Serhat İncirli

Serhat İncirli

Seks!

A+A-

Buralarda “Seks”le ilgili yazı yazmak sanırım hala tabudur...

Ama bazı şeyler vardır ki, bazı kişiler belki daha iyi anlar diye, yapmaktan çok hoşlandıkları bir aktivite ile anlatmak gerekir...

 

-*-*-

 

Seks bir aktivite midir?

Yani!

Seks, canlıların veya hayvanların en temel ihtiyacıdır...

 

-*-*-

 

Türk Dil Kurumu sözlüklerine göre, “seks yapmak”, “cinsel ilişkide bulunmak”tır...

 

-*-*-

 

Efendim cinsel yönelim veya solo çalışmalar meselesine girmeksizin ve Kamasutra gibi tarihi pozisyonlardan hiç bahsetmeksizin, önce açıklanması gereken şu konu vardır diye düşünmekteyim...

 

-*-*-

 

Seks yapmak, bir ihtiyacın ötesinde mutluluk  veren bir aktivitedir...

Ve sekste solo çalışma dışındaki tüm ilişkilerde “gönüllülük” esastır...

Yani “iki taraf da isterse”, seks, seks olur...

 

-*-*-

 

Sadece bir tarafın keyfi için yapılacak seks; doğru bir keyif, doğru bir mutluluk, doğu bir aktivite olmaz...

Ve çoğu zaman ya “tecavüz” gibi suç olma durumuna düşer ya da “fahişelik”le karışıp, ticari bir faaliyet hatta endüstri olarak karşımıza çıkar...

 

-*-*-

 

Seks, sağlıklı insanların, medeni toplumların önemli bir uğraşıdır...

Travmaya hiç mahal bırakmaksızın, “mutlu son” yaşanması çok değer verilmesi gereken bir olaydır...

 

-*-*-

 

İstemeyen, beğenmeyen, arzulamayan, zamanı olmadığını düşünen “karşı tarafı”, “Ben çok istiyorum; inan çok mutlu olacaksın” diye ikna etmek bir dereceye kadar mantıklıdır...

Ancak “yat ulan, yapacağım” diye zorlamak, “şiddettir, zorbalıktır, tecavüzdür, ahlaksızlıktır”...

Parasını ödeyip yapmak da gayet açıktır ki sektörel bir konudur!

 

-*-*-

 

İstemiyorum canım!

Bitti!

Zorla, inatla, şiddetle, baskıyla yapacaksan sen ya “külliyen” sapıksın, ya “külliyen” vordosun, ya “külliyen” vahşi bir hayvansın!

***************************************

Dünya’yı korkunç bir

yakın gelecek bekliyor!

 

Bir çok kişiye ya da “konunun uzmanına göre”, “Küresel açlık krizi” olarak açıklanan olay aslında daha çok “yoksulların krizi”dir...

Ancak yine de tüm Dünya’yı ilgilendiriyor olması veya ilgilendirmesi gerektiği için, buna “küresel açlık krizi” deniliyor...

 

-*-*-

 

Küresel açlık krizinin boyutu gerçekten çok korkunç...

İnsani yardım kuruluşlarına göre her dört saniyede bir kişi açlıktan ölüyor.

Evet, dörde kadar yavaş yavaş sayın; “biiiiiir, ikiiiiii, üüüüüç ve dööört...”

Son “t” harfi ile ilk “b” harfi arasında geçen dört saniyede bir insan, açlıktan yaşamını yitiriyor...

 

-*-*-

 

Uzmanlara göre açlık bugün dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük kriz...

Ve yine aynı uzmanlara göre “insanım” diyen herkes, hayat kurtarmak adına endişelenmeli ve harekete geçmeli...

Geçebiliyor mu?

Hayır geçemiyor!

Yoksullaşma ve tüm Dünya’yı etkileyen ekonomik kriz, toplumları bencilleştiriyor...

Belki çaresizleştiriyor da...

 

-*-*-

 

Kıbrıs’ın Kuzey coğrafyasında da “yoksulluk” boyutu hızlı bir şekilde artıyor ama henüz Somali, Etiyopya ve Kenya'da yaşanan krizin bizi vurması ihtimali neredeyse “imkansız” bir noktadadır...

Ancak, enflasyon, savaşlar, olası savaş, iklim değişikliği gibi “etkiler”in çok iyi hesaplanması ve çok iyi yönetilmesi, bizim için de kaçınılmazdır...

Afrika’dan Batı ülkelerine göçün çok önemli bir “hub merkezi” yani dağıtım noktası haline gelen Kuzey Kıbrıs’ta, özelde insan ticareti, genelde ülkenin iyi yönetilmesi noktasında, mevcut hükümete güven duyan var mı?

Bence hükümetin bizzat kendi elemanları dahi bu konuda umutsuzdur!

Ve bilgisizdir!

 

-*-*-

 

Afrika ülkelerinin bazıları yağmursuzluktan ve haliyle hiç bir şey üretememekten dolayı çocuklarını kaybediyor...

İçecek ya da kullanacak su kalmadı...

Aşırı sıcaklar, hayvanlarını da öldürüyor...

Göç “kaçınılmaz” hale geliyor...

 

-*-*-

 

Her gün milyonlarca insan umutsuzca yiyecek arıyor.

BM Dünya Gıda Programı (WFP), Somali, Etiyopya ve Kenya'da 26 milyon insanın kuraklık nedeniyle şiddetli açlık çektiğini tahmin ediyor.

 

-*-*-

 

WFP’ye göre dünya çapında akut açlık yaşayan 345 milyon insan yaşamla ölüm arasındaki çizgi üzerinde bekliyor...

Bu rakam, sadece 2 buçuk yıl önce 170 milyonun altındaydı...

Savaşın darmadağın ettiği Yemen’de, Güney Sudan, Afganistan ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde insanlar açlıktan ölürken, Ukrayna'daki savaşın da on binlerce aç insanı yerinden etmesi; bu savaşın yayılması beklentisi; endişeyi artırıyor...

Ve yine bu savaş nedeniyle, küresel gıda fiyatlarının artması; açlıkla mücadele eden ülkelere desteği de aşağıya çekiyor...

 

-*-*-

 

Tüm Dünya’da, açlıkla mücadele ve aç insanları beslemek elbette herkes için bir öncelik haline gelmeli... Bu noktada özellikle “büyük devletler”in işbirliği yapması gerekiyor... Ancak İtalya örneğindeki gibi “faşistleşen yönetimler”; Ukrayna kirizi nedeniyle Avrupa’nın “üşüme olasılığı”ndan başlayıp, “nükleer savaş” korkusuna varan beklentileri; var olan kaynakların açlığı ve Afrika’daki kıtlığı önlemeye yöneltemiyor... 

Dünya’nın hayat kurtarmak için çok ciddi işbirliğine ve siyasi iradeye ihtiyacı var!

Aynı zamanda bunu düşünecek kalplere de!

 

-*-*-

 

Sizce bu işbirliği, bu irade ve bu kalpler var mı?

Bence yoktur!

 

-*-*-

 

Sonuç mu?

Kehanet!

Nasıl bir kehanet?

“Korkunç bir yakın gelecek beklentisi” ile dolu br kehanette bulunmak, bana uzak gibi gelmiyor!

aaaaa-002.jpg

Türkiyeli bir dostum aradı ve sordu: “Bronzo nedir?” Açıkladım: T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın talimatı ile Lefkoşa’daki T.C. Büyükelçiliği, “Kıbrıslı Türklerin iyiliği ve refahı adına, doğrudan akaryakıt alımından yediği kazıklara karşı bir eylem organize eder mi? Edemez... İşte bu edememe haline “Bronzo meselesi” denir! Anlamadı!

Bu yazı toplam 4280 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar