1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Tekke Bahçesi’nde bulunan “kayıplar”, aynı yere defnedilecek…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Tekke Bahçesi’nde bulunan “kayıplar”, aynı yere defnedilecek…

A+A-

 

Yusuf Ahmet, Ahmet Yusuf ve Müesser Kemal, Selimiye Camisi’nde kılınacak cenaze namazı ardından askeri törenle Tekke Bahçesi’nde yeniden toprağa veriliyor…

 

Tekke Bahçesi’nde yıllar sonra bugün cenaze töreni yapılacak: 1963’te Lefkoşa Genel Hastanesi’nde öldürülerek “kayıp” edilen Yusuf Ahmet, yine hastanede öldürülüp Kıbrıslıtürk tarafına naaşı 1963’te iade edilen oğlu Ahmet Yusuf ve 1966 yılında Boğaz’da askeri hastanedeki işine giderken bir trafik kazasında vefat edip Tekke Bahçesi’ne gömülmüş olan Müesser Kemal yeniden buraya defnedilecekler…

Saat 09.30’da Selimiye Camisi’nde kılınacak cenaze namazı ardından Yusuf Ahmet, Ahmet Yusuf ve Müesser Kemal için Tekke Bahçesi’nde saat 10.00’da askeri tören düzenlenerek burada toprağa verilecekler…

sev1-011.jpg

1963’te Lefkoşa Genel Hastanesi’nde öldürülen Yusuf Ahmet ve oğlu Ahmet Yusuf’un öyküsüne bu sayfalarda geçtiğimiz günlerde yer vermiştik… “Kayıp” Yusuf Ahmet, Kıbrıslırum makamlar tarafından Ayvasıl Kıbrıslıtürk mezarlığı dışında toplu mezarlara gömülen 21 kişi arasında idi. Ayvasıl’daki bu toplu mezarlar 13 Ocak 1964’te Kıbrıslıtürk yetkililer tarafından açıldıktan sonra buradan çıkarılan Kıbrıslıtürk “kayıplar”ın naaşları, kimlik tanımlaması yapılmadan ve ailelerine de haber verilmeden Tekke Bahçesi’ndeki mezarlığa defnedilmişti. “Kayıp” Yusuf Ahmet’in yine hastanede öldürülen oğlu Ahmet Yusuf’un naaşı ise, o günlerde Türk tarafına teslim edilmiş ancak ailesinin hazır bulunmadığı koşullarda Tekke Bahçesi’ne defnedildiği anlatılmaktaydı.

Tekke Bahçesi’ne bazı “kayıplar”ın gömülmüş olduğunu ilk kez on yıl önce bu sayfalarda ortaya çıkarmıştık ve belgeleriyle yaptığımız yayınlar ve röportajlarla, burada gömülmüş olabilecek “kayıp”ların yakınları, ilk kez bu yayınlar sonucunda bundan haberdar olabilmişlerdi. Kıbrıslıtürk yetkililer inatla ve ısrarla Tekke Bahçesi’ne bazı “kayıplar”ın gömülü olduğunu gizlemişler, bu ortaya çıktığı zaman da Tekke’nin kazılmasını engellemişlerdi… Ancak 2016 yılında ailelerin baskısı ve gerek Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, gerek diğer bazı başka yetkililer, gerekse Kayıplar Komitesi içerisindeki  bazı yetkililerin yoğun girişimleri sonucunda nihayet kazı yapılmaya başlanabilmişti.

Kayıplar Komitesi’nin Tekke Bahçesi’nde isimsiz mezarlarda yürüttüğü kazılarda bulunan “kayıplar”dan geride kalanlar kimliklendirilirken, baba-oğul Yusuf Ahmet ve Ahmet Yusuf da kimliklendirilmiş bulunuyor ve bugün yeniden Tekke Bahçesi’nde toprağa verilecekler.

Yusuf Ahmet ve Ahmet Yusuf’un ailesinin acısını paylaşıyoruz… Bugün biz de cenaze töreninde hazır bulunacağız…

MÜESSER KEMAL’IN ÖYKÜSÜ…

Bugün Tekke Bahçesi’ne yeniden defnedilecek olan Müesser Kemal’in de çok acı bir öyküsü var.

Müesser Kemal, Flassu-Baf doğumluydu… 1957 yılında ailesiyle birlikte Lefkoşa’ya göç etmişti… Sultan ve Kemal Şahmaran’ın beş çocuğundan biriydi… Müesser Kemal, Sadrettin Kemal, Türkan Sarıtaş, Selçuk Ekendal ve Atilay Mertli… Müesser hanımın yanı sıra iki kardeşi daha şimdi hayatta değil: Gaziveran çarpışmaları esnasında başından vurularak felç olan Sadrettin Bey artık hayatta değil. Türkan hanım da vefat etmiş… Beş kardeşten ikisi hayatta: Selçuk Bey ve Atilay Hanım…

SUNA DAĞER’İN ANLATTIKLARI…

Müesser Kemal’ın biricik kızı Suna Dağer’le dün telefonda konuştuk ve anneciğinin öyküsünü bize anlatmasını istedik… Rahmetli Müesser Kemal’in tek bir evladı vardı, o da Suna Hanım’dı…

Suna Dağer bize özetle şunları anlattı:

***  Annem Müesser Kemal, öldüğü zaman henüz 38 yaşındaydı… Flassu-Baf doğumluydu… Hadiseler nedeniyle gönüllü insanlar alırlardı, anneciğim de Boğaz’da askerin çalıştırdığı hastanede çalışmaktaydı. Bazan beni de götürürdü bu hastaneye…

***  28 Şubat 1966 günü işe gittiğinde otobüs kendisini yolun karşısında bırakmış, yolu yaya olarak geçmeye çalışan bir İngiliz kadın ona çarpmış ve ölümüne neden olmuştu. Annem göreve giderken öldüğü için “Şehit” olarak kabul edilmişti.

***  Annem öldüğü zaman ben dokuz yaşındaydım. Yedi yaşında ben de bazı Kıbrıslırumlar tarafından vurulmuştum, gözümün altından. Kumsal’da otobüsle eve dönerken, bir an otobüsün durması üzerine bazı Kıbrıslırumlar ateş açmışlar ve ben gözümün altından vurulmuştum. Otobüste bulunan bazı Kıbrıslıtürkler de ufak tefek sıyrıklar almışlardı.

***  Yedi yaşında bu şekilde yaralandığım zaman beni tedavi için Türkiye’ye götürmüşlerdi ancak Türkiye’de de kurşunları çıkaramamışlardı.  Annem beni daha ileri tedavi ettirmek isterdi ama ömrü yetmedi buna… Halen başımda beş kurşun parçasıyla yaşamaktayım ve bu kurşun parçaları zaman zaman beni perişan eder…

***  Türkan teyzem (annemin kızkardeşi) Mustafa Sarıtaş’la Girne’de evliydi. Ancak 63 harbi çıkınca Lefkoşa’ya geldilerdi, eniştem mücahit olduydu, teyzem de bizim evin yanında bir ev kiralayarak oturduydu. Annem vefat edince beni Türkan teyzem ve Mustafa eniştem büyüttü, onlar baktı bana… Ben dokuz yaşında öksüz kalınca, teyzem beni yanına almıştı, beni evlendirene kadar da bana çok iyi baktı teyzem ve eniştem. Beni aldıklarında bir çocukları vardı, annem 40’landığı zaman teyzem doğum yaptı, annem öldüğünde hamileydi teyzem. Annemin adını koydu doğan bebeğine. Sonra da ikizleri oldu.

***  Biz Samanbahçe’de, Gönyeli’de, Kızılay arkasındaki evciklerde kaldık. Sonra ben evlendim, eşimin adı Arseven Dağer. Dört oğlum oldu: Murat, Serkant, Berkant ve Seran. Altı torun sahibiyim. Ağırdağ’da yaşıyorum…  Ben bir dönem kendime ait kuruyemiş dükkanında çalıştım, oradan emekli oldum. Şimdi emekliyim, kendi işimden emekliyim…

***  Annem vefat ettiği zaman onu Tekke Bahçesi’ne defnettiydik. Mezarına gider, çiçek koyardık. Ancak 1983’te sanırım, şehitlikte yeni bir düzenleme yapıldığı zaman mezarın üstünde mezar taşında yazan adını çıkarıp üstüne “Meçhul” yazdılardı. Biz o zaman hemen Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği Başkanı Ertan Ersan’a gidip annemin adının mezarına yeniden yazılmasını talep ettiydik. “Biz değiştireceyik” demişti bize ancak değiştirilmedi. “Meçhul” ibaresi o mezar taşında öylece kaldı…

***  Geçen sene Kayıplar Komitesi Tekke Bahçesi’nde meçhul mezarları kazarken rastgele oğlum gitti oraya ve ninesi Müesser Kemal’ın üstünde “Meçhul” yazan mezarını açık görünce “Ne oluyor?” diye sordu. Meğer Kayıplar Komitesi’ne “Meçhul” yazan bu mezarda annemin yattığı hakkında bilgi vermemişler. O nedenle tüm “Meçhul” mezarlar kazılırken, bu da kazılmış.

***  Kayıplar Komitesi yetkilileri daha sonra bizi ziyaret ettiler ve DNA örneği aldılar. Annemin kızkardeşinden de DNA örneği aldılar ve şimdi o “Meçhul” mezarda yatanın annem olduğu DNA testleriyle ispatlandı. Yarın onu yeniden Tekke Bahçesi’nde toprağa vereceğiz…

Müesser Kemal’ın tek kızı Suna Dağer’in ve tüm ailesinin acısını paylaşıyoruz… Müesser Hanım nurlar içinde yatsın…


“Kayıp” Vasit Mustafa’dan geride kalanlar, Tekke Bahçesi kazılarında bulundu…

Sandviççi Vasit Mustafa da Tekke Bahçesi’ne defnedilenlerdendi…

1960’lı yıllarda Lefkoşa’nın tanınmış sandviççilerinden Vasit Mustafa’nın da Tekke Bahçesi’nde gömülü olduğu anlaşıldı.

21 veya 22 Aralık 1963’te Aspava yakınlarında Saffet Anibal ve birkaç kişiyle aynı arabada giderken bazı Kıbrıslırum polisleri tarafından durdurulan ve sonra da vurulan Vasit Mustafa’nın orada vurulduğu, vefat ettiği, Saffet Anibal ile aynı arabada bulunanların yaralandığı biliniyordu. Vasit Mustafa’nın naaşını iki Kıbrıslıtürk polis alarak Lefkoşa Genel Hastanesi’ne götürmüş ve bir Kıbrıslıtürk hemşireye teslim etmişti.

Hastane morguna konan Vasit Mustafa’nın daha sonra buraya toplanmış, Lefkoşa’nın çeşitli yerlerinde öldürülmüş olan toplam 21 Kıbrıslıtürk’le birlikte Ayvasıl Kıbrıslıtürk mezarlığı dışında toplu mezarlara gömülmüş olduğu anlaşılıyor.

Kıbrıslırumlar, 1963 çatışmaları esnasında Lefkoşa’nın çeşitli yerlerinde öldürülmüş olan 21 Kıbrıslıtürk’ün  Lefkoşa Genel Hastanesi morgundan alınması için Kızılhaç aracılığıyla Kıbrıslıtürk yetkililere yazılı talepte bulunmuş ancak Kıbrıslıtürk makamlar bu naaşları almamış veya alamamıştı. Bunun üzerine Kıbrıslırum yetkililer bu grubu, Ayvasıl’a defnetmişti.

13 Ocak 1964’te Kıbrıslıtürk yetkililer, Ayvasıl’daki toplu mezarları kazarak 21 veya 22 kişiyi buradan çıkararak, herhangi bir kimlik tanımlaması yapmaksızın, Kıbrıslırumlar’ın kendilerine göndermiş olduğu listeyle karşılaştırmaksızın, tümünü de “Ayvasıl şehidi” adı altında ailelere de haber vermeksizin Tekke Bahçesi’ne defnetmişti.

On yıl önce bu konuda belgeleriyle ve röportajlarıyla bu sayfalarda  geniş yayın yapınca burada gömülü olabilecek “kayıp” yakınları, sevdiklerinin Tekke Bahçesi’nde gömülü olabileceğini yazılarımızdan öğrenmişlerdi.

Ancak Tekke Bahçesi’nin kazılmasına çeşitli engeller çıkarılmış ve kazılar ancak geçen yıl üzerinde “Meçhul” yazan mezarlarda Kayıplar Komitesi kazı ekibi tarafından gerçekleştirilebilmişti. Şimdi DNA testleri sonucu kimliklendirilen bu “kayıp”lar, ailelerine dönüş sürecini yaşıyor…

Bunlardan biri de sandviççi Vasit Mustafa…

OĞLU MEHMET YORGANCI’NIN SÖYLEDİKLERİ…

Vasit Mustafa’nın Çatoz’da yaşayan oğlu Mehmet Yorgancı’yla telefonda konuştuk.

Bize hem annesi Süheyla (Zehra)  Yorgancı, hem de babası Vasit Mustafa’nın aslen Çatozlu olduklarını ancak Lefkoşa’da yaşadıklarını anlattı. Mehmet Bey, babasının mesleğiyle ilgili bize şunları anlattı:

“Babam sandviççilik yapardı çünkü onun babası Mustafa Ali de, yani dedem de bu işi yapardı, dedem arabacıkta zerzavat da satardı… Kaymaklı’da otururlardı. Babam sandviççiliğe oradan merak sardıydı. Zafer Sineması’nın önünde sandviççilik yapardı. Son zaman, sinemanın kışlık büfesini aldıydı, onu işletirdi. Halk Sineması’nın önünde de sandviççilik yapardı. Halk Bahçesi’nin ve sinemanın büfesini de babam çalıştırırdı. Türk Lisesi’nin büfesini de işlettiydi… Bayram yerlerinde, futbol maçlarında da bisikletin önünde sandviççilik yapardı…”

Üç kız, iki oğlan evladı olan Zehra (Süheyla)-Vasit Mustafa evlendikten sonra  Lefkoşa’da, Çağlayan bölgesindeki Şakir’in Bahça’da bulunan hanaylarda yaşıyorlarmış. Evlatlarının isimleri Mehmet, Konce, Filiz, Fatma ve Mustafa… Mehmet Yorgancı hariç, tümü de halen İngiltere’de bulunuyor ve babalarına cenaze töreni yapabilmek için ay sonu Kıbrıs’a gelecekler.

Mehmet Yorgancı, babası “kayıp” edildiği zaman henüz beş aylık bir bebekmiş… O nedenle babasını hiç hatırlamıyor…

Vasit Mustafa’nın torunu Vasit Hassan da bizi aradı ve o günlerle ilgili kendi araştırmasını başlattı.

Vasit Mustafa’nın ailesinin acısını paylaşıyoruz…

 


 

KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…

Kördemen’de bulunan “kayıp” sayısı iki…

Lefkoşa, 12 Ekim 2017 (T.A.K.): Kayıp Şahıslar Komitesi, Kördemen’de (Kılıçarslan – Kondomenos)  devam eden kazılarda ortaya çıkan kalıntıların 2 “kayıp” şahsa ait olduğunu açıkladı.

Kördemen’de bir süreden beridir devam eden kayıp arama çalışmaları çerçevesinde 10 Ekim’de gerçekleştirilen kazılarda bir grup kalıntı bulunmuştu.

Kayıp Şahıslar Komitesi’nin konuyla ilgili açıklamasında, kazı ekiplerinin Paşaköy (Aşşa), Haspolat (Mia Milya), Gökhan (Voni), Meriç (Mora), Akçiçek (Siskilip) ve Mari’deki (Tatlısu) kazılarının devam ettiği de kaydedildi.

Açıklamada, kayıplarla ilgili bilgi sahiplerinin Kayıp Şahıslar Komitesi’ne başvurup, bildiklerini paylaşmaları çağrısı yinelendi.

(TAK Haber Bülteni’nden – 12.10.2017)

 

 

 

 

Bu yazı toplam 3154 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar