1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Dünya’nın kabul ettiği gerçek: Kıbrıs Türk toplumunun gerçek temsilcisi CTP
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Dünya’nın kabul ettiği gerçek: Kıbrıs Türk toplumunun gerçek temsilcisi CTP

A+A-

CTP’nin Pazartesi akşamı Lefkoşa’da Concorde Hotel’de gerçekleştirdiği panel, tek kelimeyle muhteşemdi…

Her açıdan muhteşem!

Teknik açıdan, katılım açısından, konuşmacıların en üst seviyeden Annan Planı döneminin tanıkları olması açısından, moderatör kalitesi açısından…

-*-*-

Ama bu panel ve resepsiyonun verdiği başka ve çok önemli mesajlar da vardı…

Birincisi; bütün Dünya’nın artık “Kıbrıs Türk toplumunun gerçek temsilcisi olarak CTP’yi kabul ediyor olması…”

Resepsiyona Kıbrıs’ta görev yapan 12 ülkenin büyükelçileri katıldı…

Bu, görülmemiş bir üst düzey katılımdır…

12 büyükelçi yanında, toplamda 16 büyükelçilik resmi olarak temsil edildi…

-*-*-

Rauf Raif Denktaş’ın oğlu konuşmacılardan biriydi…

Glafkos Klerides’in kızı ve Dr. Fazıl Küçük’ün oğlu dinleyiciler arasındaydı…

Çeşitli Rum ve Kıbrıslı Türk siyasi parti ve grupların temsilcileri de oradaydı…

-*-*-

Bir tek Türkiye’nin KKTC’deki kuklaları ve çözüm düşmanı, Kıbrıslılık düşmanı UBP, DP, YDP yoktu…

Haaa bir de Türkiye’nin Büyükelçisi!

Çok önemli işi vardı herhalde; kimlerin sahte diploma işine karıştığının ve kimlerin isimlerinin açıklanması gerektiğinin düzenlemesi ile ilgileniyordu!

-*-*-

Bu arada belirtelim; önümüzdeki birkaç gün içinde diploma sahteleme meselesinin kapanmadığını ama sadece “KKTC’li sahtecilerin” isimlerinin açıklanacağını öğrendim!

Yukarıda da belirttiğim gibi, TC Büyükelçisi, liste ile ilgileniyormuş!

Egemen ve eşit devlet diyorlar ya!

Aha ondan!


Tatar tumba, olmadı barra!

Kendi toplumunu yok sayan bir cumhurbaşkanı!

Bu cumhurbaşkanı, kendi öğretmenine ve gazetecisine hakaret eden bir müstafi generali KKTC vatandaşı yapmak için aylardır uğraşıyor…

-*-*-

Bu eski general, tescilli bir gammaz ve tescilli bir yolsuzluk zanlısı…

-*-*-

Ve cumhurbaşkanı diyor ki, “eşit egemen devlet”…

Yapma be!

-*-*-

Bu adam, kesinlikle istifa etmelidir…

Kendi toplumuna sırtını dönmüştür…

Kendi toplumunu tüm Dünya’dan izole etmekte ve tescilli bir faşistin, geleceğimizle alakalı “oy verme hakkı”na sahip olması için aylardır mesai harcamaktadır…

Üstelik de bizim paramızla!

-*-*-

Yazık!

Hiç utanması da yok!

Tatar tumba!

Olmadı barra!


Boş ve boşuna oyunlar

Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığından bir üst düzey yetkili, geçtiğimiz günlerde bir grup Kıbrıslı Türk’le bir araya geldi…

Şener Elcil hocam da bu bir grup Kıbrıslı Türk arasındaydı…

-*-*-

“Hocam neler konuştunuz?” dedim; Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nin 3 bin 500 Kıbrıslı Türkün pasaport başvurularını değerlendirmeyi sürdürdüğünü ve bunların en az 700’üne yakın bir zamanda pasaportlarının verileceğini anlattı…

-*-*-

“Başka?” dedim!

Geçişler konusunda da bilgi verildiğini kaydetti…

Normal koşullarda geçiş kapıları ile ilgili bir ortak komite var, bu komitenin toplanması, görüşmesi ve karar bağlanması gerekiyor…

Komite aylardır toplanmadı ama Türk tarafı, tek başına, Kermiya – Metehan’da sözde genişletme işi yaptı!

-*-*-

Rum Yönetimi, tek taraflı bu gelişmeyi haliyle “onaylamıyor”…

Peki Türk tarafının komiteyi toplamadan bu girişimi  yapmasının nedeni ya da nedenleri nedir?

Açıkçası “oyun”dur!

“Biz yaptık ama Rumlar ayak sürtüyor” demeye getirmektir!

-*-*-

Tıpkı müzakerelerde olduğu gibi; “… Elbette çözüm istiyoruz” diyorlar ve imkansız olduğunu, kabul edilemeyeceğini bildikleri halde ekliyorlar; “ama iki ayrı devletli çözüm…”

Boş ve boşuna oyunlar!


Diplomatların gündemindeki iki konu!

Bir çok yabancı diplomatla karşılaşıyoruz…

Mesleğimiz gereği…

Geçen akşam ilk defa bu kadar çok ülkenin büyükelçisini ve diplomatını Türk tarafından bir etkinlikte gördük…

Bazıları ile sohbet ettik…

-*-*-

İki konu bence dikkat çekiciydi; birincisi, tümü Kıbrıs sorununun çözümünün sadece Ada’daki insanlar için değil, özellikle Türkiye için “çok anlamlı” ve “kesinlikle faydalı” olacağı görüşünde olmasıydı…

-*-*-

İkincisi ise “Ersin Tatar’ın ne istediğini kimsenin anlamamış olması”…

-*-*-

Tatar, “bilerek ve isteyerek, ne istediğinin anlaşılmaması için özel çaba mı harcıyor?” yoksa, “hiçbir şey bilmediği için, ne söylediğini, bırakın yabancıları, kendisi bile mi anlamıyor?”…

-*-*-

Bence her ikisi!


zulfu.jpg

Bir büyük sanatçı, bir güzel insanla karşılaşmak

Geçen akşam Concorde Hotel’de CTP’nin paneline gittik…

Otelin lobisine girer girmez, karşıdan biri geliyor, o da nesi, Zülfü Livaneli…

Seslendik tabii ki…

-*-*-

Bir anda etrafımız sarıldı…

AKEL eski genel sekreteri Andros Kiprianu da tam o sırada panele gelmişti; gördü, seslendi, birbirlerini çok iyi tanıdıkları gözden kaçmadı…

Konu çok kısa süreli de olsa, efsane Yunanistanlı komünist sanatçı Mikis Tehodorakis’ten ve tabii ki panel konusu Annan Planı’ndan açıldı…

“Ben evetçiydim, Theodorakis hayırcı” dedi gülerek Livaneli…

-*-*-

Lefkoşa’da başka bir etkinliğe katılacaktı…

Yanındaki kibar bir kadın, “fotoğrafınızı çekelim” dedi, herkesle ve benle de fotoğraf çekti…

-*-*-

Keşke O’na, “bütün şarkılarını ezbere biliyorum” deseydim!

Bu bir yalakalık mı olurdu yoksa iltifat mı?

Bilemedim!

Söyleyemedim!

Yazıyorum!

Bu yazı toplam 1776 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar