1. YAZARLAR

  2. Yücel Vural

  3. ‘Sağırlar Diyaloğu’
Yücel Vural

Yücel Vural

SALAMİS TARTIŞMALARI

‘Sağırlar Diyaloğu’

A+A-

İki lider arasında 3 Kasım 2020 tarihinde BM Kıbrıs Özel Temsilcisi huzurunda yapılan gayriresmi ‘tanışma’ toplantısının herhangi olumlu bir sonuç ürettiği söylenemez.

Zaten, hiç kimse bu toplantının olumlu bir hava yaratacağı beklentisi içinde değildi.

BM adına yapılan açıklamada ‘görüşmenin samimi bir ortamda gerçekleştiği’nin duyurulması kimseyi umutlandırmamalı.

Sadece BM’nin uzun süredir bu toplantının gününü sabırsızlıkla beklediği biliniyordu.

En azından Genel Sekreter Guterres, kuzeydeki seçimin arifesinde bunu açıklama gereğini hissetmiştir.

Bunun nedeni ise, BM’nin bu toplantıdan çok umutlu olması değildi.

Herkes, artık kuzeyde yapılan liderlik seçiminin sonuçlarına bakarak Kıbrıs sorununun gidişatı hakkında yeterli veriye sahiptir.

Ama BM’nin, Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümü dışında başka beklentileri de vardır.

O da bölgede tırmanan gerginliğin dizginlenmesidir.

Çünkü bu gerginlik herhangi bir şekilde Kıbrıs’a da aktif şekilde sirayet edecek olursa kontrol edilmesi oldukça zor olabilir.

Bunun sonuçlarını henüz telaffuz etme cesaretini kimse göstermiyor.

İki lider arasında yapılan gayriresmi toplantı, Kıbrıs sorunundaki olumsuz gidişatın resminin çizilmesi anlamını taşıyor.

Bunun daha ötesi yok.

Gerek sayın Tatar’ın gerekse sayın Anastasiadis’in toplantı sonrasında yaptığı açıklamalar, sadece tarafların duruşunu yansıtmıyor.

Ayni zamanda, tansiyonun her an yükselme potansiyelinin varlığını da ilan ediyor.

Sayın Tatar, beklendiği gibi, bu toplantıda iki-devletli modeli gündeme getirdiğini vurguladı.

Bu ‘iki devletli çözüm gündemi’ önerisi için karşı taraftan olumlu bir yanıt bekliyor muydu?

Kıbrıs sorununu bilenler bunun olumlu bir yanıtının olamayacağını tahmin ediyor.

Peki, Tatar bunu bilmiyor mu?

Bu iki devletli çözüm modeli önerisine Anastasiades ezberden karşılık vermiştir: “Bu öneri BM parametrelerine aykırıdır.”

Umarız, bu toplantıda, Anastasiadis’in birisinin kulağına, fısıltı halinde, ‘egemen eşitlik fena fikir değil’ dediği iddia edilmez!

Sayın Tatar’ın açıklamalarından anladığımız kadarıyla, Kıbrıs Türk tarafı, 2002 tarihinden sonra ilk kez artık ‘federasyon konuşmak istemediğini’ BM’in bir üst görevlisinin huzurunda dile getirmiştir.

Yani, ilk kez, ayni zamanda, iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon çözümü için şimdiye kadar müzakerelerde elde edilen ilerlemeler resmen geri çevrilmiş oldu.

Göründüğü kadarıyla, bu görüşmeye giderken Anastasiadis’in aklı Berlin Zirvesi’ndeydi.

Bu nedenle Tatar’ın ‘tarafların işbirliği yapabileceği alanların varolduğunu’ vurgulamasına pek aldırış etmedi.

“Berlin Zirvesi’nde bıraktığımız yerden devam edelim” demekle yetinmesi güçlü bir olasılıktır.

O zirvede, BM, Kıbrıs sorununun çözümünün aşamalandırılması ve Stratejik Anlaşma hedefinin artık ortaklaşa ilan edilmesini gündeme getirmişti.

Taraflar, yani Akıncı ve Anastasiadis bunu kabul etmişti.

Anastasiadis, ‘Stratejik Anlaşma’nın geriye dönüşü olmayan bir çözüm yolu olduğunu biliyordu.

O nedenle, bu konuda pek rahat olduğu söylenemez.

Akıncı zaten çözüm için sabırsızlanıyordu. Yani, çözüm sürecini hızlandıracak böyle bir yaklaşıma karşı olması beklenemezdi.

Anlaşılan, Tatar’ın Berlin Zirve sonuçlarına göz atmak için zamanı olmamıştı!

Cumhurbaşkanı Tatar, kapalı Maraş konusunda kamuoyunun bildiği duruşu, resmen ve BM gözetimi altında yapılan bir toplantıda KıbrıslıRum lidere iletmiş oldu:

“Kapalı Maraş KKTC toprağıdır. Mülkiyet haklarına saygı göstereceğiz.”

Bu duruşa karşılık Anastasiades’in tutumu çoktan belirlenmişti. BM Güvenlik Konseyi’nin Kapalı Maraş için aldığı iki önemli kararı hatırlatmış olması en yüksek olasılıktır.

Ayrıca, buna Denktaş-Kiprianu zirve kararını da eklemiş olması şaşırtıcı olmayacaktır.

Peki zirvede ortaklaşa paylaşılan hiçbir şey yok muydu?

Elbette vardı: Bu zirvede kimsenin aceleci olmadığı anlaşıldı.

Anastasiadis, şimdi, Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin tutumunun bir uzlaşmaya varılmasına imkan vermediğini iddia edecektir. İşte bunun kanıtlanması için zamana ihtiyacı vardır.

Tatar ise, Dünya’nın artık federasyondan umudu kesmesini ve iki devletli çözüm modelini benimsemesini beklerken zamana ihtiyacı vardır.

Uluslararası toplum ise bu ‘yeni’ durumun bölgesel istikrarsızlık şeklinde ortaya çıkacak etkilerini dizginlemek için zamana ihtiyacı olacaktır.

İşte bu nedenlerden ötürü, hem bu yazının başlığı hem de Dr. Okan Dağlı ile Salamis Tartışmaları’nda yaptığımız ve SİM TV’de 7 Kasım 2020 Cumartesi günü  saat 20:00’de yayına girecek olan söyleşinin adı ‘Sağırlar Diyoloğu’ oluverdi.

Bu yazı toplam 1774 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar