Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

“Mühür”

A+A-

"Mühür" deyince benim aklıma "Port of Famagusta" gelir.

Bu mühürle Mağusa Limanı'ndan Avrupa'ya mal satıyorduk.
Ekonomimize milyon dolarlar giriyordu böylece...
Konfeksiyondan narenciyeye olağanüstü bir üretim ve istihdam vardı.

***

"KKTC mührü kullanılacak" dendi bir gün!

1972’te Kıbrıs’ın Avrupa’yla işbirliği çerçevesinde başlayan ve Kıbrıslı Türk liderliğinin de imza koyduğu anlaşma ile “tercihli gümrük” üzerinden yürütülen süreç, “KKTC” mührüne geçilmesiyle darbelendi.

Avrupa Birliği Adalet Divanı kararı geldi.
O dönem “savunma” dahi yapılmadı.
Kapılar kapandı.
Avrupa pazarından uzaklaştık böylece...
Yalnızlaştık.

***

Bu mühür meselesi SABAH'ın dünkü yayını ile aklıma geldi.

"Bu eser Doğu Akdeniz'deki bağımsız Türk dünyasının mührüdür!"
Hangi eser?
"Yerleşke" diyerek ambalajladıkları, gereksiz bir şatafat ve ihtişamdan oluşan beton yığını...

Dünyada kimsenin tanımadığı "Cumhurbaşkanı" orada oturacak!
“Meclis” oyunu orada oynanacak.

"Bağımsız" diyorlar ya…
Binanın mimarını bile seçemediler.
Türkiye'de hazırlandı proje ve mimara, Bakanlar Kurulu kararıyla "istisnai yurttaşlık" verdiler.
Projeyi kimseler görmedi.
İnşaat ilerledikçe anladık ne olduğunu…
Mühür bu!
640 bin metrekarelik "müdahale anıtı."

O binaya baktıkça, Kıbrıslı Türklerin iradesine, demokrasisine, özgürlüklerine müdahale anımsanacak her daim...

***
Bir ülkenin geleceği ihtişamlı binalarla inşa edilmiyor.
O “mührün” içerisinde gençlerimizin dünyaya açılması var mı?
Uluslararası topluma dahil olacak mıyız, yoksa yine uzaktan mı izleyeceğiz olup, biteni…

“Dost” dediğiniz ülkeler dahi uluslararası temas yapmıyor bizimle…
Türkiye güya tanıyor!
Atina’dan Larnaka’ya uçuyor takımları ama kuzeye gelmiyor.

Göze almıyor uluslararası organizasyonlardan dışlanmayı…
Bedel ödemiyor!
O bedeli Kıbrıslı Türk gençliği ödüyor nesilden nesle…

Mühür?

***
Suskunluklar büyütüyoruz, hayat alanımız giderek daralırken…
Dipsiz bir kuyuda gibiyiz.
Işığı arıyoruz, gözümüzü bağlıyorlar.
Kıbrıs Cumhuriyeti adlı ortak devlet Kıbrıslı Rumların, adanın kuzeyi de Türkiye’nin emrinde…
Böylesi bir gerçeklik avaz avaz bağırıyor ortada…

***
"Bu eser Doğu Akdeniz'deki bağımsız Türk dünyasının mührüdür!”
Ne bağımsız, ne bağımsız!
Birbirimizi kandırıyoruz, her gün, her gece…


Asil Nadir

asil-nadir.jpg

Asil Nadir'le mesleğimin ilk yıllarında, o ilk gençlik heyecanlarında yakın çalışma imkanı buldum. Kıbrıs'ın kuzeyinde profesyonel gazeteciliğe geçiş sürecinde imzası vardır.
Büyük bir yatırım yapmıştı.
Kıbrıs, Bozkurt, YeniGün!
En ileri teknoloji, insan kaynağı ve organizasyonla yayınlanan üç gazete birden…

Medyaya değil yalnızca, o dönem turizm, tarım ve sanayiye de ciddi yatırımları oldu.
Ada'da üretimin değer kazandığı yıllarda ekonomiyi ayağa kaldıran isimlerden biriydi.

Dünyaya açılmıştı ürünlerimiz...
Turizmde çağ atlamıştık.
Vizyonu çok genişti…

***
Hep büyük hayalleri vardı.
İddialıydı, romantikti, yenilikçiydi…
Bir döneme damgasını vurdu tam anlamıyla…

Çok insanın hayatını değiştirdi, çok insanı zenginleştirdi…
Asil Nadir sayesinde köşeyi döndü çokları…

Lefke'den Birleşik Krallık'a uzanan bir imparatorluğun sahibiydi. Polly Peck'i büyük bir uluslararası şirkete dönüştürdü. Avrupa'nın devleri arasında girdi. Ama bu başarısını koruyamadı.

1990’ların başında Polly Peck, mali usulsüzlükler ve yolsuzluk iddialarıyla çalkalandı. Şirketin çöküşü sonrası Asil Nadir, milyonlarca sterlinlik yolsuzluk yaptığı suçlamasıyla yargılanmaya başlandı. Kıbrıs’a kaçtı…

Kendi oteli Jasmine Court’ta basın önüne çıkmıştı, anımsıyorum. Avrupa’dan gazeteciler gelmişti. Yıllar sonra kendince adalet arayışıyla yeniden İngiltere'ye döndü, yeniden hapse düştü.

Kolay değil...
Zirveyi de gördü, dibi de…

***
Çok anılarımız var, Asil beyle...

Saygımız da büyük oldu, hayal kırıklıklarımız da...
Yanlış seçimleri ya da stratejileri çöküşünü getirdi.

Son dönemi üzücüydü.

Kıbrıslı Türklerin tarihinde önemli bir değer olarak anımsanacaktır.
İyisiyle, kötüsüyle...

Yaşamını kaleme alsaydı keşke...
Kendisi anlatsaydı, doğrularını, yanlışlarını, yaşadıklarını...

Asil bey sayesinde tanıdım, Safiye hanımı, annesini...
Bir de kız kardeşi Bilge hanımı...
Onların nezaketi, zarafeti, merhameti bir başka özel, önemli...

Dünya çapında bir iş başarısından uluslararası skandala dönüşen çalkantılı bir hayata hep gündemde kaldı. Kıbrıslı Türkler, belki de küresel ölçekte en önemli başarılara imza atmış enteresan bir kişiliği kaybetti.
Anısı daim olsun...

Bu yazı toplam 1014 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar