1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Kimi yargıladık?
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Kimi yargıladık?

A+A-

Bir büyük utanç sırtımızdan kalktı.
Ama izi kaldı.
Lekesi kaldı.
Mahcubiyeti, ağırlığı, kederi…

Altı ay boyunca, adı korsanlık, adı çürümüşlük, adı yozlaşma olan bir düzenin içinde, 5 Kıbrıslı Rumu yargıladık.
Sonunda serbest bıraktık.

En büyük “suçları” neydi?
Kendi bahçelerine girmek.
Dedelerinden kalan topraklarda dolaşmak.

Dünyadan kopardıkları, karanlığa mahkûm ettikleri, hukuksuzluk üzerine bina ettikleri bu yapı, kendince bir gösteri yaptı: “Burada bir devlet var!”

Var elbette…
Bunu gösterdik (!)

***
20 Temmuz’da çıkarıldılar ilk kez mahkemeye.
Tesadüf mü?

Askeri harekâtın yıl dönümünde, yaşını başını almış beş insanı kelepçelerle mahkeme salonlarında gezdirmek, hukuki bir işlem değil, sembolik bir gövde gösterisiydi.

“Casus” dediler.
“Mülke tecavüz” dediler.
“Genel rahatsızlık” dediler.
“Özel hayat” dediler.
“Kişisel veri” dediler.

Annie ve Andreas Kiprianu…
65 ve 68 yaşında bir karı koca.
Trikomo, yeni ismiyle İskele yakınlarında ata yadigârı arazileri var.

Siz gitmez misiniz güneyde, dedelerinizin toprağını görmeye...
Limasol'a her gittiğimiz anam evine gider, gitmekle kalmaz, kapıyı da çalar, içeri girer...

İskele’de bir müteahhidin, içine 74 konut diktiği bir “site”ye girmekle “mülke tecavüz” etmiş sayıldı bu insanlar.
Üç arkadaşlarıyla birlikte…

Mülküne girdi diye “mülke tecavüz”den yargıladık.
Hani hep çağrı yapılıyor ya, "Taşınmaz Mal Komisyonu'na başvursunlar", diye...

5 sene önce başvurmuşlar!

***
Birer birer düştü davalar.
“Askerî yasak bölge” suçlamasından beraat ettiler.
“Mülke tecavüz” geri çekildi.
“Genel rahatsızlık” ispatlanamadı.
“Kişisel veriler” beş kişiden yalnızca biri için dava konusu oldu.
“Özel hayat” iddiası da öyle…

En sonunda, yalnızca birine, mülkünü araştırdığı için para cezası verildi.

Günlerce hücrede yatmaları... Bileklerinde kelepçe izi... O aptalca suçlamalar... Delilsiz iddialar... Dünyaya rezilliğimiz kaldı geriye...

En genci 65 yaşındaydı.
Üstelik kontrol noktasından geçmişlerdi.
Barikattan koşarak, dikenli tellerin ardından sızarak, gizli saklı değil...
Güle oynaya, geçiş noktasından…

Bu sürecin her günü skandaldı.
Her anı bir insan hakları ayıbıydı.
Yaşandı!

Neyse ki bitti. İnsanlar evlerine döndü. Ancak bu anlamsız güç gösterisinin tortusu zihnimizde asılı kaldı. Dünyaya "burada bir devlet var" mesajı vermek isterken, aslında sistemli bir yalanı ifşa ettik.

Beş Kıbrıslı Rumu yargıladığımızı sandık; oysa altı ay boyunca kürsüde oturan da, sanık sandalyesinde bekleyen de bizzat kendi vicdanımızdı. Onları yargıladık ama aslında sadece kendimizi anlattık, kendimizi aldattık.

 

Bu yazı toplam 324 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar