1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Toplum, halk veya devletin lideri olmak!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Toplum, halk veya devletin lideri olmak!

A+A-

UBP Ersin Tatar’ı yeniden aday gösterecek mi?
Bir UBP’li yetkiliye sormuşlar, “Parti Meclisimiz karar verecek” demiş!
Geçiştirmiş!

-*-*-

Tatar, Kıbrıs Postası’na konuşmuş ve “Adayım ama önemli olan kimin destekleyeceği” demiş!

-*-*-

Ya çocuk kandırıyorlar, ya ahaliyle alay ediyorlar ya da bu kardeşlerim yanlışlıkla “dumanaltı” oldular!

-*-*-

Tatar yeniden aday olacaksa; buna Türkiye’den karar verilir...
Tatar’ı hangi partilerin destekleyeceğine de yine Türkiye’den işaret beklenir...

-*-*-

Haaa Tatar’a yeniden oy verme meselesine gelince...
Toplum olmak, halk olmak, devlet olmak “şaka” değildir...
Bu şakaya da asla oy verilmemelidir...
Geçmişte hangi sebeple olursa olsun bu hatayı yapanlar, bir daha aynı hataya düşmeyecektir!
Eminim!

-*-*-

Efendim “irademiz elimizden alınmıştır, boş yere seçime gitmeyelim, nasıl olsa Türkiye karar verdiğinde dilediğini seçer” iddiası da “güçlü” bir iddia olmakla birlikte; illa ki olacak anlamına gelmemelidir...

-*-*-

Kıbrıs Rum tarafı, Yunanistan, Avrupa Birliği ve İngiltere gibi “etrafımızdakilerin tamamı” ve elbette en başta Türkiye ile çok iyi geçinecek olan, bilgisiyle duruşuyla “oy verilecek” aday mutlaka vardır... 
Türkiye’nin kuklası ya da maskarası olacak bir aday değildir bahsettiğim!
Böyle birini Türkiye de tercih etmemelidir!
Çünkü asıl itibarsızlık, Türkiye için söz konusu olacaktır!

-*-*-

Ve net bir gerçek söz konusudur; Tatar, kesinlikle UBP’nin en favori aday ismi olabilir ama bu ülkeye bir beş sene daha maskaralık yapmak hiç yakışmaz!
Türkiye’ye mi?
Bir üst paragrafta da söyledim; “Hiç yakışmaz!”

-*-*-

Tatar ne kötü bir insandır, ne de kötü bir siyasetçi...
Ama toplumuna, halkına ya da devletine liderlik edebilecek bir kapasitede durmayı ya başaramamıştır ya da başarmasına izin verilmemiştir...

-*-*-

Tatar’ın seçtirilmiş olması, Türkiye’nin dış siyasetinin bir gereği olabilirdi...
Hatta kesinlikle öyleydi!
Ama artık o dış siyaset de çok farklı bir boyuttadır...
Beş yıl daha “şinanay yavurum ina şina nay ya da hoppala yavrum yaz geldi, çarşıya kiraz geldi...”lerle devlet yönetilemez ve dış siyaset de sürdürülemez!
 


Madalya da verin!

UBP İskele Milletvekili Emrah Yeşilırmak’ın diploması sahte mi?
Veya geçersiz mi?
Belgede sahtecilik mi yapılmış?
Büyük bir suç mu?
Eğer suçsa, dokunulmazlık da kaldırılırsa... 

-*-*-

Mahkeme değilim!
Kendimi de mahkeme yerine koymayacağım...

-*-*-

Ama hazır konu yeniden canlanmışken, aklıma takılan bazı konuları hatırlamakta ve hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum:

-*-*-

Mesela, YÖDAK üyesi iken diplomalarının sahte olduğu iddia edilen bir kardeşimiz vardı; ne oldu?

-*-*-

Güzelyurt’taki malum üniversitede diploma sahtelenmesi falan yapılmışsa, o sahteliği onaylayan “tüm silsile” ne alemde?

-*-*-

Yani ilgili müdür, bakan, rektör, sahip?

-*-*-

Ve son bir konu...
Emrah Yeşilırmak’ın dokunulmazlık kararına el kaldıracak olan “merkez ve sağ taraf”; “özgür irade ile mi yoksa talimatla mı” el kaldıracak?

-*-*-

“Almak” suç da “vermek” değil mi?
Veren kim?
Onaylayan kimler?
Mesela diyorum...

-*-*-

Haaa bir de bütün bu olaylarda adı geçenlerin hepsinin en aşırısından Türk milliyetçisi olmaları da hakikatten ayrı bir tartışma konusudur!
Ayrıca, bütün bu olaylarda adı geçenlerin, bu ülkeye, bu ülkenin üniversitelerine ama en başta da itibarına verdikleri zarar, örneğin Cumhurbaşkanı’nın hiç mi ilgi alanında değildir!

-*-*-

KKTC’de, “hainlik”, bir tek federal çözüm ve barış istemekle mi söz konusudur?
Devleti çalanlar, rüvbetten anası ağlayanlar, öncül sektörlerin başında gelen bir sektörü mahvedenler..?
Yarın madalya da alırlar!



 

474863161-607350092273208-2635976599230939534-n.jpg

Erenköy Direnişi ve hızlı yok oluşumuza şahitlik etmek...

Ablam, ben, eşim, ablamın eşi, Gülçin, Nurçin ve Nurçin’in oğlu Alp... 
Gülçin ve Nurçin, ablamla benden 10’ar yaş küçük, geçtiğimiz gün kaybettiğimiz amcamın kızları... 

-*-*-

Ablamla benim aramda bir yaş; Gülçin’le ablam arasında 10 yaş; Nurçin’le benim aramda da 10 yaş fark var!

-*-*-

Amcam matematik hocasıydı ya; “havuz denklemi” tarzında anlattım...
Bu da bir anma çeşidi...

-*-*-

Neyse; biraz sonra, hayatta kalan tek halam; vefat eden halamın ülkede kalan kızı ve oğlu; hayatta kalan tek halamın tek kızı da bizlere katıldı...

-*-*-

Hayatta olmayan halamın bir oğlu Türkiye’de doktor...
Bir kızı Türkiye’de doktor...
Çocukları İstanbul, Ankara, Meksika’da...

-*-*-

Benim iki çocuğum Güney Kore ve İngiltere’de... 

-*-*-

Dostumuz çok, arkadaşımız da çok... 
Sağ olsunlar...

-*-*-

Cenazedeyiz...
Amcamın hem meslekten hem Erenköy’den hayatta kalan arkadaşları gelmişler...
En genci 80 hatta 81...
Şakir Öksüz hocam...
Necati Erçıkan hocam... 
Amcamla aynı dönemde benim de öğretmenliğimi yapanlar arasında...

-*-*-

Yine sevgili öğretmenlerimden merhum Erenköy mücahitlerinden Peyami Gündüz’ün değerli eşi de orada...

-*-*-

Sağdan, soldan...
Mesela efsane sol siyasetçilerimizden Fadıl Çağda...
O da Erenköy mücahidi...

-*-*-

Anılarını anlatıyorlar... 
Amcamın hem Yeşilırmak’tan hem Güzelyurt’tan en eski arkadaşlarından, ülkemizin yaşayan sol efsanelerinden Memduh Ener hoca da orada...  

-*-*-

Bir ara söz dönüp dolaşıyor ve 1964’te direnişe giden üniversiteli öğrencilerin yaşadığı sıkıntılara ve olası toplu ölüme kadar geliyor... 

-*-*-

Ve sohbet bir ara çok samimi hissettiğim bir büyüğüme sorduğum “siz niye savaştınız?” sorusuna dayanıyor... 

-*-*-

Bir yanda silah ve meslek arkadaşları, 65 senelik dostları Fadıl İncirli’nin ölümü...
Öte yanda, son günlerde bana garip gelen ama hızlı bir şekilde artan o döneme ait insanların ölümleri...
Yurt dışında göçenlerimizin artmış sayısı...

-*-*-

Soruma yanıt alamadım...
Siz niye savaştınız?

-*-*-

Biz cenazeden cenazeye buluştuğumuzda, her gün biraz daha hızlı bir şekilde yok oluşumuza şahitlik edelim diye mi? (Fotoğraf için Güren Tilki’ye teşekkürler)
 

Bu yazı toplam 1865 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar