1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. İta amirliği meselesi ve mazoşizm!
İta amirliği meselesi ve mazoşizm!

İta amirliği meselesi ve mazoşizm!

Hükümet LTB çalışanıyla da, halkla da dalga geçmeyi seviyor. Defalarca verilen sözlere rağmen son ana kadar 6 milyon TL’lik aktarmayı yapmamak için kıvırdıkça kıvırdılar, her gün yeni bir mazeret üretip işi ötelediler. Geçen hafta bu saatlerde Cema

A+A-

 


Hükümet LTB çalışanıyla da, halkla da dalga geçmeyi seviyor. Defalarca verilen sözlere rağmen son ana  kadar 6 milyon TL’lik aktarmayı yapmamak için kıvırdıkça kıvırdılar, her gün yeni bir mazeret üretip işi ötelediler.
Geçen hafta bu saatlerde Cemal Bulutoğluları hala görevdeydi. Neden istifa ettirilmeden 'ita amiri' olarak gerekli imzaları atması sağlanmadı?
Peki, neden hala istifası onaylanmayan Asbaşkan’ın imza atma oalsılığı ortadayken bu durum ‘kriz’ olarak lanse edildi?

Salı gün yapılan ve 6 milyon TL’nin aktarılması yönünde karar alınan toplantıda ‘ita amiri krizi’ çıkacağı görülememiş miydi? Toplantı sonrası Meriç Erülkü açıkladığına göre, demek ki biliniyordu.
Hem UBP'li meclis üyelerinin istifaları yürürlüğe girdi mi ki ‘kriz’ ortamı yaratıldı? Bırakın UBP’li üyeleri, muhalefete mensup üyelerin haftalar önce verdiği istifaları bile yürülüğe konulmadı.
Yani dün itibarıyla kağıt üzerinde de olsa 'ita amirliği' yapacak durumda hem Asbaşkan, hem de 11 UBP'li meclis üyesi hala orada duruyordu.
Demek ki 'ita amiri krizi' yaratmanın başka nedenleri vardı!
Ne olabilir peki?
Bir ihtimal şu: "Hazırdır" denilen para hala hazr değildi.
Diğer ihtimal, TC elçiliği hükümete ‘Bu parayı aktaramazsınız, analitik bütçede bu yasak’ deyip, takoz koyuyordu.
Ya da hükümet MAZOŞİST'liğe varan davranış bozuklukları içine girdi ve insanların acı çekmesinden keyif alıyor!

Benim aklıma başka ihtimal gelmiyor doğrusu...

 


 

 

Hoşçakal Birand

 

Meslektaşlarıma sık sık örnek gösteriğim ender isimlerden biriydi Mehmet Ali Birand...

Diğer bütün özelliklerinin yanısıra gazeteciliğin her alanında ‘nefer gibi’ çalışması ve üstelik ilerleyen yaşına rağmen hep ‘sokakta’ olması, onu çok farklı kılıyordu.

Aldığı onca ödül, yazdığı onlarca kitap, imza attığı yığınla belgesel ve sayısı röportaj, haber, köşey yazısına, ayrıca medya kuruluşlarında üstlendiği üst düzey yöneticilik sıfatlarına rağmen hiçbir zaman “Ben artık yukarıda otururum, haberi çocuklar yapar, ben yorumunu yaparım” demedi.

Kıbrıs savaşı dahil birçok sıcak olayı yerine izleyip kaleme atan, PKK kamplarına giren, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin perde gerisine girerek şimşekleri üzerine çekmeyi göze alan, ceasreti, çalışkanlığı ve alçak gönülüğüyle tam bir örnek gazeteciydi o...

Ve son anına kadar mesleğini sürdürdü. Sadece seyirciye ve okuyucuya “Ban ameliyata gidiyorum, dualarınıza ihtiyacım var” dedi ve izin istedi, operasyona yattı.

Ve basit bir ameliyat, komplikasyonlar yüzünden sonu oldu.

Keşke anesteziyle kapanan gözünü yeniden açılabilse ve bizim mesleğin onca ‘kötü örneği’  varken etrafta, ‘iyi örnek’ olarak bize ışık olmaya devam edebilse...

Hoşçakal Birand...

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1237 defa okunmuştur