1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Dıgıdık Dıgıdık
Dıgıdık Dıgıdık

Dıgıdık Dıgıdık

Dıgıdık Dıgıdık

A+A-

Rıdvan Arifoğlu 

[email protected]


Yanlış ata doğru jokey, demiş atalarımız. Hayır, bu basbayağı doğru ata yanlış jokey. Pardon, yanlış ata doğru tüyo. Bu da olmadı. Yanlış tüyoya doğru at! olmalıydı ki oldu. En sonunda, yanlış ata doğru kelam etmesini öğrendim.

Biraz yorgun idim ve aç. Bizim Mobylette (filinta) kendiliğinden anne evine doğruldu. Annemin çorbası, babamın turpları ve siyah, hardal rengi veya sarı gibi bazı renklerin tonlarını bünyesinde barındıran, kısaca "çocuk kakası" dediğimiz pek-de-güzel-görünmeyen, pekliğiyle de meşhur o atık maddeyi bezine daha iyi sıvamak için özellikle sağa-sola kıvrılıyor izlenimi veren en küçük yeğenimden yayılan (dumanı üstünde) kokular sayesinde kendime geldim. Geldim de ne oldu!.. Filmlerde esas-oğlan'ın sahneye çıkması gibi kaka kokusundaki esas uyuşturucu etkinin kendini belli etmesiyle koltukta uykuyakaldım. Uyandığımda yoldan gelen sesleri dinlemem için beni uyarmaya çalışan diğer küçük yeğenimi (tır ve kamyon meraklısı) yüzümün dibinde buluyorum. (Aslında uyarmıyor, kolunu eski apartmanları yıkan çelik topuzlu vinç kolu gibi durmadan yüzüme indiriyor.) Pembe Panter'deki (çizgifilm) o sahnede olduğu gibi, gözkapaklarım her kapanıp-açıldığında tehlikenin daha da yaklaştığını görüyorum ve en nihayet esas bitirici vuruşu yedikten sonra çocuğa tırı göstermemim doğru olacağını düşünüyorum. Allahtan belediye evin önündeki boş arsayı şantiye alanı olarak kullanıyor da araç sıkıntısı çekmiyoruz. Türkiye'den eşya taşıyan tırlar da burda konuşlanıyor iş araçları da. Yarım saatte ısınan (kar kar kar) otobüsler de burayı seviyor fitnıs sentere gelen arabalar da. Neyse, kırmayalım. Çocuğu uyur-uyanık kucağıma alıp dışarıya çıkardım ama konuşmayı bilmediği için derdini tam anlatamadı. Yoldan geçen kadını mı gösteriyor yoksa tırın üstündeki yunusu mu? Ne istediğini sorunca tepki veriyor. Konuşur gibi yapıp konuşmuyor. Onu gramer çalışmalarıyla başbaşa bırakıp tuvalete gitmem gerekecek.

Bu "için" edatı iyice unutuldu. Televizyonda durmadan "şu şu şu adına" "bu bu bu adına" gibi şeyler söyleniyor. "Müziğinizi farklı bir noktaya taşımak adına herhalde epeyce çaba gösterdiniz?" diyor "boob tube" dediğimiz kutudan gelen ses. Ben de "adına"yı cümle içinde kullanmak hevesine kapılıyorum. Amiyane tabirle yelleniyorum. Popomu (gene amiyane) klozete yetiştirmek adına hızla tuvalete giriyorum (bazılarının lavabo dediği). Büyük abdestimi yapmak adına (Amiyane Tabir 3) alt iç çamaşırımı sıyırıyorum. Cenin po'isyonu. Tabir caizse (caiz mi hocam?) sıvadım (adeta bir sıvacı ustası gibi). İşimi bitirip çıktığımda gördüm ki çocuk (aynı çocuk, küçük yeğenlerin büyük olanı, yaş: 1.7, medeni hali: tır şoförü) Barbi'msi bir bebeğe tır taklidi yaptırmaya çalışıyor ve bana bakıp tır sesi çıkardıkça gülüyor. Onunla daha fazla oynamak isterdim ama bugün olgunlaştırdığım şiir eleştirimi tamamlayıp bir mesaj vermek istiyorum (topluma). Farkındalık! yaratmak adına günaydınlar! dedikten sonra özlendiğinizi! şahsımla Ku-kı-tü-cu halkı adına belirtmek istiyorum sevgili seyirciler.

Mobylette, bahislerde 1 yatırana 20 vermeye devam ediyor. Diğer adı Bireyirmi. Asla (ve asla) yorulmuyor. 10 saniyede en az (ama en az) 10 km'ye çıkabiliyor. Yeşilköy gologazı, ya da Yeşilırmak çileği yanında halt etmiştir (halt!).

Evet. Bir arkadaşımın bana verdiği şiir (arkadaşımdır diye söylemiyorum) beni derinden etkiledi. Daha önce çeşitli versiyonları elden-ele dolaşan bu şiiri kendisinden (birinci ağızdan) duymak beni sevindirdi. İleride arkadaşlığımız bozulursa kendisinden şair olarak bahsetmem olur biter. Şimdilik arkadaşımdır, yani şair olarak anılmayı haggaten hak ediyor. O beni ben onu överim, ne şiş yanar ne kebap. İsmini vermek istemiyorum çünkü bu şiirde anonim bir lezzet bulabileceğiniz gibi kendisi de pek alçakgönüllü doğrusu.. Hatta (ve hatta) kendisine İlyas Peygamber 4 (yoksa 5 mi olmalı?) desek yakışır.

Şiirin kendisi:

Kalk karı yatalım
Kılı kıla katalım
Kızılcığı gömelim
Uzuncuğu sürelim

Hemen anlaşılabileceği gibi bu şiirinde şair kocca kitapların anlatamadığını şöyle birkaç dizede anlatıveriyor (hem de estetik bir formda). Koca karıların bile anlamakta zorlanacağı bilgelikle yüklü bu dizelerin yazarını buradan bir kez daha selamlamak istiyorum. O ne şiir öyle be! Şair bize bu dizeleri kendi öz varlığından (adeta) damıtıp sunuyor. Rüyanızda bir gecede binlerce roman okumuş gibi oluyorsunuz -o kadar bir!-. Full acı, full tahribat! Nerde efen'im, kaldı mı böyle şiir, sorarım size? Her şiirinde ayrı bir ironi, ayrı bir adanmışlık... Şiir (biraz da) bu değil midir? Nedir şairin bize verdiği? Ne anlatıyor bu şiir? Topluma ulaştırdığı mesaj taaa nerelerden süzülüp gelmiş, görebiliyor musunuz!?

Elbette şair (kendi) içinde yaşadığı toplumuna duyarsız kalamaz. Bunun gibi daha nice şiirler yazılmıştır da hiçbiri burada olduğu gibi bizi toplumsal, kültürel, ekonomik, sosyolojik, alerjik, jinekolojik, hidrobiyolojik, kardiyolojik, jeomorfolojik, meteorolojik, farmakolojik (hatta ve hatta dermatolojik) özelliklerin netlikle çözümlenmesi sayesinde saf bir tınıya ulaştıramamıştır. Şu birinci dizeye bakar mısınız lütfen? "Kalk karı yatalım" derken adam (burada toplumdaki herhangi bir bireyin simgesi olarak "adam") karısını (adeta) günün yorgunluğunu bir nebze de olsa gidermeye davet ediyor. Fakat hiç şüphe yok ki toplumsal bir eleştiri de var. Tabii (alttan alta) adamla kadının oturma odasında olduklarını sezmiyor değiliz. Ayrıca "karı" derken adam dobra bir vatandaş olduğunun, bundan ödün vermeyeceğinin mesajını iletiyor. Şiirin bütününe yayılmış (adeta sinmiş) bu açıkyüreklilik kendini 2. dizede de gösteriyor. "Kılı kıla katalım" derken kirpiklerin iç içe geçerkenki görüntüsünü hayal edebiliyor musunuz? Akademik aklın çok (ama çok) yabancısı olduğu bu hayalgücü sanırım okuyucuyu derinden etkilemiştir. Adam ve karısı dünyanın bütün çirkinlikleriyle başedebilmek adına birbirlerini uyumaya davet ediyorlar. Bazı kötü niyetli eleştirmenler şiiri kendi çirkin düşünceleri doğrultusunda yanlış yorumlamışlardır. Onların sözünü bile etmiyorum burada. Akademisyenlerin hiç düşünemeyeceği bir incelikle şair şiirini kotarıyor. Gene akademisyenler gibi (onların bildik duyarsızlığıyla) şiire yaklaşıyor olsaydık bu 2. dizenin "kılı kılına" gibi bir çağrışımı olduğunu göremeyebilirdik. Buradan da karı ve kocanın yaklaşık aynı boylarda olduğu sonucuna varabiliriz.

"Kızılcığı gömelim" derken sakın ola kızılcık sopasını aklınıza getirmeyin. Gerçi şiir yoruma o kadar açıktır ki elbette okuyucu kendi (doğrultusunda) yorumunu kendisi yapacaktır. Biz burada görebildiğimiz kadarıyla okuyucuya yardımcı olmaya çalışıyoruz. Dizedeki "gömelim" çağrısı "söndürelim" demektir ve esasen ateşin (veya lambanın) söndürülmesini anlatır. "Kızılcık" da (tahmin edebileceğiniz gibi) ateşi temsil eder. Aslında temsil etmekten öte, bizi adeta kucaklar. Şiirdeki minimalizmi görebiliyor musunuz? O ne minimalizm öyle! Aslında bir şey itiraf etmem gerekiyor. Genç eleştirmene tavsiyem, böyle kısa dizeli kısa şiirler için söyleyecek laf bulamıyorlarsa "minimalist", "ironik" filan demeleridir. Tabii bu tavsiye (eleştiriye) soyunan şairler için de geçerlidir. Bir şey bulamıyorsanız böyle demek yeter de artar bile ama biz burada genç okuyucuyu hem yüreklendirmek hem de ona bir yol göstermek (bir taşla 2 kuş) niyetindeyiz.

"Uzuncuğu sürelim" derken ise şair (peki, bundan sonra "gerçek şair" diyeceğim) pekiyi (kapı pekisini) sürüp kapıyı kilitlemekten bahsetmektedir. Hava soğuktur ve fırtına çıkacaktır. Yukarıda boşuna "meteorolojik" demedik. Ayrıca adamın koruyucu tavrı dikkat çekmektedir. O kadar ki kadının güvende olmasını ister. Yıllarca güvenli bir yuva için verilen emek burada taçlandırılmaktadır. Akademisyenlerin hep (ama hep) göz ardı ettiği de esasen budur. Onlar uzuncuğu kültürel kılıflara sokarak bize sunmaya çalışmaktadırlar. Okuyucuya sanki uzuncuk=kalem mesajı vererek entelektüel zorbalıklarının demir yumruğu altında inim inim inlememizi beklemektedirler. Elbette bir şiir çeşitli yorumlara açıktır, ancak bizi işte bu zorbalıktır ki hep (ama hep) geriye götürmüştür.

Bu haber toplam 4937 defa okunmuştur
Gaile 253. Sayısı

Gaile 253. Sayısı