1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı: “Toplumsal cinnet halindeyiz”
Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı:  “Toplumsal cinnet halindeyiz”

Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı: “Toplumsal cinnet halindeyiz”

Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, mahkemelerdeki davaların her türünde günden güne artış olduğuna dikkat çekerek, “adeta toplumsal cinnet halindeyiz” vurgusunda bulundu.

A+A-

 

Fayka ARSEVEN KİŞİ

Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, mahkemelerdeki davaların her türünde günden güne artış olduğuna dikkat çekerek, “adeta toplumsal cinnet halindeyiz” vurgusunda bulundu.

Esendağlı, gerek aile, gerek hukuk ve gerekse de ceza davalarındaki artışa, ekonomik durumun kötüleşmesinin de katkıda bulunduğunu dile getirdi.

“Toplumsal sorunlarda tedbir alabilmek için toplumu tanımlayabilmeniz, kategorize ve analiz edebilmeniz gerekir. Ama biz bu analizi yapabilecek durumda değiliz.  Bu konuda yeterli veri yok” diyen Esendağlı “Nüfus konusundaki tartışmalar belli. Daha nüfusu tespit edemiyorsunuz ki onun ötesine geçip içeriğine bakabilesiniz ifadelerinde bulundu.

K.T Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı ile gündeme ilişkin konular üzerine konuştuk.

“ Toplumsal sorunlarda tedbir alabilmek için toplumu tanımlayabilmeniz, kategorize ve analiz edebilmeniz gerekir. Ama biz bu analizi yapabilecek durumda değiliz.  Bu konuda yeterli veri yok. Nüfus konusundaki tartışmalar belli. Daha nüfusu tespit edemiyorsunuz ki onun ötesine geçip içeriğine bakabilesiniz.”

 

  • YENİDÜZEN: Mahkemelerdeki davalara baktığınız zaman boşanma, alacak-verecek, uyuşturucu davalarında toplum olarak ne noktadayız?
  • Hasan ESENDAĞLI:  Konuya bu yönüyle baktığımızda adeta toplumsal cinnet halinde olduğumuzu görürüz.  Mahkemeler toplumun içinde bulunduğu durumun bir nevi aynasıdır. Sorduğun bütün kategorilerde muazzam artış var . Boşanma, alacak-verecek, trafik, uyuşturucu gibi konularda toplumsal olarak dikiş tutturamaz bir noktadayız. Sosyal hayatın her alanından sorun çıkmakta ve mahkemelere yansımaktadır. Ekonomi yargısal faaliyetler için de çok önemli bir değişkendir. Ekonomik durum kötüleştiğinde bu zaten alacak - verecek türü davalara doğrudan yansır. Ekonominin bozulması, suç işlenmesine etki eder, dolayısıyla ceza davalarına yansır. Her bir aile, aynı zamanda ekonomik bir birlik olduğu için bozulan ekonomi insanların evine yansır,  evdeki yapıyı bozar o da boşanma davalarına yansır. Bu şekilde katlanarak gider. Dolayısıyla toplumsal anlamda ortaya çıkan tablo, mahkemeler perspektifinden baktığımızda hiç iç açıcı değil.  Ama bu tespiti yaparken şu parantezi de açmak gerekir ki,  bizim toplumsal yapımızın sağlıklı şekilde analizi çok mümkün değil.  Çünkü bir toplumu tanımlayabilmek için onu kategorize ve analiz edebilmeniz gerekir. Ekonomik pozisyonu, sosyal seviyesi, eğitim durumu, her şeyi ile… Bunu yapabileceksiniz ki özellikle mahkemeye yansıyan olumsuzlukların sebeplerini tespit edebilesiniz ve tedbir alabilesiniz.  Ama biz bu analizi yapabilecek durumda değiliz. Öyle bir veri yok. Nüfus konusundaki tartışmalar belli. Daha nüfusu tespit edemiyorsunuz ki onun ötesine geçip içeriğine bakabilesiniz. Bunu yapamadığınız sürece de kazan kaynamaya devam ediyor, mahkemelere yansıyor. Sosyal, politik, ekonomik tespitlerin yapılabilmesi de çok mümkün değil. O yüzden dikiş tutmuyor.

 

 “Toplumsal cinnet halindeyiz. Mahkemeler toplumun içinde bulunduğu durumun bir nevi aynasıdır. Boşanma, alacak-verecek, trafik, uyuşturucu gibi konularda toplumsal olarak dikiş tutturamaz bir noktadayız.”

 

  • YENİDÜZEN: Mahkemelerdeki davalar artıkça, cezaevindeki sayı da artıyor. Cezaevindeki sorunlar da… Yeni cezaevi de gündemde. Bu çözüm mü?
  • Hasan ESENDAĞLI: Çarpıcı ve en acı verici yönü şudur; biz güvenliği sağlayamıyoruz, yasaların ihlalinin önüne geçemiyoruz, suçun işlenmesini engelleyemiyoruz; buna karşılık yeni ve daha büyük cezaevi yapıyoruz. Bu bir devleti yöneten kişilerin övünebileceği, gurur duyabileceği bir tablo değildir. Kesinlikle sıkıntı ve mahcubiyet yaratması gereken bir tablodur. Çünkü biz suçu engelleyemediğimiz için cezaevi kapasitesini aşmış durumda, artık yeni bir cezaevi yapıyoruz. Ama bu çözüm değil. Esas mesele güvenliği sağlayıp suçu önlemektir. Toplumun mağdur olmasını engellemektir. Zaten bunu yaptığınız zaman cezaevi ile ilgili tartışma da minimuma inecek. Tabi bu benim söylediğim olmasını istediğim, ideal olandır. Ama o noktada olmadığımız için tutukluların veya mahkumların devlet tarafından cezasını çekmek üzere bir nevi emanete alındığı yerdeki asgari yaşam koşulları, insan hakları bağlamında şu anki cezaevinin bu koşulları sağlamaktan çok uzak olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Bu sadece mahkum ve tutuklular için değil; aynı zamanda orada çalışan gardiyanlarla ilgili olarak da geçerlidir.
    Yeni cezaevi yapılması bu sorunu ne derece giderecek, yoksa bir süre sonra o da mı kapasiteyi aşacak, hep birlikte göreceğiz.

 “Polis ile ilgili yaşanan bir sürü sorun, sıkıntı mevcut”

  • YENİDÜZEN: Polisin tutuklulara yaklaşımı da zaman zaman gündeme geliyor. Poliste şüpheli ölümler de gündeme geldi. Siz neler gözlemliyorsunuz, ya da bu yönde müvekkillerinizden yoğun bir şikayet alıyor musunuz?
  • Hasan ESENDAĞLI: Polisle ilgili yaşanan bir sürü sorun, sıkıntı mevcut.  Ben hala daha polisin kurumsal olarak bütünlüklü şekilde bu yönde icraatta bulunduğunu iddia etme noktasında değilim. Neticede geniş bir örgüttür, mensupları, merkezleri, birimler vardır. Ama buralarda polis mensuplarının, ihlal hatta suç teşkil eden, kişi haklarını hiçe sayan davranışlarıyla sık sık karşılaşıyoruz. Dolayısı ile poliste bu anlamda çok ciddi sorun olduğu net olarak kabul edilmelidir. Biz Barolar Birliği olarak Polis Genel Müdürlüğü ile bir süredir bir müzakere götürüyoruz. Bu müzakerelerin amacı hem kendi meslektaşlarımızın polis nezdinde müvekkillerine hizmet sunarken, hangi hakları ve yetkileri kullanabileceğini net olarak tespit edebilmek hem de bununla bağlantılı olarak zanlı olarak bulunan kişilerin de haklarını iki taraf açısından netleştirebilmektir. Çünkü yasaların düzenlediği alan bellidir ve sınırlıdır. Özellikle karakoldan içeri girdikten sonraki davranış şekilleri ve bir avukatın müvekkiline hizmet götürmesiyle ilgili her şey yazılı kural halinde değil. Dolayısıyla insan hakları temelinde, zanlı hakları temelinde, savunma hakkı temelinde polisle bir mutabakat sağlayabilir miyiz? Orada belli kurallar konulsun, polis mensuplarına duyurulsun ve bu polise de zarar veren ileride davanın ileri götürülmesinde onlar açısından da sıkıntı yaratan, bizim açımızdan zaten sıkıntı olan hususlara son verelim.  Bu yönde taraflar arasındaki temas ve görüşmeler halen devam etmektedir.
     
  • YENİDÜZEN: Adalet var mı? Sadece hukuk sürecinden bahsetmiyorum her alanda…
  • Hasan ESENDAĞLI: Adalet… Çok geniş bir kavram… Kamusal alanın bütünü için düşünülmelidir. Kişisel bir cevap vermek çok doğru olmayabilir veya bu sadece sübjektif bir değerlendirme olur. Ama bu tip sorular karşısında oluşan toplumsal, genel kanının doğru olduğuna inanırım. Eğer genel kanı, bu ülkede adaletin olmadığı noktasındaysa, kamusal alanda adil davranılmadığı, eşitlik olmadığı noktasında genel bir kanaat varsa bence o doğrudur.
     
