle büyük ama her zaman insanların emrinde, hizmetinde…
-*-*-
Ne yazsam az!
Ne anlatsam eksik!
-*-*-
Ülke – vatan- Kıbrıs sevgisi mi demiştiniz?
Sonsuz aşkla hem de…
-*-*-
Gelelim ikinci hadsize…
Melik Kusella…
Nenem, halasıydı…
Yani babamla birinci yeğen…
-*-*-
1941 Kurutepe doğumlu…
4 ay kadar önce kaybettiğimiz babamdan bir yaş küçük, bir buçuk ay önce kaybettiğimiz amcamdan bir yaş büyük…
-*-*-
Çalışkan…
Cesur…
Kahraman…
-*-*-
1963’te 22 yaşında; 1974’te 33 yaşında…
Sipere – mevziye girmeyi sevmeyen…
Kurşunlar üzerine gelirken direnmeye bayılan…
1974’te elinde küçük bir İngiliz otomatiği, asfaltın ortasında, amcamla birlikte destan yazan…
-*-*-
1974’ten hemen sonra İngiltere’de geçirdiği iş kazası sonucu, 35 yaşında felç olan ve öldüğü 23 Nisan 2025 Çarşamba akşamına kadar da tekerlekli sandalyede yaşama mahkum olan…
-*-*-
Ama hayattan hiç kopmayan…
Yeşilırmak’ta yıllarca restoran çalıştıran…
Tutmayan iki ayağına rağmen, kendi kullandığı iş araçları ile – kendi teknesi ve köydeki üç beş tekne için kendi limanını kendi yapan…
-*-*-
Mücahitlikse mücahitlik; direnişse direniş; savaşsa savaş…
-*-*-
Ama keyfini seven…
Zivaniyaya – sarma sigarasına ülkesi kadar tutkun…
-*-*-
Bir tarihçi kadar tarih bilen…
Sohbeti zevk veren…
-*-*-
Yeşilırmak, Kurutepe, Dillirga…
Ve Kıbrıs…
O’ndan çok şey öğrendiğimiz…
-*-*-
Yalakaların beni hiç ilgilendirmez Sayın Erdoğan…
İster hadsiz de, ister besleme…
-*-*-
Üzerine alan alsın; bizler haddini – geçmişini bilen insanlarız…
Haddini çok iyi bilmiş ve hayatları boyunca, bu toprakları bizlere vatan yapmak için bir kuruş çıkar beklemeksizin savaşmış, mücadele etmiş, öğretmiş, üretmiş İsmet Korkut’ların, Melik Kusella’ların evlatlarıyız…
Onurumuzla!
-*-*-
Sakın kusura bakma; elbette senden ve gazabından da yalakalarından da çok korkuyorum ama korkunun da ecele faydası yok Sayın Erdoğan!
-*-*-
Yani diyeceğim şudur ki; “Gelme!”…
Hakaret ettin, aşağıladın…
Sebep?
Senle aynı düşünmüyoruz!
Zorunda mıyız Sayın Erdoğan?
Sen ne düşünüyorsan biz de öyle mi düşünmeliyiz Sayın Erdoğan!
Bizim adımız E, soyadımız T ile başlamıyor Sayın Erdoğan!
-*-*-
Bu vatana da borcumuz yok, başkalarına da!
Fazlasıyla ödemiş durumdayız!
Haaa ya biat ya da itaatsa beklediğin; biz “bedel” ödemeye hazırız!
-*-*-
Yok ya hu demedi, demez öyle şey diye hala sana yalakalık edenler var!
Ama demesen o gazete yazamazdı!
Demesen yalanlardın!
Demişsindir!
-*-*-
Sayın Erdoğan; “Gelme” diyorum ama biliyorum geleceksiniz; gelin, açılışlarınızı yapın, cakanızı satın, havanızı basın, yalakalarınızdan şükranı kapın…
Aşağılayın, hakaret edin, sıkılayın hatta ne isterseniz yapın!
Ağa siz, paşa siz, reis siz!
Ülke sizin!
Yalakalarınızın bir itirazı olacağını da sanmıyorum!
-*-*-
Ama sizden bir ricam var; gelmişken ve hani bir sonraki KKTC Cumhurbaşkanı adayınızı seçerken, lütfen herkese şans tanıyın…
8 bofor şiddetinde rüzgara karşı en uzağa işeyebilen aday olsun!
-*-*-
Demek istiyorum ki, kısacası, buraları sayenizde koktu!
Ciddi hiçbir iş yapılmıyor, her şey ya rüşvetle, ya karanlık işlerle dönüyor!
Veya şöyle diyeyim, buralarda tuz bile, sayenizde kokmuştur efendim!
-*-*-
Haaa tekrar edeyim; Sayın Erdoğan, Kıbrıslı Türkler bir bir tükeniyor…
Dev gibi çınarlarımız devriliyor…
Ve üzgünüm, siz sıkılamadan gidiyorlar…
Birkaç hafta sonra geldiğinizde sıkılayamayacaklarınız inanın daha da azalacak!
İsmet Korkut Hocamızla (soldan üçüncü) Gaziveren’de bir akşam çekilen fotoğraf… Her ikisini de saygıyla hatırlayacağız…
Melik Kusella ile Yeşilırmak’ta çekilmiş bir fotoğraf… Kıbrıs Postası’nda, bu fotoğrafla birlikte söyleşimiz yayınlanmıştı…