
DEDİM Mİ, DEMEDİM Mİ, VEYA NE DEDİM?…
Ülkenin gündemi LTB krizi ve UBP Kurultayı ile ambale olmuş durumda; çok ani değişiklikler de oluyor. Dün ile bugün yaşanan gelişmeler arasındaki fark o kadar çelişik ve büyük ki, yarının ne olacağını kestirmek de olası değil…
LTB’deki görevi
Ülkenin gündemi LTB krizi ve UBP Kurultayı ile ambale olmuş durumda; çok ani değişiklikler de oluyor. Dün ile bugün yaşanan gelişmeler arasındaki fark o kadar çelişik ve büyük ki, yarının ne olacağını kestirmek de olası değil…
LTB’deki görevinden Cemal istifa etti. Gelişmelerin neler olabileceğini yasalara bakıp kestirmek olası… Ancak, bu UBP’liler ve onların Küçük Hükümeti, yasalmış değilmiş umurlarında olmadan, her an herhangi bir farklı durum geliştirebilir… Yani, bu toz duman içinde, ne olması gerektiğine dair yorumlar yazılabilir ama ne olacağına dair yorum yapmak zor… UBP eliyle mantık ve yasa dışı gelişmeler yaşamak olası…
Dolayısıyla, toz duman arasında bekleyen bir başka konuya odaklamak daha yerinde olacak…
Bir süre önce, bir TV programında söylediklerimi haber yapan bazı gazeteler, habere başlık olarak seçtikleri sözlerimle iki konuda farklı ve yanlış bir algıya yol açtı…
Bir tanesi, haber başlığında, KKTC – TC arasında imzalanan ‘Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş Programı, 2013 – 2015’, yani ‘TC hükümetinin dayattığı paket’ ile ilgili olarak söylediğim sözlerdi…
Gayet açık olarak söylüyorum, bu paket Kıbrıslı Türkleri fakirleştirmeyi, mal ve hizmet üretiminden koparmayı hedefleyen bir programdır. Ve bu hedefe ulaşmak için doğru bir program ve eylem planı hazırlanmıştır. Uygulamak için de gönüllü bir de parti var, UBP... Ben bunu söyledim, bundan da bu paketi doğru, uygun ve desteklediğim anlamı çıkarılması bir çarpıtmadan başka bir şey değildir.
Bu paketin nerde ve kim tarafından hazırlandığı beni hiç ilgilendirmiyor, paket ile ilgili tartışmaların buna odaklanmasını da doğru bulmuyorum. Bir kişi olarak fakirleşmek istemiyorum, bir iş insanı olarak müşterilerimin fakirleştirilmesini ve alım güçlerinin düşürülmesini istemiyorum, bir Kıbrıslı Türk olarak da Kıbrıslı Türklerin topyekun fakirleştirilmesini hiç istemiyorum.
Kim hazırladıysa hazırladı, nerde hazırlanmışsa hazırlanmış, kimin bilgisayarından çıkmışsa çıkmış; bunlar üzerinden politika da yapacak değilim… Okuyup incelediğimde, kamuya ait mal ve hizmet üreten kurumların özelleştirme adı altında Türkiye hükümetinden hormonlu Türk yeşil sermayesine devredileceğini görüyorum. Kıbrıs Türk sermayesi ve özel sektörünün başarılı olarak yaptığı iş ve yatırım alanlarında, gene, Türkiye hükümetinden hormonlu Türk yeşil sermayesi lehine haksız rekabet ortamı yaratılacağını, yerel sermayenin bu haksız rekabette yenileneceğini ve Kuzey Kıbrıs’ta sermayenin Kıbrıslı Türklerden Türkiyeli yeşil sermayeye geçeceğini görüyorum.
Dolayısıyla, eğer ki Kıbrıslı Türkleri ekonomilerinde aktif üretenler ve satın alma gücü iyi olan tüketiciler olmaktan çıkarmak ve fakirleştirip de ‘bağımlı besleme’ yapmak isterseniz, böyle bir program hazırlarsınız, yani bu amaç için bu program doğrudur. Bu arada da ‘bağımlı besleme’ Kıbrıslı Türkleri ‘daha sünni Müslüman Türk’ yapmak kolaylaşacak, bu da programın bonusu olacak… Paketi ben böyle görüyorum, böyle gördüğümü anlatıyorum.
Bir başka haber başlığında da muhalefetin de bir paketi olmadığını söylediğim öne çıkarılmış. Söyledim… Muhalefetin kamuoyu ile paylaştığı bir program henüz yok. Bu haberin yayınlandığı günlerde bir gazeteci, sosyal paylaşım sitelerinden birinde bir mesaj atmış ve CTP’nin bir hafta önce programını tamamlayıp onayladığını ve bunu benim okumadığımın anlaşıldığını yazmış. Bu gazeteci CTP’li de değil… Ama ‘mesaj’ını atmış…
CTP, Haziran 2011 tarihindeki kurultayından sonra ekonomik program yazacaktı. Bu konunun ayrıntısına hiç girmeyerek, ekonomik program yazılması ile ilgili çalışmalar yapıldığını söylemekle yetineyim. CTP programı 10 Ocak’ta kamuoyu ile paylaşılacaktı, belirsiz bir süre ertelendi. Geç olsun da güç olmasın… Ancak, o gazetecinin “onaylandı” dediği bir program olmadığı da ortada…
Ben okudum mu? Parti’nin düz bir üyesi olduğum, delege bile olmadığım, Parti’nin hiçbir yönetim ve karar organında yer almadığım, ekonomi programı üzerinde çalışan ekibe de dahil olmadığım için, hazırlanan taslağı görmem olası değildi; bu da doğaldır, normaldir. Basında çıkan yorumlardan sonra Genel Sekreter, kişisel inisiyatifi ile, taslağı bana ulaştırdı, görüşlerimi istedi. Kamuoyu ile paylaşılmadan bu programla ilgili görüşlerimi bu köşede yazmam doğru olmaz; resmen açıklanmasını beklemek gerek…
Demem o ki, dediklerim bunlardı…

















