1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. Zamanın acısını aşmak
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

Zamanın acısını aşmak

A+A-

Yaşama sevincine tutunan insandan daha mutlusu yok. Bunu çocuklukta keşfetmiştim. Sürüp giden hayata, doğup batan güne, bir ağaca, bir çiçeğe, bir hayvana bakıp sevinç duymayı… İnsandan umudunu kessen, hırpalansan, acıtılsan bile bunlara sığınman mümkün dünyada. Okuldan eve yürüyüşlerimi hatırlıyorum. Hiç varmak istemezdim eve. Yol daha heyecanlıydı hep. Anılar bölük pörçük ama bir dönemin genel duygusu kalıyor insanda; tarifi zor iç sıkıntıları, utançları, korku ve kaygıları… Yanlış olana, adaletsiz olana karşı isyanla gelen bir yenilmişlik sendromu. Kısıtlanan özgürlük karşısındaki çaresizlik, hayatının dümeninin başkalarının elinde olmasına dair eğilmeyen boynunun baskılanması. Sonra bir kış günü balkondaki güneşte oturur ve hayatın aslında içinde olduğun kafesten ne kadar büyük ne kadar heyecanlı olduğunu düşünüp bir gün sınırları aşabileceğini hayal edersin. Kitaplara sığınmak en iyi gelendir insana. Kitapla da özgür bırakılmamıştır kuşağımın kadınları. Kitaplar tehlikeli bulunup alınmıştır ellerinden. Kitaba sığınılan zamana dair suçluluklar yaşamışlardır. Ev işlerinden, çocuklardan çalınana bir zaman olarak algılanmıştır bu.

Bir yabancı geçmiş geride kalan. Hatıraya çarpıtılarak kaydedilmiş, başka birine, netlik taşımayan görüntüdeki eski kendine ait bir zaman. O sendin elbette, bu senin hikayen ama nisyana ait artık. Geriye dönüp bakınca büyük bir huzursuzluk veriyor. Yıllar içinde katılaşmış, aşılmaz bir acı dağı sanki bu. Tekrar tekrar ziyaret ettiğin iç yakan kelimeler, yüz ifadeleri, mimikler, hareketlerle dolu. Pek çok anı silikleştirmişsin. O parlaklıkta dursalar seni delirtebilirler çünkü. Beyin dayanamayıp bir köşeye gizlemiş onları. Birden beliriyorlar bazen derin bir ah nidasıyla. Ah nidası evet. Başa çıkılmaz olana verilebilecek refleks.

Dünyadasın hala. Bir bebekten yaşlılığa, yok oluşa doğru süren serüvende. Bunu da unutmalısın ayakta durabilmek için. Elinde verili bir zaman var. Genelde heba ettiğin, saçmalıklarla tükettiğin bir zaman. Oysa nasıl da değerli her an. Kalbini açsan başkalarına, bir derdin çaresine kafa yorsan, dünyaya bir faydan olabilse…

Zaman geçiyor kalbini acıtarak. Dünyanın görüntülerine bakıyorsun ekranlardan. Sorumlulukların, gündelik hayat gaileleri hep orada. Her birinin daha kolay çözülmesi mümkün. Pratik zekâ öyle önemli ki. Bazı beceriler keşke çocukluktan verilseymiş. İç sıkıntısı ile geçen, geçmek bilmeyen günlerde bu beceriler kazandırılabilseymiş keşke.

Sonsuz keyiflerle dolu hayat. Boşa geçen, heba edilen zamanlarda yapılabilecek öyle güzel şeyler var ki. Enerjisini tüketmeye, yakıp yıkmaya harcayanlar, sahte hayatlara teslim olanlar, hırs ve kıskançlıkla hem kendilerini hem de başkalarını kemirenler bir huzursuzluk fırtınasıyla kasıp kavuruyorlar ortalığı.

İçindeyken göremediğin pek çok ayrıntıyı fark edebiliyorsun ya sonraları, bir başkası görüp söylediğinde hiç de ciddiye almamıştın, kızıp gücenmiştin belki de önceleri. Söylemeyi bilememişlerdi aslında. Bazı doğruları yanlış söylemekte ustadır genelde insanlar. Bugüne bakıp hayıflanacaksın belki de gelecekte. Hayat hep tetikte de yaşanmaz ama. Akışa bırakabileli bazen kendini insan.  Arada yanlışlar yapmakta bir sorun yok. Yanlışların öğretisi de önemli.

Yanlış bir dünyayı nasıl doğru yaşayabilirsin ki. İyi niyet ve yaratıcı zekâ en fazla sığınabileceğin. Gözlerindeki sevgi ışığı, içtenlik ve tevazu bir işe yarar belki. Kötülerin hor gördüğü, tercih etmediği şeyler bunlar. Bir küçümseme halesine sığdırılanlar. Ah seni sevgi pıtırcığı, naif saftirik, elitler aleminin kabul edilmezi. Kalitesiz kumaş, avam basması seni. Herkesin vakıf olduğu oyunun dışındaki zavallıcık. Kurbağaları öpmeye devam eden hayalci, ayaktakımı güzellemecisi.

Kötülük karşısında çaresiz miyiz? Değiliz elbet ama kötülük tarih boyunca güce tercüme etmiş hep kendini, alemin kralı olmayı başarabilmiş. Kötülük zekâsı hep doruklarda.

Kötülük zekasının doruğundaki narsist liderler tasarlamaya yöneliyor dünyayı. Kendi üretimleri insan modelini peşlerine takarak yapıyorlar bunu. Bir distopyanın bilemem kaçıncı episodundayız. Anti kahramanları keyifle izleyenler kötülük hazzından paylarını düşeni almakla meşgul. Masumiyet alabildiğine demode artık.

Yaşama sevinci orada yine de. Taşı delip açabilen çiçekte. Doğanın sabır öğretisinde. İnadına gelen baharda.

Bu yazı toplam 459 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar