
'NASIL KURTARACAKSIN YURDUNU?'
Yalanın, kaypaklığın, çıkarcılığın, onursuzluğun, ilkesizliğin kitabı yazılıyor aylardır; üstelik saklama gereği duymadan, herkesin gözleri önünde…
Adını “Kurultay Süreci” koyup; olağanlaştırılmaya çalışılıyor, bu “iktidar hırsı&
Yalanın, kaypaklığın, çıkarcılığın, onursuzluğun, ilkesizliğin kitabı yazılıyor aylardır; üstelik saklama gereği duymadan, herkesin gözleri önünde…
Adını “Kurultay Süreci” koyup; olağanlaştırılmaya çalışılıyor, bu “iktidar hırsı”nın…
Anketlere bakılırsa, her üç kişiden biri tarafından olağan sayılıyor tüm bu yaşananlar…
Peki olağan karşılamayanlar ne yapıyor?
Üç yıl önce ne yapıyorlarsa, yine aynısını… Ne mi yapıyorlardı? Hatırlatayım:
“Meyhane/gazete köşelerinde “memleket elden gidiyor” diye feryat figan etmenin bir anlamı kalmadı… Hayıflanarak açığa vurduğumuz “umursamanın” yeterli olmadığı ortada…
UBP Hükümeti sessiz sedasız memleketin içine etmeye devam ediyor…
Derneklerin, Sivil Toplum Örgütleri’nin yabancı fonlardan yararlanmasını yasakladığı yetmiyormuş gibi; şimdi de yabancı örgütlenmelerle ilişkileri yasaklayacak/engelleyecek yasa taslakları hazırlıyorlar…
Kültür sanat adına parmağını bile oynatmayan hükümet,
Geçen yıl büyük tartışmalara neden olan Frankfurt Kitap Fuarı’na (ve önümüzdeki günlerde gerçekleşecek olan TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’na) katılımı tam bir gizlilik içinde ve kendi yandaşlarıyla gerçekleştiriyor…
Listeyi daha da uzatmak mümkün…
Tüm bu faşizan uygulamalar karşısında biz ne yapıyoruz?
UMURSUYOR muşuz!...
Bizim bu utangaç/pasif umursamamız, UBP’nin çok da UMURUNDAYDI sanki!...
( 24-10-2009 tarihli yazımdan)
“İyi de, bu durumdan nasıl kurtulacağız?” diye soranlara, henüz net bir yanıt verilemiyor… Verilemiyor, çünkü bu durumu olağan bulmayanlar, güçlerini birleştirmeyi ve insanların önüne net hedefler koymayı henüz başaramadılar…
Bu yüzden, (şimdilik) şiirlere kulak verin derim ben… Belki aradığınız yanıtları orada bulursunuz…
nasıl kurtaracaksın yurdunu?
nasıl kurtaracaksın yurdunu?
sen kendin tutsak. Olası mı?
önce kendi içinde başlat isyanını
atar damarlarından kılcallarına kadar.
basıncaya kadar onur sokağındaki polis karakolunu
en son kaldırım taşını da atıncaya kadar hücrelerinin
vali konağına çekinceye kadar yüreğinin/
kızıl bayrağını.
sevdanı paylaşmadan/
koşan yoldaşlarınla/
ciğerinin son oksijenini,
nasıl çıkaracaksın kurtuluşuna yurdunu?
sen kendin tutsak
barikatlarını kırmadan önce
duvarlarını yıkmadan önce/
beyninin
olası mı?
yarın alaca karanlıkta hazırlan
görülmemiş en büyük kavgaya
suyu patlar patlamaz ufkun
güneşi sen doğurtmaya.
Aydın Adamoğlu /Yurttaşım Gardaşimu, sayfa35
ONLARIN
Beni orada göremeyeceksin:
dilleri farklı bir cenneti anlatıyor
kaybedilmiş yaşamlar üzerine kurulan!
Az önce ayrıldım onlardan
ve onların hiçliğinin içinde yürüyorum
görmek için onların göremediğini!
Ben de kullandım sevgiyi
iki yüzlü kirlenmiş para gibi içerde:
bedenimi teslim edene kadar bir eskiciye!
Ne kadar doğal, ne kadar sosyal?
Sora sora uzaklaştım kendimden.
Soluksuz bir ruhun anılarını da yaşadım!
Olmuyor, dönüp dürütüyorum insanları
tekrar tekrar kaybetmeyi göze alarak:
Yaşamak hep bu dengesizlikte!
Nisan 2009
Zeki Ali / Kuş Dili, sayfa 44

















