1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Tarsus’un otizmli çocuklarının hayatına dokunan bir melek: İpek Atıcı
Tarsus’un otizmli çocuklarının hayatına dokunan bir melek: İpek Atıcı

Tarsus’un otizmli çocuklarının hayatına dokunan bir melek: İpek Atıcı

Tarsus’un otizmli çocuklarının hayatına dokunan bir melek: İpek Atıcı

A+A-

Murat OBENLER

Küçüklükten gelen iyilik yapma duygusunu meslek haline getirerek yüzlerce özel gereksinimli çocuğun hayatına dokunan, o ailelerin hayatlarının yönünü olumlu olarak değiştirecek dokunuşlar yapan, etkileşim temelli eğitimi sevgisiyle, disiplinle, özveriyle birleştirerek çocuklara sunan hem bir dönem Kıbrıs’ta görev yaptığı ÖZEV’deki hem de şu anda Tarsus Otizm Derneği’ndeki eğitime gelen çocukların gönlünde taht kurmayı başaran ve çalışmalarıyla Uluslararası Otizm Komitesi’ne seçili üye kabul edilen Beden Eğitimi ve Spor Öğretmeni/Özel Eğitim Hareket ve Beceri Eğitmeni İpek Atıcı ile özverili çalışmalarını, başarısını ve hedeflerini konuştuk.

 

“İçimde çok fazla merhamet ve iyilik yapma duygusu var”

Her insanın yaşamında çocukluk veya gelişim dönemlerinde yaşadığı bazı olayların, tanıştığı bazı kişilerin veya aile bireylerinin mesleklerinin etkisi olur. Senin özel gereksinimli bireylerle çalışma tercihini etkileyen böyle olaylar var mıdır? Özel gereksinimli bireylerle ilgili hafızandaki ilk hikayen nasıldı?

İpek Atıcı: Benim içimde çok fazla merhamet ve iyilik yapma duygusu var. Küçükken evde ne kadar özel yemek varsa bunları yaşlı insanlara dağıtırmışım, evlerini temizlemeye gider, tırnaklarını kesermişim. 1994 yılında teyzemin kızı dünyaya geliyor ve engelli olduğu için uzun yıllar bir abla gibi onun bakımını da yapıyorum. Çok anaç bir insanım ve nerede özel gereksinimli, yaşlı bir insan görsem onlara yardım etme duygusuyla hareket ettim. Anne olduktan sonra çocuğu olan anneleri daha çok anladım ve kendi çocuğuma davranılmasını istediğim gibi başkalarına da davrandım. Baştan savma iş yapmadım ve asla özensiz iş yapmadım.

 

Meslek seçimi süreçlerin nasıl gelişti?

Ben üniversitede Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliğini bitirdim ve stajımı da özel gereksinimli bireylerin okulunda yaptım. Orta ve ağır gereksinimli bireylerle çalıştım. Üniversite sonrası sadece 1 yıl normal çocuklarla çalıştıktan sonra hep özel eğitimdeydim.

 

Meslekte kullanacağı farklı alanlardan toplam 21 sertifika

Özel gereksinimli bireylerin eğitimi gerçekten çok özel, çok boyutlu ve zor bir alan. Sen başka hangi eğitimleri, kursları vs. aldın?

Evet söylediğiniz gibi birçok alanı içinde kapsıyor. Beslenme eğitimi, aile danışmanlığı aldım, psikoloji ve ailelere davranış dili, iletişim dili eğitimi aldım, ilk yardım ve temel bakım eğitimi aldım, Özel Gereksinimli Çocuklarda Sınıf Yönetimi eğitimi aldım, Okuma-Yazma dersleri aldım, Uzaktan Eğitim, Çocukta Yaratıcılık Eğitimi aldım, diksiyon ve temas kurma eğitimi aldım. Fizyoterapi antreman programına girdim. Klasik masaj teknikleri dersi aldım. Otizmli çocuklarda değerlendirme yöntemleri  aldım. İş güvenliği uzmanlığı eğitimi aldım. Toplam 21 tane sertifikam var.

 

“Ne kadar çok farklı öğrenci ile çalışırsanız o kadar çok gelişirsiniz, ilerlersiniz”

Farklı farklı yerlerde çalışmak mı yoksa uzun süre tek bir yerde çalışmak mı mesleki anlamda daha iyidir?
Ne kadar çok farklı öğrenci ile çalışırsanız o kadar çok gelişirsiniz, ilerlersiniz. Kültürel farklılıklar da bu eğitimde önemli bir faktördür. Otizmli çocuklar kültürden de etkileniyor. Kıbrısta, İngilterede, Tarsusta, Eskişehirde veya özel-devlet kurumlarındaki otizmli çocukların eğitimleri farklıdır.

“Kıbrısta ÖZEV’de 2 yıl çalıştım. Kıbrıs benim için unutulmaz bir yer. Adada kalamadığım için pişmanım”

 

Siz Kuzey Kıbrısta da görev yaptınız. Bu mesleki yolculuğunuzun bir parçası mıydı yoksa farklı nedenlerden dolayı mı buradaydınız?

Kıbrıs'ta ÖZEV (Özel Eğitim Vakfı) adlı vakıfta 2 yıl çalıştım. Her gün 9-10 saat arası derse giriyordum. Sabah Necati Taşkın İlkokulu ve öğleden sonra ve haftasonu da ÖZEV’de derslere girdim. ÖZEV’de Ersin Görsay ve babası orayı çok kollu yapmıştı, iyi ve işinin ehli öğretmenlerden oluşan bir kadro kurmuştu. Onun evlatları Seyit de bir otizmli özel gereksinimli bireydi. Çok kapsamlı hocalarımızla orada 2 yıl çalıştım. Cemal,Hidayet, Şengül,Ezgi hocalarımız bu çocuklarımız için birer şanstı. Çok özveri ile tüm yeteneklerini bu çocukların eğitimi için veriyorlardı. Ezgi Hocanın bu çocuklarımızdan kurduğu orkestra ve Firuze şarkısı herkesi çok duygulandırmıştı. Çocuklar okulda galoş yapıp devlet dairelerine satıyorlardı. Bu üretim çok güzeldi. Ben çocukların din kültürü ve ahlak dersi ile mutfak becerisi dersine de giriyordum.  ÖZEV Kafe de çok önemli bir yerdi. Orda çocuklarımızla ödüllendirme yapıyorduk. O da çok keyifli bir sosyalleştirme çalışmasıydı.

Kıbrıs benim için unutulmaz bir yer. Bana hep Kıbrıs'ta kalmam için tekliflerde bulundular. Ben Kıbrısta kalamadığım için pişmanım. Keşke kalarak UKÜ’de Özel Eğitim Sınıf Öğretmenliği’ni de bitirseydim. Kızım Melek Nilay’a hamile olduğum için kalamazdım. Okul ile eşim ve kızım arasında bir tercih yaptım.
Çok fonksiyonlu bir öğretmen olduğumu rahatça söyleyebilirim. Kıbrıs’taki çalışma performansım çok iyiydi. 2 yılda 1056 saat ders yaptım. 1,5 yıl boyunca gölge öğretmenlik yaptım.

Yine TOHUM Otizmde bulundum. Bünyamin ve İbrahim hocalarımdan ders aldım. Türkiye’nin belli uygulama okulunda bulundum. Çocukların hakları konusunda bilgiler aldım. Hareket eğitimi, aquaterapi eğitimleri nasıl alınır konularını inceledim ve her ilde, ilçede, merkezde uzmanın, öğretmenin yaklaşımını farklı olduğunu gördüm. Ben yalıtılmış eğitime, ötekileştirilmiş, tekleşmiş eğitime karşı bir eğitimciyim.

 

“Her birey eğitimden eşit miktarda yararlanmalıdır. Ailenin çocuğu toplumdan ötekileştirmemesi ve kesinlikle deli muamelesi yapmaması gerekir”

Siz hem örgün eğitimdeki gölge öğretmenliği de yaptınız özelde merkezlerde de görev yaptınız. Özel gereksinimli bireylerin doğru eğitim süreci nasıl olmalıdır? Nelere dikkat edilmesi gerekir?
Hem otizmli çocuklar hem de aileleri eğitildikten sonra kaynaştırmaya alınabilir. Siz gerekli eğitimleri almamış ağır bir otizmli bireyi standart eğitimin içine koyarsanız hem o aileye hem diğer çocukların eğitim hakkına hem de o çocuğa büyük bir darbe yapmış olursunuz.
Gölge öğretmenliğinde siz çocukla ilgili her şeyi bilmelisiniz. Siz çocuğunuzu ona emanet ediyorsunuz.

Bu kişinin eğitimci değil özel eğitimci olması gerekir. O sorumlu olduğu birey yanı sıra sınıftaki öğretmen ve çocuklar için de önemlidir. Pedagojik formasyonu kesinlikle olmalıdır. Gölge öğretmen,okul idaresi,aile, okuldaki özel eğitim öğretmeni ve sınıf öğretmeninin işbirliğiyle çocuğa uygun eğitim verilir. Gölge öğretmen çocukla sınıfın en arkasında oturur ve onun kriz çıkaracağı saatlerden beslenme alışkanlıklarına, özel durumlarından genel durumlarına kadar her şeyi takip ederek yönlendirir.

Çocuğun gruba dahil edilmesi sürecinde gölge öğretmen ve sınıf öğretmeni işbirliği olmazsa olmazdır. Gölge öğretmen sınıf öğretmenine eşdeğerde olup hem özel çocuğun hem de ailesinin hayatını kolaylaştırmak zorundadır. Bu hizmet sosyal devlet ilkesi altında devlet kontrolü altında özel eğitimciler tarafından verilmelidir. Her birey eğitimden eşit miktarda yararlanmalıdır. Çocuk özel rehabilitasyon merkezlerinde kontrolsüz şekilde, uzman olmayan öğretmenlerden eğitim görmemelidir. Hareket eğitimi çok önemlidir.

Ailenin çocuğu arkadaşlarından, etraftan, toplumdan ötekileştirmemesi çok önemlidir. Bilinçlendirme kesinlikle olmalıdır. Çocuğa kesinlikle deli muamelesi yapmamalıdırlar.

“Sadece özel çocukların aileleri birbirlerini anlıyor, diğer kesimler gözlerinin pencerelerini özel çocuklara kapatmıştır.”

 

Türkiye’de bilinçlendirme ne durumdadır ?

Sadece özel çocukların aileleri birbirlerini anlıyor, diğer kesimler gözlerinin pencerelerini özel çocuklara kapatmıştır. Özel çocukların olduğu bazı sınıflarda krizler çıkıyor ve veliler bu çocuklarımızı istemiyorlar, aleyhinde imzalar toplanıyor vs. Kıbrısta hiç rastlamadım ama Türkiyede oldukça çok rastlıyorum. Bunun temeli branş öğretmenlerinin derslere girmemesi, okulu ve aileleri bilinçlendirmemesidir. İnsani boyutta ise özel çocuk diyerek ötekileştirmemeliyiz.

foto-2-002.jpeg

“Etkileşim temelli eğitimden yanayım. Fatih Düzenli hocamızın özverili olması, bizlerin özverili çalışmaları ile bu çocuklara bu eğitimi kesintisiz vermemiz bizlerin başarısıdır”

Yaşadığın Tarsustaki Tarsus Otizm Derneği’nde de çalışmalarını sürdürüyorsun. Buradaki çalışmalarda hangi sistematiğe göre hareket ediyorsun?
Tarsus Otizm Derneği’nin kurucusu küçükken geçirdiği bir elektrik akımı olayı sonucunda vücudunda derin yanıklar olan ve kolunu kaybeden Fatih Düzenli’dir.

O insanları daha iyi anlayarak sorunlarıyla daha yakından ilgileniyor. Derneğe 250-300 kişi üyedir. Ben Milli Eğitime bağlı Halk Eğitim Merkezleri’nde görev ifa ediyorum. Ben usta öğretici olarak oradan buraya görevlendirmeyim. Dernekte hareket-beceri koordinasyon etkinlik kurslarına giriyorum. Yurtiçi ve yurtdışından teklifler almama rağmen bu çocukları ve bu merkezi bırakmak istemiyorum.

Her 10 veliden 8’i boşanmış ve çocuğunun geçimini devletten aldıkları maaşla sağlıyorlar. Normal şartlarda bu eğitimler çok pahalı olduğu için ancak bu gibi devletin çatısı altındaki yerlerde çocukları için bu eğitimleri alabiliyorlar. Fatih hocamızın özverili olması, bizlerin özverili çalışmaları ile bu çocuklara bu eğitimi kesintisiz vermemiz bizlerin başarısıdır.

Eğitimlerimi bireysel olarak veriyorum. Tarsus Otizm Derneği’nde öğrencilerimi ayrı ayrı alıyorum. Haftada 35 öğrenci alıyorum ve herkesin belli gün ve saati var. Her çocuğun yapabileceği ve yapamayacağı hareketler var bu yüzden her ders farklıdır. İşin içine velileri de sokarım ve etkileşim temelli eğitimden yanayım. Bir velimiz bana gelip çocuğunun benim sesimden çok etkilendiğini söyleyerek kendisi de yaşlı olduğu için çocuğuna mutfak becerilerini öğretmemi rica etti ve biz belli sürelerde mutfağa girerek bu becerileri çocuğumuza öğrettik. Burada sosyal sorumluluk konularında hassas olan iş insanları da bizlerin çocuklar için düzenlediğimiz gezi,piknik, at binme gibi etkinliklere ve temel ihtiyaçlarına destek veriyorlar.

 

“Yaptığım çalışmalar Uluslararası Otizm Komitesi tarafından görüldü ve bu komiteye seçili üye olarak kabul edildim”

Uluslararası Otizm Komitesi’ne seçili üye olman da önemli bir başarıdır. Çok yeni galiba. Onun hikayesini de dinlemek isterim.
Dünyada ve Türkiye’de komitenin seçtiği sayılı öğretmenlerin araştırmalarında benim Dernekte yaptığım bazı çalışmaları (bilgi ve verileri) gördüler. Birçok rehabilitasyon merkezlerinin kabul etmediği çocukları ben alıyorum ve onlarla yaptığım kurslarda başarı(ilerleme) gösteriyorum. Bunları da sosyal medyada yayınlıyorum. Bunları başarıları görerek ben de seçili üye olarak bu komiteye kabul edildim.

2-354.jpg

“Bu çocuklar zaman içinde yaptığımız hareketleri unutuyor ama onlara sevgimi asla unutmuyorlar”

Siz bu çocuklarla vedalaştığınızda neler hissediyorsunuz? Sonrasını da takip ediyor musunuz?
Öğrencilerimin sevgisi gerçek ve sabittir. Ben işimi severek yapıyorum, tekrara düşmüyorum. Çocuk seviliyor, sayılıyor, değer görüyor ve her hafta derse koşarak geliyor. Tüm öğrencilerim ve velileri benim için tek ve biricik. Bu çocuklar zaman içinde bu yaptığımız hareketleri unutuyor ama onlara sevgimi asla unutmuyorlar. Bu benim başarımdır.

 

“Özele geçersem bu işin maneviyat bölümü gider ve iş ticarete dönüşür. Ben bu çocuklarımı asla bırakmam"

Bu işin büyük bir maneviyat boyutu var. Siz maneviyat temelli bir eğitimi tercih ediyorsunuz anladığım. Özel merkezler gibi ticari bakmıyorsunuz bu konuya.

Evet doğru bir tesbit yaptınız. Bana birçok özel rehabilitasyon merkezinden çeşitli teklifler geliyor ama eğer öyle bir yer açarsak bu aileler 500-600 TL olan kurs bedelini karşılayamazlar ve bu tedaviler sona erer. Özele geçersem bu işin maneviyat bölümü gider ve iş ticarete dönüşür. Ben bu çocuklarımı asla bırakmam.

 

“Mesleki doyum noktasındayım. Araştırma-geliştirmeye açığım. Elimdekileri geliştirme yolunu seçiyorum”

Mesleki hedeflerin var mıdır? Başka ülkeler, bürokraside yükselme, akademi, siyaset veya kendi yerini açma gibi.
Ben temel eğitimimi tamamladım, süpervizyon eğitimlerine katılıyorum. Araştırma-geliştirmeye açık bir öğretmenim. Birçok hareket eğitmenini takip ediyorum, onlar da beni takip ediyor. Ben mesleki doyum noktasındayım. Tüm çözüm yollarını kullanarak başarıya ulaşıyorum. Tek başıma büyüttüğüm bir çocuğum da olduğu için kişisel sorumluluklarımın da farkındayım ve bunu işimle özel hayatımı dengeleyerek sürdürmeliyim. Elimdekileri geliştirme yolunu seçiyorum.

 

Son olarak neler eklemek istersin?

Birçok eğitmen ses tonumda çocukların nörofüzyolojik harekete geçmelerini sağladığını söylüyorlar. Bu konuda araştırmalar yapacaklarını söylüyorlar. Bu büyük bir örneklem grubu gerektiriyor. Eğer bu olumlu sonuçlanırsa çocuklara verilen ses dalgalarında, bir olayı şarkılarla, sözlerle anlatım için sesim kullanılabilir. Bu açıdan da faydam dokunursa ne mutlu bana. 

1-398.jpg

 

Bu haber toplam 7426 defa okunmuştur
Etiketler :