1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. ‘Empati’ Yapmak- ‘Komplo’ Üretmek
‘Empati’ Yapmak- ‘Komplo’ Üretmek

‘Empati’ Yapmak- ‘Komplo’ Üretmek

‘Empati’ Yapmak- ‘Komplo’ Üretmek

A+A-

Hakkı Yücel

[email protected]


“Biyografi yazarının sihirli sözcüğü empatidir.” cümlesini kurarken geçen haftaki yazıda sözünü ettiğimiz iki ciltlik ‘Kafka’ çalışmasında Stach, özel olarak ‘biyografi yazarı’ ile ‘empati’ arasındaki zorunlu ilişkiyi işaret  ediyor olsa da, buradan çok daha genel bir çıkarsama yapmak mümkün. Ancak buna geçmeden  Stach’ın  biyografi yazarı için ‘empati’yi neden gerekli gördüğünü yine onun yazdıklarından anlamaya çalışalım.

Söylediği şu: “Deneysel olarak iyice belgelenmiş bir yaşam bile esrarengiz kalır eğer biyografi yazarı okuyucuda, bir karakteri, bir durumu, bir ortamı canlı tutma istek ve yeteneği uyandırmazsa.” Şunu demeye getiriyor burada Stach: Biyografi yazarı konusu yaptığı özneyi sadece ona dair belgelerleri, kaynakları bir araya getirerek tanımlamaya çalışırsa, yetersiz kalır; bu durumda bir varlık ve varoluş olarak nesnesini (bir özne olarak nesnesini) bütün boyutlarıyla anlatamaz ve dahası onu olduğu gibi anlayamaz da. Bu eksikliği giderecek olan o belge ve bilgi yığınını, bir başka deyişle nesnesi hakkındaki somut ve görünür olan her şeyi, ona dair soyut ve görünmez olanla, yani duygu ve düşünce -zihniyet- dünyasıyla buluşturabilmek, bu buluşmadan ona dair bir bütüne ulaşabilmek ve onu bu bütün içinden kavrayıp değerlendirmeye, anlamaya çalışmak. Nitekim kendisinin de o çok kapsamlı ‘Kafka’ çalışmasında yapmaya çalıştığı budur. Ünlü yazarın, tarihsel arka plânıyla verili koşulları kapsayan, duygu ve düşüncesini de kuşatan ve bütüne ulaşmaya çalışan  bir çalışmadır bu..Öyle olduğu içindir ki konusu hakkında kesin hükümler vermekten çok -ya da bir hükme varmaya çalışırken- oraya gelene kadar geniş ölçekte onu anlamayı ve anlatmayı esas almaktadır. Hâl böyle olunca ortaya koyduğu ‘Kafka Portresi’ de bu tür çalışmalarda çoğunlukla yapıldığı gibi kestirmeden verilmiş -abartılı- hükümler içermiyor; aksine bu büyük yeteneği bütün boyutlarıyla - her türlü zaaflarından ayrıcalıklı yeteneklerine varıncaya kadar- ve kılı kırk yararak açığa çıkaran bir anlatım sergiliyor.

Burada iki hususa dikkat çekiyor Stach:
Bunlardan bir tanesi, çoğunlukla sanıldığının aksine, “empati(nin) dilendiği gibi çağrılan psikolojik bir durum” olmadığıdır. Yani ‘empati’ salt psikolojik temelli “kendini ötekinin yerine koyma” tavrı değildir. Stach’a göre ‘empati yapmak’, “içsel olarak bir başkasının yaşadıklarını” öğrenmemiz, ona dair “aydınlatıcı anları” keşfetmemiz için bize kolaylıklar sunuyor ve onu anlamamıza –ya da andığımızı sanmamıza- yardımcı oluyorsa da, salt bu haliyle yapıldığı takdirde eksik bir çaba olarak kalır. Bir başka ifadeyle burada sadece “içsel” olanla (iç sınırlar -psikolojik- kapsamla) iktifa edilirse, yine Stach’ın belirttiği gibi “empati yöntemsel bir uyuşturucu” olabilir, hatta “düşüncesizce kullanıldığında intikam alır.”
İşte bu nedenledir ki burada ikinci bir hususa parmak basar Stach ve ‘empati’nin aynı zamanda “her şeyden önce bilgi ve eğitim ateşine gereksinimi” olduğunu -“ki adı ‘akıl’ olan eğilim”dir bu- ve “yeterli bilgi olmadığında (empatinin-hy) boşa giden bir çaba” halini alabileceğinin altını çizer. Bir başka ifadeyle ‘empati’ sadece “iç(sel) sınırlar’ kapsamında (psikolojik durum) gerçekleştirilen bir tavır değildir, “dış(sal) sınırlar” (tarihsel arka plân, verili koşullar ve bunun bilgisi) kapsamında bir donanımı da gerektiren (aklî durum) bir tavırdır.

Stach’ın 1500 sayfaya varan iki ciltlik ‘Kafka’ çalışmasını değerli kılan tam da bu iki hususu bir arada gözetmesi, buradan resmin tamamını bütün boyutlarıyla ortaya koyma çabası olsa gerektir. Ve böyle olduğu içindir ki bu kapsamlı çalışmanın nihayetinde karşı karşıya kaldığımız ‘Kafka Portresi’, ne abartılı bir ‘mitoslaştırmadır’, ne de salt biraraya toplanmış kuru ‘belge-bilgi’ yığınıdır. Yazdıklarından hareketle Kafka’yı “iç(sel) sınırlar”ı (iç dünyası) ve “dış(sal) sınırlar”ı (tarihsel arka plân ve verili koşullarla onun bilgisini içeren ‘dış dünyası’) kapsamında anlama ve anlatma çabasıdır. Buradan bakınca böylesi bir yaklaşımın/anlayışın, dar ölçekte konusu olan nesnenin gerçekliğini kavramak/anlamak bakımından olduğu kadar, geniş ölçekte hakikati kavramak/anlamak bakımından da güçlü bir dayanak noktası oluşturduğunu söylemek mümkündür.

Stach’ın  özel olarak biyografi yazarlarıyla empati’ arasında kurduğu zorunlu ilişkinin bu alandaki geçerliliği bir yana, günümüz dünyasında başta siyasal alan olmak üzere hayatın hemen her alanında ‘empati’ sözcüğünün sıklıkla karşımıza çıkıyor olması, bu “sihirli sözcüğün” genele şâmil bir kapsamının ve işlevselliğinin olduğunu da ima etmektedir. Bu bağlamda, son dönemlerde özellikle siyasal retorik içinde de ‘empati’nin yoğun biçimde dile getirilmesi bir tesadüf değildir, aksine bir gerekliliktir ve arka plânında da modern sonrası dönemin karmaşık dünyası vardır. Bugüne damgasını vuran o karmaşık dünyayı geçmiş dönemden -modern dönemden- farklı kılan en belirgin özelliklerinden birisi ise siyasal-toplumsal alanda açığa çıkan ‘çoklu’ yapısı ve bunun getirdiği ilişki biçimleridir. Modern dönemin büyük ölçekli siyasal-ideolojik bloklaşmalarının ve buna denk düşen yekpare-homojen siyasal toplumsal yapılarının esnemeye ve ayrışmaya, giderek çok parçalı (çoğul) bir mahiyet taşımaya, bu bağlamda çoklu aktörlerin-grupların (kimlikler, kültürel gruplar vb.) ve ilişki biçimlerinin-taleplerinin öne çıkmaya başladığı bir dönemdir bu. Böyle olduğu içindir ki yaşanan bu değişimi, eskinin kendisiyle sınırlı siyasal-ideolojik kalıpları ve onun zihniyet dünyası içinden okuyup anlamak artık mümkün değildir. Burada, bu karmaşık çoklu yapıyı kuşatacak, kendi sınırları dışına taşan -kendine mesafe alan-, yani kendine içerden bakabildiği kadar karşıdan/dışardan da bakabilen, yeni bir anlayış, bir zihniyet gerekmektedir. Yeni bir gerçeklik algısını da -çoklu gerçeklik ya da gerçekliğin çoğullaştırılması- ima eden bu anlayış-zihniyet, hem bugünün karmaşık dünyasını anlamak ve hem de bu karmaşık dünyanın çoklu bileşenlerini buluşturacak siyasal bir sistemi inşa etmek bakımından, temel hareket hattı olarak görünmektedir. 

Bugün itibarıyla ‘empati’nin sihirli bir sözcük haline gelmesi ve hayatın her alanında karşımıza çıkması da bu yüzdendir. Şunun için: modern sonrası dönemin belirsizliklerle yüklü çoklu karmaşık yapısının, modern dönemin siyah-beyaz keskinliği taşıyan ikili ayrımları ve onun zihniyet dünyası üzerinden anlaşılamayacağı gerçeği, zorunlu olarak onun yerine ikame edilecek yeni bir anlayışı ve zihniyet dünyasını gerekli kılmaktadır. İşte ‘empati’ (yapmak), modern sonrası dönemin belirsizliklerle yüklü çoklu karmaşık yapısını, -o çok bildik metaforu kullanacak olursak ‘gri alanı’- anlamak ve anlamlandırmak bakımından son  derece işlevseldir. Öyledir, çünkü ‘empati’ (yapmak), öteki’ni de gözeten, bir başka ifadeyle olaylara ve olgulara sadece kendi içinden değil, kendine mesafe alıp karşıdan da bakabilen -öteki’nin gözüyle bakabilen- anlayışı içkin bir tavır alma halidir. Haliyle gerçekliği (onun bilgisini) çoğaltan-çoğullaştıran, bu bağlamda bütünü kuşatabilen bir mahiyeti vardır. Sadece bu kadar da değildir; böylesi bir anlayışın ve zihniyet dünyasının oluşması, bugün için en geçerli siyasal sistem olan demokrasinin sınırlarının geliştirilmesi, kapsamının derinleştirilmesi ve olgunlaştırılması bakımından da vazgeçilmezdir.

O zaman soru şu: ‘Empati’ yapmanın karşılığı buysa, yapamamanın karşılığı ne peki? İnsanın belirsizlik (bilinmezlik) karşısındaki en temel reflekslerinden birisinin endişe ve korku olduğu bilinen bir gerçekliktir.  Bu denklemi, siyaset (siyasal alan) merkezli olarak bugünün belirsizlikle yüklü çoklu karmaşık dünyası üzerinden kuracak olursak: bu dünyayı anlama ve anlamlandırma çabalarında empati yap(a)mamanın, bir başka ifadeyle  onun karşısında eski dünyanın argümanlarının kullanımından doğan anakronizmin, son kertede bu belirsizlik-bilinmezlik halini çözümleyip algılamakta zorlanacağı aşikârdır. Böylesi bir durumda ise verilecek karşı refleks endişe ve korku, bunun açığa çıkaracağı en kestirme çözüm ise ‘komplo’ üretmek olacaktır.

Buradan da anlaşılacağı üzere ‘empati yapmak’la ‘komplo üretmek’ birbirine karşıt tavırlar ve seçeneklerdir ve aralarındaki belirgin farklılıklar da şunlardır:
Birincisi, ‘anlamaya’ yönelik bir yaklaşım iken, ikincisi ‘tanımlamayı’ önceler; keza ‘empati’ ‘çoklu’ bileşenler arasında iletişimi, diyaloğu, müzakereyi ve iknayı esas alırken, ‘komplo’ teorileri büyük ölçekli kategorik ayrışmalar ve bunların çatışmaları üzerine kurulur; ‘empati’nin gerçeklik algısı ‘çoklu’ bir mahiyet taşırken ve haliyle yanılabilir olabileceğini baştan kabul ederken, ‘komplo’ teorilerinin gerçeklik algısı mutlakiyet ve yanılmazlık iddiası taşır..  

Eğer böyleyse, buradan çıkacak sonuç ‘empati’ yapmanın bugünün karmaşık dünyasını anlamada ve yeniden anlamlandırmada bir tavır ve anlayış olarak vazgeçilmez yerinin olduğudur. Ancak şunu da vurgulamak gerekir ki ‘empati yapmak’ ilkesiz olmak ve her kılığa girmek değildir. Tam aksine konusu olan şeyi ‘iç(sel) ve dış(sal) sınırlarıyla bir bütün olarak kavramaya, anlamaya ve anlamlandırmaya çalışan, son kertede ortak çıkarları gözeten bir çabadır. Bu bağlamda hem aklî, hem de ahlâki ve vicdanî bir duruştur.

Az şey midir?

Bu haber toplam 1542 defa okunmuştur
Gaile 222. Sayısı

Gaile 222. Sayısı