  • YENİDÜZEN: Adli yıl açılışlarında mahkemelerdeki sorunlarda gündeme gelir. Sizler de defa defa aynı konuları gündeme taşırsınız. Sorunların gündeme gelmesi kadar çözümler ne noktadadır?
  • Hasan ESENAĞLI: Yıllardır aynı şeyler söylenir, ama kat edilen yol çok azdır.  Kayda değer bir değişim yoktur. Bu konu tabii ki aynı zamanda bütçesel, ekonomik bir konudur da. Yargı hizmetlerinin iyileşmesi, çağdaşlaşması, daha verimli olabilmesi için konu, bir takım yatırımların yapılmasına, bir takım olanakların kazandırılmasına gelir dayanır. Bu da eşittir bütçe. Buna bütçe ayrılması konusunda bir isteklilik gösterilmesi gerekir. Evet ülkede ekonomik sorunlar var. Kapasite ve olanaklar sınırlı. Ama bunların içinde öncellikli tercihler yapılması gerekir. Bu mevcut imkanlar içerisinde mahkemelerde bahsetmiş olduğumuz ve sürekli dile getirdiğimiz eksikliklerin giderilmesi ile ilgili bütçe ayrılıp, ayrılmaması, sizin bütün ekonomik faaliyetleriniz içerisindeki önceliklerinizi sınıflandırmanızla alakalıdır. Demek ki şuana kadar bu söylediklerimiz öncelik kazanmadı.  Çünkü hiç imkanı olmayan bir devlet değiliz. İmkanları dar bir devletiz. Bundan ne anlam çıkar? O imkanları ölçeklendirerek, önceliklendirerek kullanabiliriz.

“Mahkeme hükümleri icra edilemiyor. İcra konusu suiistimale, hileye çok açık…  Biz bu konudaki hazırlığı üstlendik. İlgili kesimlerle değerlendirmeler yaptık ve bir yasa değişikliği taslağı hazırladık”

 

“Tamamen tıkanmış bir icra sisteminden bahsediyoruz”

  • YENİDÜZEN: Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü (Değişiklik ) Yasası taslak çalışması yaptınız. Nedir buradaki amaç?
  • Hasan Esendağlı:  Mahkeme hükümlerinin yerine getirilmesi ile ilgili tamamen tıkanmış bir icra sisteminden bahsediyoruz.  Bu uzun yıllardır sürekli dile getiriliyor. Mahkeme hükümleri icra edilemiyor. İcra konusu suiistimale, hileye çok açık…  Biz bu konudaki hazırlığı üstlendik. İlgili kesimlerle de değerlendirip tartıştık. Bir yasa değişikliği taslağı hazırladık. Özellikle icrada hilenin önlenmesine ilişkin, sistemden kötü niyetle kaçanların önünün tıkanması ve buna karşılık borcunu iyi niyetle ödemek isteyen ama imkan sıkıntısı olan insanlara birtakım ödeme imkan ve kolaylıkları sağlanmasını içeren bir yasa değişikliği çalışması yaptık. Bu çalışmada ayrıca haczedilen malların satışı ile ilgili suiistimale açık olan açık artırma sisteminin değişmesini de önerdik. Yaptığımız çalışmayı  Başbakan Tufan Erhürman’a sunduk. O da bize erken bir şekilde  Bakanlar Kurulu’na sunulacağı yönünde söz verdi.  

 

 “Biz güvenliği sağlayamıyoruz, yasaların ihlal edilmesinin önüne geçemiyoruz, suçun işlenmesini engelleyemiyoruz; buna karşılık yeni ve daha büyük cezaevi yapıyoruz. Bu bir devleti yöneten kişilerin övünebileceği, gurur duyabileceği bir tablo değildir. Kesinlikle sıkıntı ve mahcubiyet yaratması gereken bir tablodur.”

