Böyle de olmaz ki!
“Hazır tatile gelmişken bir de Ersi Beyi ziyaret edelim!”
Böyle bir şey olmaz!
Olmamalı!
-*-*-
İnsan bir yere tatile gittiğinde, tarihi yerleri, doğal güzellikleri, ne bileyim, denizi, sahili, restoranları ziyaret eder, eğlenir ama o ülkenin cumhurbaşkanını ziyaret kapsamına koymaz!
-*-*-
Türkiye’den “neredeyse” kim gelirse gelsin, gidip Ersin Tatar’ı ziyaret ediyor!
“Efendim, ne var bunda?” diyenleri duyar gibiyim!
Doğrudur; tabii ki ziyaret etsinler, halkçı bir başkanımız var falan da bir de sizin iddianıza göre “eşit ve egemen devlet” var değil mi?
-*-*-
KKTC adlı bu devletin Cumhurbaşkanı, t- shirt giyerek kendisini ziyaret eden bir spor kulübünün asbaşkanını kabul edemez mi yani?
Eder!
Ama “Cumhurbaşkanlığı makam odasında, Cumhurbaşkanlığı Forsu, Devletin Bayrağı önünde” değil!
-*-*-
Git bir cafede, restoranda ya da muhteşem sarayının başka odasında kabul et!
-*-*-
Bütün dediğim budur!
-*-*-
“Serhat İncirli devleti aşağılıyor” diye Başsavcılık Dairesi’ne şikayette bulunan Ersin Tatar, bizzat kendisi, devleti aşağılamaktadır ve en acısı, bunun farkında bile değildir!
-*-*-
KKTC’nin Cumhurbaşkanı, KKTC Cumhurbaşkanlığı’nın Resmi Makam Odası’nda, sadece kendi dengi olan bir kişiyi kabul eder!
Resmi törenle!
Geriye kalan kabuller için uygun yer kesinlikle vardır!
-*-*-
Adam gelmiş, belki de tatilini yapacak, biraz yüzecek, az da kumar oynayacak, “eh gelmişken bir de Ersin Beyi göreyim” demiş!
Sıkıntı yok!
Ama KKTC Cumhurbaşkanlığı bunu “resmi kabul” gibi de yayınlayamaz!
Neyse!
-*-*-
Turizm…
Boş verin siyasetteki yokluğumuzu!
Evet turizm!
Turizmde de yokuz!
-*-*-
Efendim casinoların sayısı artırılacak aman da yandık, bittik!
Tekrar tekrar yazacağım, şu anda, öyle olmaması tabii ki doğru olandır ama ne yazık ki casino turizmi dışında rakiplerimizin hiçbir ile rekabet edemiyoruz!
Bir tek casino turizmi yapıyoruz!
Öteki türler çerez!
-*-*-
Neden rakiplerle rekabet edemiyoruz?
Çünkü “siyasetle bağlantılı” çok ciddi başarısızlıklarımız ve sıkıntılarımız söz konusudur!
-*-*-
Evet siyaseten gördüğünüz gibi aciziz ama turizm destinasyonu anlamında da uzmanlara göre “Çok pahalıyız!”
Rekabet şansımız azalıyor!
-*-*-
Rekabet edememe sebebimiz evet fiyat yüksekliği!
Casino müşterisi için sıkıntı yok ama ötekilere çare bulamazsak, yabancı turist talebi daha da düşecek…
Avrupalı turisti kaybedeceğiz…
Rakibimiz olan destinasyonlar daha uygun fiyatlar sunacak ve KKTC’ye turist akışı daha da düşecek…
-*-*-
Tabii ki yerel ekonomiye pek faydası olmasa bile verdiği zarar büyüyecek…
-*-*-
Ama hepsinden önemlisi “sezon dışı” denilen zamanlarda bir çok tesis - mesela otel - daha kapanacak…
Ve aylar geçtikçe her türlü “iyi imaj”ımız azalacak, yok olacak, unutulacak!
Ne mi yapmak lazım?
-*-*-
Hem içte hem dışta oturup konuşmak lazım…
İş yapmak lazım!
-*-*-
Cumhurbaşkanı, bilmem hangi spor kulübünün asbaşkanını kabul etmiş!
Saray’da hem de!
Haaa bir de panayıra gitmiş hafta sonu!
Olmaz be canlarım benim, olmaz!
Olmamalı!
-*-*-
Mazhar Fuat Özkan’ın şarkısında ne deniyordu?
Böyle de olmaz ki!
Niye çocuk yapalım?
Hayattaki en büyük mutluluğum, en önemli endişem çocuklarımdır…
Bu herkes için geçerlidir, eminim…
-*-*-
“Mutluluk” iyi bir şey!
Ama “endişe” tabii ki ürkütüyor!
-*-*-
Tüm Dünya’da “doğurganlık” oranının düştüğü iddia ediliyor…
-*-*-
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ya da kıs adı ile UNFPA Başkanı Dr. Natalia Kanem, BBC’ye bu konuda bilgi verdi…
UNFPA’nın Başkanı’na göre "Dünya, doğurganlık oranlarında benzeri görülmemiş bir düşüş başladı"…
Peki bunun sebebi ya da başlıca sebepleri nedir?
-*-*-
Gelecek endişesi tabii ki!
KKTC’yi düşünün!
Hangi aklı başında insan, bu ülkede çocuğuna güvenli bir gelecek sağlayabileceği konusunda kendinden emin olabilir ki?
-*-*-
Bölünmüş ülkenin her iki tarafında egemen faşizm, uzlaşmak – anlaşmak yerine, kışkırtıp kavga etmekten yana siyasetler sergiliyor…
Faşizmin Rumu Türkü yok!
İki taraf da bunu yapıyor!
-*-*-
Ve yarın kavga çıksa, hele hele savaş çıksa, bunların tamamı saklanacak, kaçacaktır…
Ada’da geçmişte yaşanan çarpışmalarda varlıklı ailelere mensup “ölen” kimse olmaması da apayrı bir kanıttır!
-*-*-
İnsanlar sadece KKTC’nin değil, tüm dünyanın geleceği konusunda korku ve endişe duyuyor…
Ama bu korku ve endişe, belki KKTC’de, olması gerekenden fazladır…
Filistin ve Sudan’dan az olabilir!
-*-*-
Şunu demeye getiriyorum; “Gelin, çocuklarımızın geleceklerinden endişe etmeyelim…”
Ya da daha az endişe edelim!
-*-*-
Gelin, içte – dışta sorunlarımızı çözmek için çalışalım…
O’na buna yalakalık edip koltuk masgarası ya da cukka hastası olmayalım!
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Haaaa KKTC’de “gelecek endişesi” ve bunun “doğum oranına olumsuz etkisi” ötesinde; özel okul masraflarından yani eğitimin pahalılığından, kalitesinin düşmesine; sağlık sisteminin çökmesine, ekonominin iflasına da el atabiliriz…
Bunlar da “niye doğurayım ki!” endişesini artırabiliyor!
-*-*-
Ayrıca, ülkede asayiş berkemal – trafik de düzenli değil!
Suç oranı, hele hele trafik kazaları; her an sokakta cansız bedeninizin bulunması anlamına da geliyor!
-*-*-
Çözüm üretmek kaçınılmazdır!