1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Despotluğu sıkılasak da mı saklasak
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Despotluğu sıkılasak da mı saklasak

A+A-

Ve nihayet “asıl oyuncu” sahaya indi.

Böylece emin olduk; “Başörtüsü Tüzüğü” tümüyle Ankara’dan gelen bir talimattı.
Öyle buradaki “piyonların” kraldan çok kralcılığı değil…

Bu kriz, bir kız çocuğunun başını örtmek istemesi kadar masum değildi.
O talep İlahiyat Koleji formülü üzerinden görüldüğü gibi rahatlıkla çözüldü zaten…

Asıl hedef “siyasi İslam”a adanın kuzeyini de yaymak, buraları iyiden Türkiye’ye benzetmekti… Bu işin zamanlaması da özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi denk getirildi. Böylece toplumu cepheleştirmek stratejisi de izlendi. Kıbrıs’ın yaşam değerlerine, iradesine, özgürlüklerine sahip çıkan kitleyi, Türkiyeli seçmene “karşıt” gibi göstererek bir ayrıştırma oyunu vizyona alındı.

Ama ülkede giderek değişen bir tablo olduğu hesaplanmadı.
Erdoğan’la iyi geçinmek, geçmişte hem makama tutunmanın yoluydu, hem de Türkiye’yle iyi ilişkiler anlamına gelirdi.

Şimdi öyle mi?
Erdoğan, Türkiye değil.
Türkiye’nin de kurtulmak isteği “tek adam.
Tam bir “istibdat” yönetiminden söz ediyor pek çok önemli siyasi bilimci…

Baksanıza, kendine rakip olacak kim varsa, hapse gönderiyor birer birer…

O nedenle…
Erdoğan zihniyetiyle “uyumlaşmak”, sanırım adadaki Türkiyeli seçmenin de çok hoşnut olacağı bir durum değil…

***
Başörtüsü tüzüğüne yönelik başkaldırı karşısında Kıbrıslı Türkleri hedef gösteren sözleri tarihe geçecek: “Bunları sıkılamazsan hadlerini bilmiyorlar.”

Ne demek istedi, tam anlamadım.
“Sıkılamak” diye bir deyim yok bizde…
Buna yakın kullandığımız “sıkarlamak” var ki anlamı çok başka…

Herhalde “boğmak” demek istemedi!
O noktaya da gelmemiştir henüz...
Muhtemelen “hizaya getirmek” manasındadır.

Türkiye’de egemen siyasetin kuzey Kıbrıs’a yaklaşımı uzun yıllardır böyledir.

Maalesef bu tavır Kıbrıs Türk siyasetinde karşılığını bulmuştur; özellikle “ulusal” şapkalı menfaat örgütlenmesi, koşulsuz bir itaatle hareket etmiş, statü uğuruna hizaya gelmeyi kabullenmiştir.

***
“Kıbrıs’ı ilhak edelim, 82’nci vilayet ilan edelim, Doğu Akdeniz’e de girelim, fazla söze gerek yok.”

Bu sözler “Profesör” unvanlı bir akademisyene ait… “Hocam herhalde ironi yapıyorsunuz” diyor, televizyon yayınında moderatör… “Yok” diyor adam, samimi…

Ortada “resmi” bir ilhak olmasa da…;
Şimdiki fiili durum çok farklı değil aslında…

Adanın kuzeyinde yönetimi tümüyle teslim aldılar, stratejik alanların tümünü kendilerine bağladılar, nüfus yığmaya da devam ediyorlar.

Bu haliyle “illegal” ayrı devlet resmi “ilhak” ilanından daha fazla işe yarıyor. Siyaset-mafya ilişkilerini takip ediyorsunuz. Bir de takip edemediğimiz Ankara kaynaklı ihaleler var. Örneğin Külliye... Kim, ne kadar almış, hani şirket, nasıl, bilen var mı? Havaalanından elektriğe neler neler…

“Ay yıldızlı bayrak inmeyecek, ezan susmayacak” deyiniz yeter ki, bunun altına rüşvet, yalan, talan, tahakküm, müdahale dilediğinizi gizleyebilirsiniz.

Birileri beğenmezse de…
Ya hapse atınız…
Ya da “sıkılayınız…”

***
Böylesi bir düzende hadsizlik ne güzel…

 

Bu yazı toplam 3287 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar