Devletin aşırı borçlanması ve yüksek enflasyon, ekonomik dengeleri bozup, ek bütçe ihtiyacını gerektirebilir
Maliye Bakanlığı’nın 2024 yılı için öngördüğü 6,7 milyar TL’lik bütçe açığının, yıl sonunda 9 milyar TL’ye ulaştığını biliyoruz.
2025 yılı için ise, 18,5 milyar TL bütçe açığı öngörülüyor. Bu rakam, böyle giderse ve borçlanmalar devam ederse, çok daha yüksek rakamlara ulaşabilir ve tarihin en büyük bütçe açığı yaşanabilir.
Bu açık, ancak çok ciddi tasarruflarla ve gelirlerde yaşanacak artışlarla azaltılabilir. Ancak, bu konularda somut adımlar göremiyoruz.
KKTC ile Türkiye arasında imzalanan ekonomik protokoller çerçevesinde gelen, özellikle kamu maliyesine destek kalemi ise yetersizdir ve gecikmeli ulaşmaktadır.
Sadece savunma harcamaları, geç de olsa karşılanırken, reform destek ödenekleri, reformlar gerçekleşmediği zaman, ulaşmamaktadır. Bu yıl, savunma harcamaları için 6 milyar TL öngörülmektedir.
Savunma harcamaları ve kamu maliyesine katkı rakamları az geldiğinde, doğrudan bütçe açığını artırmaktadır. Nitekim, son yıllarda, özellikle kamu maliyesine katkı rakamlarının eksik geldiğini görüyoruz.
Örneğin, geçen yılki ekonomik protokolde, kamu maliyesine katkı için, 5 milyar TL öngörüsü varken, yaklaşık 291 milyon TL(yüzde 6) civarı gelmişti. 2025 protokolünde ise bu rakam 2 milyar TL olarak öngörülmektedir. Bu kalemde büyük düşüş yaşanıyor. Bakalım bu yıl sonuna kadar, bu kalemden ne kadar kaynak gelecektir?
KKTC bütçesi, uzun yıllar boyunca ya küçük açıklarla ya da fazla vererek kapanmıştır. En son 2018 yılında, 4’lü koalisyon döneminde, döviz krizi yaşanmasına ve Türkiye’den yeterli kaynak gelmemesine rağmen, bütçe yaklaşık 53 milyonTL fazla vermişti.
Ancak, 2019’dan itibaren açıkların hızla büyüdüğünü görüyoruz. Demek ki, son 5 yıldır iktidarda olan Hükümetler, bütçe yönetimi ve disiplini konularında başarısız olmuşlardır.
Bütçe açığının derinleşmesini şu nedenlere bağlayabiliriz:
-Piyasanın pahalılaşması sonucunda, Rumların Kuzey’den alışverişlerinin azalması ve Güney’den Türklerin alışverişlerin artması sonucunda, Maliye’nin çift taraflı gelir kayıplarına uğraması
-Devlet Giderlerini azaltmaya yönelik adımların atılmaması
-Piyasa denetiminin zayıf olması ve kayıt dışı ekonominin yaygınlaşması
-Doğrudan vergilerin (Gelir ve Kurumlar vergisi) beklenenin altında kalması ve denetim eksikliği
-Kamu harcamalarındaki kontrolsüzlük ve gereksiz istihdamlar
-Uzun zamandır, borçlanma ile maaş ve piyasa ödemelerinin yapılması
Hükümet, bütçedeki açığı kapatmak için sürekli borçlanmaya başvuruyor. Sadece maaşların ve piyasa ödemelerinin yapılabilmesi için, 2025 yılında, 3 ayda yaklaşık 6 milyar TL borçlanıldı. Bu, sürdürülebilir bir yöntem değildir.
Vergi adaletsizliği de, halkın gözünden kaçmamaktadır. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalıdır. Ancak, şu anda tam tersi bir sistem işliyor. Devlet, adaletli bir vergi olmayan ve harcamalardan alınan (KDV, FİF, FON) dolaylı vergilerden, daha fazla gelir elde ediyor.
Vergisini dürüstçe ödeyen şirketleri tenzih ederek söylüyorum, bazı şirket sahipleri, işletmeler zarar açıklamalarına rağmen, kişisel veya aile servetlerini artırıyorlar. Devletin bu servetin kaynağını araştırması gerekiyor. Vergi yasamız da, servet incelemelerine imkân tanıyor. Vergi Dairesi bu konuya özel önem vermelidir.
Gelir ve Kurumlar Vergisi listeleri açıklandığı zaman, halk da bunları görünce adeta isyan ediyor. Kurumlar Vergisinde ülkemizde en fazla vergiyi özellikle Bankalar, GSM operatörleri ve bazı büyük kurumsal şirketler vermektedir.
Öte yandan, 2024 yılı Aralık ayında devletten maaş alan kişi sayısı olan 45 bin 692 için, yaklaşık 3 milyar 982 milyon TL bütçe ayrılırken, bu sayı 2025 Ocak ayında 45 bin 758 kişi için, 4 milyar 437 milyon TL’ye çıkmıştır.
Bir ay içinde çalışan sayısı hemen hemen ayni iken, enflasyon etkisiyle maaş giderleri artmıştır. Temmuz ayından itibaren, verilecek hayat pahalılığı artışı ile birlikte, maaş giderleri daha da yükselebilecektir.
Önümüzdeki aylarda, oluşacak enflasyon artışları, hayat pahalılığı ödeneğini de artıracak, böylece, bütçe açığı, daha da yükselebilecektir.
Bunun en önemli nedeni de, yükselen döviz kurlarının piyasamızda pahalılık ve okkalı zamlara yol açacak olmasıdır. Piyasamızda döviz kullanımının çok fazla olması ve ithalat yoğun bir ülke olmamız en önemli etkendir.
Temennimiz, döviz kuru artışlarının daha fazla olmaması ve petrol fiyatlarının aşırı yükselmemesidir. Aksi halde, öngörülemeyecek bütçe açıkları ile karşılaşabiliriz. Nitekim, dün itibarı ile, akaryakıt ürünlerine litre başına 1 TL üzerinde zam yapıldı.
Bu zam, hem enflasyon endeksine doğrudan yansıyasacak hemde ekonomide girdi maddesi olması nedeniyle, başta toplu taşıma ücretleri ve halkın yakıt giderleri olmak üzere, pek çok mal ve hizmete zam gelecektir. Bu da, hayat pahalılığı oranını yükseltecektir.
Hükümet, doğru zamanda, doğru ekonomik politikalar uygulamazsa, 2025 yılı, ülke ekonomisi ve halk için çok daha zorlu geçecektir. Ekonomik tedbirler alınmaz, reformlar yapılmazsa, bütçe açığının azaltılması mümkün olmayacak, hatta açık daha da büyüyecektir. Bu bağlamda, Hükümet yetkilileri acil önlem almalıdır.