Kale gibi!
Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) İstanbul’da temsilcilik açtı.
Union of European Football Associations diyelim de yedi düvel anlasın…
Londra ve Brüksel'den sonra İstanbul'da…
Önemli.
Kurdeleyi de Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan kesti üstelik…
Dikkat buyurunuz: Kıbrıs da oradaydı.
“Bunları sıkılamazsan hadlerini bilmiyorlar” demek için herhalde…
İroni yapıyoruz elbette…
Ciddi ciddiye Kıbrıs oradaydı.
Topu aldı, sektirdi, sıkıladı, oynadı.
İstanbul’un ortasına bıraktı.
Altın rengi bölünmemiş bir Kıbrıs haritası ve iki de zeytin dalı…
***
Kıbrıs demişsek Kıbrıs Cumhuriyeti herhalde…
“UEFA İstanbul Temsilciliği” diye aklınız karışmasın…
Kıbrıs Futbol Federasyonu (KOP) Başkanı George Koumas...
Yorgos Kumas olarak telaffuz ediyoruz biz...
Devletin "resmi" dilinde "Rum Futbol Federasyonu” ve “Rum Başkan…”
Medya Etik Kurulu araya karışmasın…
Adam, FIFA Konseyi üyesi aynı zamanda...
İstanbul’da üst düzey davetli, öyle böyle değil…
Peki, o sırada "KKTC" neredeydi acaba?
Yeşil çimenler üzerinde "Külliye"nin bahçe düzenlemesini yapıyordu (!)
Çimenlere kazınan bayrakla avunuyor ve tartışıyordu: Yeşil bayrak neyin nesi?
Başörtüsü tüzüğüyle debeleniyor, dünyanın gerçeklerini uzaktan izliyor, şükran merasimlerinde çene yoruyordu. Yeni yurttaşlıklar dağıtıyor, bavulla gelecek kara paranın aklanması için tasarılar görüşüyordu. Sahte diploma aklıyor, ihalesiz akaryakıt paklıyordu.
“KKTC” kendi mahallesinde oynuyordu işte!
***
Biliyorsunuz, "KKTC" bayrağı, Türkiye'deki büyük takımların maçlarında, özel misyon temsilcileri tarafından, kale arkası tribünlerine asılır.
İşleri budur!
Her maç bu “mühim” görev yenilenir.
O nedenle Galatasaray ya da Fenerbahçe’nin her maçında, top kaleye her gittiğinde, o tanıdık bayrağı görürsünüz.
"Heşşa" der sevinirsiniz…
Hepsi bu!
Hani “mış” gibi…
Türkiye, “KKTC”yi tanıyormuş gibi…
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımıyormuş gibi…
Dünyada varmışsınız gibi (!)
***
Hep diyoruz ya, mesele ihtişamlı binalar değil, o binaların içerisine sığdırdığınız hayattır, dünyadır, itibardır, iradedir.
Şimdi sen gel, misal, Lefkoşa’nın kuzeyine 100 bin kişilik stat yap.
Yaparsın!
İhaleyi de Ankara’da açarsın üstelik…
Hem yandaş müteahhitler de sevinir ne güzel…
Yüz kişiyle de kurdele kesersin…
Elbette besmeleyle…
O stadın içinden hiçbir Avrupa takımı geçmez.
Türkiye takımları bile gelmez hatta…
İşte budur “KKTC” gerçeği…
Yalan budur…
Hile budur…
Hepimizi yıllardır aldattıkları budur…
***
UEFA İstanbul Temsilciliği açılışında uzun uzun konuştu Erdoğan…
“Kıbrıslı Türkler dünyanın dışına kalıyor” dedi mi?
Hayır!
Tek bir imada bulundu mu?
Yok!
Lefkoşa’ya gelince bunu söyleyecek.
Kıbrıslı Türklerin yalnızlığını, Kıbrıslı Türklere anlatacak…
Hem de “dünyadan yalnızlaştıran” bir siyasetin savunucusu olarak.
Kıbrıs Cumhuriyeti’yle kucak kucağa açılış yapacak ama sizin için “bunları da Rumluktan kurtaramadık” diyecek.
Ne derse desin, bir grup yaranmacı, kul kurban alkışlayacak nasılsa…
***
Dünyanın bir oyunu var ve Kıbrıslı Türkleri bu oyunun dışında tutuyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti içinde kendinize yer arasanız “Rumcu” oluyorsunuz.
Üstelik…
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yönetenlerin de pek umurunda değilsiniz.
Birisi “sözümden çıkma” diyor.
Diğeri, “sözüme karışma…”
***
Sizin için kale ardında “bayracık” dalgalanıyor.
Avuntu!
Kıbrıs Cumhuriyeti ise kale gibi duruyor orada…
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu ve Kıbrıs Futbol Federasyonu (KOP) Başkanı George Koumas’ın İstanbul Boğazı hatırası…