1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Benzeri görülmemiş bir yıkım…”
“Benzeri görülmemiş bir yıkım…”

“Benzeri görülmemiş bir yıkım…”

Dünya pandemi sonrası yeni bir evreye girerken, Kıbrıs’ın kuzeyinde siyasi istikrarsızlık, kaos belirsizlik hakim… Sektörler tek tek ve hep birlikte isyan ederken, zaman ‘Hükümet bozma-kurma’ süreçleri ile geçiyor…

A+A-

GÜNDEMDEKİ SORU’N...

Meltem SONAY

KAOSU NE BİTİRİR, İRADE VAR MI, VARSA KİMDEDİR?

CTP Milletvekili Erkut ŞAHALİ:

“Bu kadroların topyekun tasfiyesi şarttır. Anahtar demokrasidir…”

Gündemdeki soruya ilgili kesimler ne diyor, ‘sorun’a nasıl bir çözüm öneriyor?..

Dünya pandemi sonrası yeni bir evreye girerken, Kıbrıs’ın kuzeyinde siyasi istikrarsızlık, kaos belirsizlik hakim… Sektörler tek tek ve hep birlikte isyan ederken, zaman ‘Hükümet bozma-kurma’ süreçleri ile geçiyor…

Kaosu ne bitirir, yapılması gereken nedir? Yapılması gerekeni yapacak irade var mı, varsa kimdedir?

 

CTP Milletvekili Erkut ŞAHALİ:

“Benzeri görülmemiş bir yıkım…”

Bugüne kadar benzeri görülmemiş bir yıkımla karşı karşıyayız. Hem ekonomik bakımdan, hem de siyasi olarak Kıbrıs Türk Halkı göz göre göre ve hem de bile isteye, bir kaosun içine düşürülmüştür. Covid19 salgınıyla başlayan ve global etkileri bulunan ekonomik daralma, Ukrayna - Rusya savaşı ile boyutlarını genişleterek hala devam ediyor. Ancak bu küresel faktörlerin etkileri, bizde tüm dünyada yaşanandan çok daha büyük boyutta ve son derece ezici sonuçlar doğurmuştur. Biz tüm dünyanın maruz kaldığı ekonomik darboğazı geçerken, bir de Türk Lirası kullanıyor olmamızın sebep olduğu öldürücü darbelerin etkileriyle boğuşmaktayız.

Pandeminin ilk günlerinde görev başındaki kadrolarla bugünküler arasında ciddi bir fark yoktur. O gün de, bugün de hükümet makamlarını ağırlıklı olarak UBP tarafından atananlar doldurmaktadır. İlk günlerde karantina koşullarının idaresinde yaşanan aksaklıklar, beceriksizlikler ve hatta "özel jet" olayında olduğu gibi izaha ve hatta yargılanmaya muhtaç skandallar, bugün de hem ekonomi hem de siyasetle ilgili olarak artarak yaşanmaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan tüm sorunların çözülmesiyle ilgilenmesi gerekenler, kendi içlerindeki rekabetten başını kaldırıp da yurttaşın derdini görecek konsantrasyona tabii ki sahip olamıyor. Üstelik bu rekabet öyle bir rekabettir ki, "Türkiye'nin adamı olmak" avantaj zannedildiğinden, UBP'yi yönetme iddiası olanlar sıraya girip "en adam benim" diyerek, diğerlerinin ayağını kaydırmak için yapılmadık şey bırakmıyor.”

“…demokratik bütün teamülleri de adata emellerine kurban ettiler, üstünde tepinip ayaklarıyla ezim ezim ettiler…”

Son iki yılda yaşadıklarımıza bir bakın Allah aşkına!

Önce bir cumhurbaşkanlığı seçimi yaşadık. Ersin Tatar seçimi kazansın diye KKTC devleti ile TC devleti el ele vererek bu ülkede Anayasa'yı da, seçim yasasını da, demokratik bütün teamülleri de adata emellerine kurban ettiler, üstünde tepinip ayaklarıyla ezim ezim ettiler.

Tatar saraya çıktı, bu sefer de UBP başkanının kim olacağı yine Türkiye yönetici eliti ile birlikte ele alınan bir meseleye dönüştürüldü. Türkiye'nin istemediği aday kazanmasın diye kurultayı yarıda kestiler. Emanetçi bir başkanı partinin başına geçirdiler. Sonra ondan kurtulmak için bir mizansen kamuoyu önünde yaşanırken başkan adaylarının adı bu mizansene karıştı.

Yapılan son kurultayı kazanan Faiz Sucuoğlu, rakibi Ersan Saneri'i yarış ve siyaset dışı bıraktı ama adı Saner ile ilgili yaşananların en şüphelileri arasında anılmaya da devam ediyor.

23 Ocak'ta erken genel seçimi yaşadık. Sucuoğlu başkanlığında UBP %40 oy ve 24 milletvekili çıkardı ancak hükümeti Türkiye ile istişare ederek kurmak zorunda olduğunu düşündü. İstişareye ters bir atama yapılmış olacak ki, 15. günde kabinede değişiklik, Sucuoğlu ve UBP'ye resmen dayatıldı. Hem Ersin Tatar, hem de Başbakan bir bakanın görevden alınmasını kendi iradeleriyle kararlaştıramadılar ve son hükümet daha iki ayını doldurmadan bugünkü hükümetsizlik haline ortaklaşa imza atıldı.”

 

“Kendileri için utanç vesilesi ancak ülkemiz demokrasisi için çok büyük bir tehdittir…”

“Gelinen durumu özetlemek gerekirse, kendi siyasi varlığını halk iradesinden değil de Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticilerinden kaynaklandığını düşünen bir cumhurbaşkanı ve göreve gelebilmek ve geldiği yerde kalabilmek için Türkiye'nin yöneticilerinin onayını almak zorunda olduğunu düşünen UBP'li milletvekilleri ve onların yancısı durumundaki küçük partilerle karşı karşıyayız. Bu durum kendileri için utanç vesilesi ancak ülkemiz demokrasisi için çok büyük bir tehdittir. Halkın iradesine başvuranlar, bu iradenin gereğini yerine getirecek cesaretten yoksundurlar. Ancak hal böyleyken Anayasa’yı da defa defa ihlal edecek cüreti kendilerinde bulmaları, ülkenin gerçeğinden ne denli kopmuş olduklarının açık kanıtıdır.”

 

“Halkımızın demokratik iradesini hiçbir odak rehin alamaz, yok sayamaz ve değersizmiş gibi davranamaz”

“Biz, kendi irademizle oluşturduğumuz görüşlerimizle 23 Ocak'ta halkımızdan onay istedik. Bu ülkenin sorunlarını kendi politika önceliklerimizle ele alıp çözeceğimizden eminiz. Ancak halkın bize verdiği destek hükümete gelmemizi sağlayacak düzeyde olmadı. Olsaydı sırtımızı halkımıza dayayıp kendi programımıza göre bu ülkeyi yönetecek güç, cesaret ve kararlılığa sahibiz. Bunu yaparken de halktan aldığımızın dışında bir onaya ya da başka bir iradenin iznine bugüne kadar gereksinim duymadık bundan sonra da bu böyle olacak.

Kıbrıs Türk Halkı'na hizmet etmek, Türkiye ya da bir başka ülkenin, merkezin ya da makamın iznine tabi değildir ve olmayacaktır. Kıbrıs Türk Halkı'nın iradesinin demokratik biçimde ortaya çıkmasına hiçbir odak engel olamaz.

Halkımızın demokratik iradesini hiçbir odak rehin alamaz, yok sayamaz ve değersizmiş gibi davranamaz. Biz bu konudaki irademizi geçmişte de kanıtladığımız gibi her an ve her koşulda yeniden kanıtlayacak durumdayız.”

 

“UBP, bu ülkeyi kendi iradesiyle yönetmeye mi yoksa emir alıp uygulayan bir tutumla hareket etmeye mi talip olduğuna da karar vermek zorundadır.”

“UBP kendi kendini yönetmekten aciz bir durumdadır. Kendi iradesini yok saymayı alışkanlık haline getirmiştir. Kendi değerlerini yok sayan, kendi kendini yönetmeyi beceremeyen bir partinin bu ülkeye bugün verebileceği hiçbir şey yoktur ve olamaz. Dahası, verdiği hiçbir sözü tutma zorunluluğu hissetmeyen böyle bir partinin "siyasi parti" olarak anılması da her gün biraz daha zorlaşmaktadır. Bir başka röportajda "UBP'nin ciddi bir arınmaya ihtiyacı var" demiştim. Buna tepki gösterenler olmuştu. Ancak zaman beni fazlasıyla haklı çıkardı.

Bugün UBP arınmaya, her zamankinden çok daha büyük bir ihtiyaç duymaktadır. Dahası UBP, bu ülkeyi kendi iradesiyle yönetmeye mi yoksa emir alıp uygulayan bir tutumla hareket etmeye mi talip olduğuna da karar vermek zorundadır. Çünkü aday gösterdiği cumhurbaşkanını devletin tüm olanaklarını istismar ederek ve bir başka ülkenin cumhurbaşkanı ve bakanlarının aktif katılım gösterdiği bir kampanya ile seçtirebiliyorsa,  kendi kurultayını tamamlayabilecek kabiliyetten yoksunsa, kurultayının sonuçlarına uygun görevlendirmeler yapamıyorsa, parti kurullarının kararları hilafına hareket etmek zorunda kalıyorsa ve en önemlisi gönlünce bir kabine oluşturamıyorsa devlet yönetmeye elverişliliğinden de, gerçek bir siyasi parti olduğundan da söz etmenin olanağı yoktur.

Son dönemde sergiledikleri tutarsız tavırlarından yola çıkarak, diğer küçük partilerden söz etmeyi gerekli görmüyorum. Onlar, her hal ve koşulda hükümette maksimum kazanımla yer alıp nemalanmak dışında bir motivasyon sahibi değiller maalesef.”

 

“…iki elimiz devleti yolunacak kaz gibi görenlerin  yakasından bir an olsun inmeyecek.”

“Bu kaostan çıkış var mıdır? Elbette vardır. Son üç yıldır bu ülkenin başına çöreklenen zihniyetin son bulmasıyla kaos da bitecek, çok net. Kıbrıs Sorunu'nda geliştirdiği anlaşılmaz ve tutarsız yaklaşımla Ersin Tatar bizi dünyadan kopardı. Hükümette olanlar, kendilerinden başkasına yer olmayan dünyalarına halkımızı hapsettiğini sanıyor. Dolayısıyla bu kadroların topyekun tasfiyesi şarttır. Bunun da anahtarı demokrasidir.

Müdahalesiz, engelsiz, doğrudan demokrasi ile göreve gelecek kadroların, bu ülkede yeni bir düzen inşa etmesi mümkündür. Biz bu nedenle hükümeti kurma görevinin bize verilmesini ve uygun koşulların sağlanmasının ardından yeni bir seçimle halk iradesinin açığa çıkarılmasının gerektiğini söyledik, söylemeye de devam edeceğiz. O gün gelinceye kadar, olası en geniş toplumsal uzlaşı zemininde mücadele ederken iki elimiz devleti yolunacak kaz gibi görenlerin  yakasından bir an olsun inmeyecek.”

yd-destek-gorseli-419.jpg

Bu haber toplam 1930 defa okunmuştur