 

  • YENİDÜZEN: Kitap yasağı, tutuklamalar, ardından çıkan tartışmalar. Hukuki olarak nasıl değerlendirmeliyiz?
  • Hasan ESENDAĞLI: Fasıl 154 Ceza Yasası’nda yasa dışı örgüt dediğimiz bir kavram var.  Yasa dışı örgüt tanımı yapılmış, herhangi bir örgütün yasa dışı ilan edilmesiyle ilgili yetki Bakanlar Kurulu’na verilmiştir. Konun kitapla ilgili kısmına gelince, Ceza Yasası’na göre yasa dışı bir örgüt tarafından onun adına, menfaatine yayınlanan veya onun adına yayınlandığı görülen herhangi bir kitap, dergi, broşür, afiş, bildiri, gazete, belge, yazıyı basan, yayan, satan, postayla gönderen veya bulunduran bir kişi suç işler. Dolayısıyla bu örgütle bağlantısı olduğu görülen bir yayın bulundurulması yasanın bu düzenlemesi karşısında suçtur. Son yaşanan olaydan bir süre önce yine bu konuda tutuklama haberleri gündeme düşmüştü. Biz o dönemde de açıklama yaparak, yasanın mevcut düzenlemesinin buna imkan tanıdığını ve artık herhangi bir kitabın bulundurmanın suç teşkil etmeyeceği şekilde çağdaş bir düzenleme yapılması gerektiğine işaret ettik.
    Çünkü 1950’lerden beri var. İngiliz Koloni yönetimin daha ziyade  EOKA’yla mücadele maksadıyla kullandığı bu maddeler döndü dolaştı şimdi bu şekilde insanların önünde bulundu.
     
  • YENİDÜZEN: Bu istismara açık mı?
  • Hasan ESENDAĞLI: Herhangi bir yasa maddesinin istismar edilmesine her şeyden önce  mahkemeler izin vermez. Ama o maddeler orada durduğu sürece polisin herhangi bir kitabı, yayını yasa dışı örgütle ilişkilendirip, tutuklama yapması, dava okuması, insanları mahkemeye celp etmesinin yasal zemini var. O yayını bulundurmanın suç teşkil edip etmediğine, gerçekten yasa dışı bir örgüte ait olup olmadığına karar verecek olan makam Ceza Mahkemesi’dir. Elbette ki her egemen devletin yasa dışı örgütlerle özellikle terörizmle mücadele etme anlamında ciddi düzenlemeleri ve yaptırımları olur.  Ama soru şu: Kitap bulundurma terörizmle ilişkilendirilmeli mi? Suç teşkil etmeli mi? Özellikle de kitapçılarda basılan, satılan, kolaylıkla elde edilebilen kitaplardan bahsediyorum. Devletin, hükümetin,  yasama organının kendine sorması gereken soru bu. Yoksa siz yine yasa dışı örgütle ilgili suç içeren maddelerinizi koyun, yasa dışı örgütle ilgili, üyeliktir, propagandadır veya aktif faaliyetlere katılmadır, maddelerini koyun ama kitabın suç konusu olarak düzenleniyor olması bu çağda savunulabilecek bir şey değildir.

 

“Çünkü vicdani ret eşittir insan hakkı”

  • YENİDÜZEN: Vicdani ret şuan Meclis komitesinin gündeminde… Barolar Birliği olarak yaklaşımınız nedir?
  • Hasan ESENDAĞLI: Barolar Birliği olarak vicdani ret konusuna hukuki bir perspektiften bakıyoruz. Vicdani reddin kendisi esasında politik bir konudur. Ama vicdani ret hakkının tanınması tamamen hukuki içeriğe sahiptir. Çünkü vicdani reddin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında bir insan hakkı olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin icraatıyla kabul edilen bir konudur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de KKTC’de iç hukuk niteliğinde uluslararası bir sözleşme olduğuna göre vicdani rettin bir hak olarak tanınması gerektiği hukuki bir zemin kazanıyor. Biz konuya bu açıdan bakıyoruz, önerilerimizi de bu çerçevede yapıyoruz. Vicdani rettin Anayasa’ya uygun yasal zemine kavuşturulması, bu hakkın kullanılması için aranacak kriterlerin belirlenmesi, vicdani reddini açıklayıp silah altına girmeyecek olan kişilerin yapacağı alternatif kamu hizmetlerinin şeklinin, süresinin, niteliğinin belirlenmesi gibi hususlar elbette ki yasa koyucunu tercihlerine bağlı olarak tartışılması gerekir. Ama kategorik olarak bu hakka karşı çıkmak, biraz önce izah ettiğim hukuki  perspektifte çok doğru değil. Çünkü vicdani ret eşittir insan hakkı.
    Biz  bu bağlamda yasanın işlevsellik kazanabilmesi için meclis komitesine teknik görüşler vermek üzere de çalışmalar yürütmekteyiz.

 

yeniduzen-satin-aliniz-20190325120045.jpg

Bu haber toplam 3403 defa okunmuştur
Etiketler :