1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. “Mevzuatta eksiklikler var, kapsam genişletilmeli”
“Mevzuatta eksiklikler var, kapsam genişletilmeli”

“Mevzuatta eksiklikler var, kapsam genişletilmeli”

Koruma emirleri, şiddet mağdurlarını hukuken koruyor ancak başvuru süreci, tebligat sorunları ve yasal eksiklikler mağdurların korunmasını zorlaştırıyor.

A+A-

Serap ŞAHİN

Gündemin yoğun ve karmaşık temposu içinde bazen gözden kaçan, ancak toplum için hayati önem taşıyan pek çok konu var. ‘Kör nokta’ isimli yazı dizisinde, gündemde olmayan ama bilinmesi ve anlaşılması gereken kritik meseleleri alanında uzman isimlerin görüşleriyle sizlere aktaracağız.

İlk haberimizde, kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir hukuki koruma aracı olan koruma emirlerini Avukat Sevilay Yıldırımer’in değerlendirmeleriyle ele aldık.

Kıbrıs Türk toplumunda kadına yönelik şiddet olaylarının giderek arttığını ve bu konuda hukuki koruma mekanizmalarının öneminin her geçen gün daha çok öne çıktığını görüyoruz. Avukat Sevilay Yıldırımer, “Koruma emri aslında çok değerli bir koruyucu mekanizma. Şiddet uygulayan kişi, şiddet mağduruna belirli mesafede yaklaşmaktan men edilebiliyor. İkametgahına ya da iş yerine girmesi engelleniyor. Ateşli silahı varsa polis tarafından teslim alınıyor. Bunlar koruyucu önlemler ve bunlara uyulmazsa hapis cezası var.” diyerek koruma emrinin kapsamını anlattı.

Yıldırımer, “Polisin koruma emri verme yetkisi yok, kişinin kendisi mahkemeye başvurmalı. Ama tabii ki bir avukatla yapmak en sağlıklısı. Mahkeme sizi dinliyor ve ilk aşamada geçici koruma emri verebiliyor,” diye ekledi. Ayrıca, koruma emrinin geçici olarak 3 hafta ile 1 ay arasında verildiğini, ancak mahkemenin takdirine göre bu sürenin uzatılabileceğini belirtti.

Mevzuatla ilgili eleştirilerini de paylaşan Yıldırımer, “Beni ısrarlı takip eden ama hiç tanımadığım birine neden koruma emri alamıyorum? Bunun aile yasasında yer alması gerekir. Bayram tatili gibi mahkemelerin kapalı olduğu dönemlerde şiddete maruz kalırsanız beklemek zorundasınız, bu doğru değil. Nöbetçi mahkeme sistemi kurulmalı. Kadının ifadesi birçok durumda yeterlidir. Bu mekanizma çok iyi ama geliştirilmeli.” ifadelerini kullandı.

Yıldırımer, başvuru sürecinde ise “Öncelikle TOCED’e gitmek lazım. Oradaki memurlar kimseyi geri çevirmiyor, şiddet öyküsünü dinliyorlar. TOCED onaylarsa Barolar Birliği’nden avukat seçme hakkınız var. Seçtiğiniz avukattan memnun değilseniz başka bir avukatı da seçebilirsiniz. Bu çok önemli çünkü güven ilişkisi olmazsa kişi kendini mahkum hissedebilir.” dedi.

Şiddet mağdurlarına da şu çağrıyı yaptı: “Eğer şiddete maruz kaldıysanız kesinlikle polise şikayet edin. Polise gitmek zor ama işin başlangıcıdır. Gitmek istemezseniz de hemen koruma emri alıp şiddet uygulayıcısını hayatınızdan uzaklaştırmalısınız. Gidecek yeriniz yoksa sığınma evlerine başvurabilirsiniz, 183 hattı 7/24 destek verir.”

Çocukların korunmasına ilişkin ise, “Çocuğun okuluna gitmekten men edilmesi mümkün. Ama anne babanın bağını koparmamak için çocuk, babaanne, hala gibi güvenilir refakatçilere bırakılabilir. Çocuklar bazen kadının şiddet uygulayıcıdan uzaklaşmasını engelliyor, koruma emri bu durumu da gözetiyor,” ifadelerini kullandı.

Sonuç olarak, Yıldırımer, “Bu mekanizma hayati ama eksiklikleri var, mutlaka geliştirilmesi gerekiyor. Özellikle tebligat süreci hızlanmalı, mahkemelerin kapalı olduğu dönemlerde de koruma emri alınabilmeli.” diyerek kadına yönelik şiddetle mücadelede etkin bir korumanın sağlanmasının önemine vurgu yaptı.

 

“Mahkeme emrine uyulmazsa 18 aya kadar hapis cezası verilebilir”

Avukat Sevilay Yıldırımer, toplumda “uzaklaştırma emri” olarak bilinen koruma emrinin şiddet mağdurlarını korumak adına çok değerli bir hukuki mekanizma olduğunu belirtti. Koruma emirlerinin farklı şekillerde ve gerekçelerle alınabildiğini söyleyen Yıldırımer, bu önlemlerin kapsamına dair önemli bilgiler paylaştı.

“Şiddet uygulayıcısının, mağdura 200 metre yaklaşmasının engellenmesi, evine veya iş yerine girmesinin yasaklanması, eğer çocuk varsa onun ve aile fertlerinin korunması amacıyla okul gibi yerlere girişinin önlenmesi gibi tedbirler uygulanabiliyor” diyen Yıldırımer, ayrıca şiddet uygulayıcının ruhsatlı silahı varsa polis tarafından teslim alınabildiğini, gerekirse 7/24 polis koruması verilebildiğini, tüm iletişim yollarının da kesilebildiğini kaydetti.

Bu emirlere uyulmaması durumunda ciddi yaptırımların devreye girdiğini belirten Yıldırımer, “Aile Yasası’na göre, koruma emrine riayet edilmemesi halinde 18 aya kadar hapis cezası verilebilir. Bu emirler Aile Mahkemesi tarafından çıkarılabilir. Ayrıca mağdurun polise şikâyette bulunması durumunda, polis dava başlatabilir ve tutuklama da gerçekleşebilir. Çünkü bu, bir mahkeme emrine riayetsizliktir” ifadelerini kullandı.

 

“Tehdit, tek başına psikolojik şiddettir ve yeterlidir”

Yıldırımer, koruma emrinin yalnızca fiziksel şiddet sonrasında değil, şiddet olasılığı bulunan durumlarda da alınabileceğini vurguladı. Koruma emri başvurularında hangi şartların geçerli olduğunu açıklayan Yıldırımer, fiziksel, psikolojik, ekonomik veya cinsel şiddetin varlığı ya da bu şiddet türlerinin uygulanma ihtimalinin yeterli olduğunu ifade etti.

“Örneğin bir kişinin ‘seni öldürürüm’ şeklinde tehdit edilmesi, henüz fiziksel şiddet yaşanmamış olsa da koruma emri için yeterli bir gerekçedir” diyen Yıldırımer, bu tür tehditlerin doğrudan psikolojik şiddet anlamına geldiğini belirtti.

Yıldırımer, “Şiddetin gerçekleşmesini beklemeye gerek yok. Şiddetin olma ihtimali bile yeterlidir. Bu da koruma emrinin önemini ve koruyucu yönünü gösteriyor” ifadelerini kullandı.

 

“Başvuru avukat aracılığıyla yapılmalı, mahkeme tek taraflı işlem başlatabilir”

Avukat Sevilay Yıldırımer, koruma emirlerinin alınma süreciyle ilgili olarak önemli bir noktaya dikkat çekti. Polisin koruma emri verme ya da alma yetkisi bulunmadığını vurgulayan Yıldırımer, bu tür emirlerin yalnızca mahkeme kararıyla çıkarılabileceğini belirtti.

“Kişi, doğrudan mahkemeye müracaat ederek koruma emri talebinde bulunabilir. Ancak bu, diğer hukuk davalarında olduğu gibi belirli bir başvuru şekli ve prosedürü gerektirir. Bu nedenle, bir avukat aracılığıyla başvuru yapılmasını tavsiye ederiz” diyen Yıldırımer, bireysel başvuruların usul eksiklikleri nedeniyle sıkıntıya yol açabileceğini ifade etti.

Yıldırımer, koruma emri sürecinde ilk başvurulması gereken yerin mahkeme olduğunu belirtti. Bu tür başvuruların doğrudan kişi tarafından yapılabileceğini ancak en sağlıklı yöntemin bir avukat aracılığıyla hareket etmek olduğunu vurguladı.

Yıldırımer, sürece ilişkin şu bilgileri verdi: “Koruma emri talebi üzerine mahkeme, sizi dinler. İlk değerlendirmede, haklı olabileceğinize dair makul bir kanaate varırsa, geçici olarak koruma emri verir. Bu süreç, tek taraflı başvuru ile de işleyebilir.”

 

“Aile Yasası, partnerlik olmayan ilişkilere koruma emri vermez”

Yıldırımer, koruma emri başvurularında en temel kriterin geçmişte bir partnerlik ilişkisinin bulunması olduğunu vurguladı. Aile Yasası’nın bu yönde açık bir çerçeve çizdiğini belirten Yıldırımer, “Buradaki altın kural, partnerlik ilişkisinin herhangi bir zamanda yaşanmış olmasıdır” dedi.

Eski eş, eski nişanlı veya eski sevgili gibi geçmişte duygusal ya da resmi bir partnerlik yaşanmış kişilere karşı koruma emri alınabileceğini ifade eden Yıldırımer, “Örneğin sizi takip eden, sizinle ısrarla birlikte olmak isteyen biri varsa ama onunla hiçbir zaman bir partnerlik ilişkisi yaşamadıysanız, bu kişiye karşı koruma emri alınamaz” dedi.

Aynı kuralın aile bireyleri için de geçerli olduğunu belirten Yıldırımer, “Anneye, babaya, erkek kardeşe, hatta dayının oğluna karşı da koruma emri alınamaz. Çünkü Aile Yasası bu durumlara cevaz vermez. Yasa, partnerlik ilişkisi arar” ifadelerini kullandı.

 

“Koruma emirlerinin süresi mahkemenin takdirindedir”

Yıldırımer, koruma emirlerinin geçerlilik süresinin mahkemenin takdir yetkisine bağlı olduğunu vurguladı. Eğer koruma emri bir boşanma davası kapsamında talep ediliyorsa, davanın sona ermesine kadar geçerli olabileceğini belirten Yıldırımer, “Ama eğer sadece koruma emri için bir dava başlattıysam, onun ne kadar süre uzatılacağı tamamen mahkemeye bağlıdır” dedi.

Başlangıçta bu emirlerin genellikle üç hafta ile bir ay arasında geçici olarak verildiğini ifade eden Yıldırımer, “Çünkü tek taraflı veriliyor, karşı tarafa da söz hakkı tanınması gerekiyor. Bu süreçte koruma emri yürürlükte kalır, iptal edilmez” dedi. Başvuruların hafta içi olması hâlinde genellikle iki gün içerisinde alınabileceğini söyleyen Yıldırımer, koruma emrinin gerekli görülmesi hâlinde iki yıla kadar uzatılabildiğini ve sürenin sonunda yeniden mahkemeye müracaat gerektiğini vurguladı.

Yıldırımer, ücret konusuna da değinerek, “Yeni başvuru yeni bir ücret demektir. Eğer kişi devletten hukuki yardım almıyorsa, başvuru için ödeme yapması gerekir” ifadelerini kullandı.

 

“Koruma emri ancak tebliğ edilirse tam anlamıyla işler”

Koruma emirlerinin başlangıçta tek taraflı olarak verildiğini belirten Avukat Sevilay Yıldırımer,  bu kararın hemen polise bildirildiğini ifade etti. Ancak bu kararın karşı tarafa da geçerli olabilmesi için resmi tebligat yapılmasının zorunlu olduğunu vurgulayan Yıldırımer, “Tebligat yapılana kadar alınan emir, maalesef sadece başvuru yapan kişiyi biraz manevi olarak rahatlatan bir mekanizma olur” dedi.

Kararın karşı tarafa tebliğ edilmesiyle birlikte koruma emrinin daha güçlü ve caydırıcı bir hâle geldiğini söyleyen Yıldırımer, “O noktada artık caydırıcı cezalar devreye girer. Bu yüzden o aşama çok kritik” ifadelerini kullandı.

Uygulamada yaşadıkları örneklerden söz eden Yıldırımer, “Genellikle tebliğ edildikten sonra taraflar korkuyor. Ama istisnai durumlarda, özellikle koruma emrine riayet edilmediğini de görüyoruz. Bu durumlarda caydırıcılık zayıflıyor” dedi.

En etkili yöntemin 7/24 polis koruması olduğunu ancak bunun çok sınırlı durumlarda mümkün olduğunu belirten Yıldırımer, “Polisin yetersiz personel sayısı nedeniyle mahkemeler bu tür kararları ancak çok ciddi fiziksel şiddet veya ölüm tehdidi durumlarında veriyor. Şu anda gözlemlediğimiz tablo bu. En caydırıcı yöntem ne yazık ki en zor uygulanabilen yöntem oluyor” ifadelerini kullandı.

 

“Tebligat sürecinin hızlandırılması için yasal düzenleme şart”

Yıldırımer, koruma emrinin tebliğ edilmesinin ardından emre uyulmadığı durumlarda ilk yapılması gerekenin polise şikayet olduğunu vurguladı. “Polise şikayet edildikten sonra koruma emrini alan avukatın da bilgilendirilmesi gerekir. Böylece aile mahkemesine de başvurulabilir. Ancak polise yapılan şikayet en garantili ve en hızlı çözüm yoludur” dedi.

Yıldırımer, hükümetin bu konuda yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini belirterek, “Koruma emirlerinin tebligata bağlı olarak geçerliliğinin olmaması gerekiyor. Bunun için bir tüzük değişikliği ya da tebliğ yöntemlerinde geliştirme yapılması şart. Çünkü şu anda 6-7 ay boyunca tebliğ edilemeyen koruma emirleri var. İnsanlar koruma emri alsa bile aylarca bu emir tebliğ edilmediği için koruma sağlanamıyor” ifadelerini kullandı.

Diğer ülkelerde bu sürecin farklı yürütüldüğünü örnek veren Yıldırımer, “Bazı ülkelerde bu yetki Kaymakamlığa veriliyor, bazı yerlerde ise e-mail ya da polisin telefonla bilgilendirmesi ile ‘Senin koruma emrin var, buna uymalısın’ deniliyor. Ceza davalarındaki hızlı tepki mekanizması gibi hızlı olmalı” dedi.

Yıldırımer, “Bu süreç hızlandırılırsa sistem çok daha iyi işler ve koruma mekanizması çok daha etkili olur” diye ekledi.

 

“En büyük sorun tebligat”

Koruma emrinde karşılaşılan en büyük sorunun tebligat süreci olduğunu belirten Avukat Yıldırımer,

zorlukların temelinde adres yetersizliğinin bulunduğunu vurguladı.

“Ülkemizde adres bildirimi seçim zamanlarında yenileniyor ve bu da ancak bildirim yapılırsa gerçekleşiyor. Nüfus sayımı gibi düzenli bir sistemimiz yok. İnsanlar çoğunlukla adres bildiriminde bulunmuyor” diyen Yıldırımer, özellikle vatandaş olmayan kişilerde bu durumun daha da karmaşıklaştığını aktardı.

 

“Adli yardım mekanizması yeterince bilinmiyor”

Yıldırımer, koruma emri başvurularında karşılaşılan bir diğer önemli sorunun, adli yardım mekanizmasının yeterince bilinmemesi olduğunu dile getirdi. Yıldırmer, maddi olarak kendini güçsüz hisseden birçok kişinin bu yüzden koruma emri için başvuruda bulunmadığını aktardı.

“Yıllardır ‘Param yok, katlanıyorum’ diyen çok sayıda kişiyle karşılaştım. Bu nedenle adli yardım mekanizmasının daha iyi tanıtılması gerekiyor” diyen Yıldırımer, mekanizmadan yararlanma koşullarını da açıkladı.

“Bir kadının adli yardımdan faydalanabilmesi için öncelikle herhangi bir şekilde şiddete maruz kalması gerekir. Vatandaşlık şartı aranmaz. Ayrıca, eline geçen maaş asgari ücretin bir buçuk katının altında olmalıdır. Bu şartları sağlayan kadınlar adli yardım mekanizmasına başvurabilir” ifadelerini kullandı.

Yıldırımer, adli yardım mekanizmasına başvurmanın, Barolar Birliği ile Çalışma Bakanlığı arasında yapılan iş birliği protokolü kapsamında kolaylaştırıldığını söyledi, bu sistem sayesinde, kadınların hukuki destek almasının önündeki engellerin azaldığını ifade etti.

“Kadınlar, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’ne (TOCED) başvuruyor. Başvuruları onaylandıktan sonra Barolar Birliği tarafından adli yardım havuzundan ücretsiz olarak avukat seçme hakkına sahip oluyorlar” diyen Yıldırımer, “Bulundukları bölgeye göre avukat tayin edebiliyorlar ve hiçbir ücret ödemeden bu hizmetten yararlanabiliyorlar” dedi.

Yıldırımer, bu mekanizmanın koruma emirleri ve boşanma davaları için geçerli olduğunu belirterek, “Şu anda çok yüksek sayıda kadın, bu adli yardım hizmetinden faydalanıyor” diye ekledi.

 

“TOCED ve ALO 183 ihbar hattı kadınlar için önemli destek noktalarıdır”

Avukat Sevilay Yıldırımer, TOCED’e nasıl ulaşılacağı konusunda bilgi almak isteyenler için ALO 183 ihbar hattının önemli bir kaynak olduğunu belirtti. Yıldırımer, kadınların ihtiyaç duydukları destek ve bilgilendirmeyi bu hat üzerinden ücretsiz alabileceğini söyledi.

“ALO 183, 24 saat kesintisiz çalışan ücretsiz bir hattır. Buraya başvuran kişiler, TOCED tarafından gerekli yönlendirme ve bilgilendirmeyi alır” diyen Yıldırımer, hattın kadınlar için güvenilir ve erişilebilir bir destek noktası olduğunu vurguladı.

 

“Mevzuatta eksiklikler var, koruma emri kapsamı genişletilmeli”

Mevcut mevzuatta önemli eksiklikler bulunduğunu belirten Yıldırımer, özellikle ısrarlı takip gibi durumların koruma emri kapsamına alınması gerektiğini vurguladı. “Beni ısrarlı bir şekilde takip eden, hayatımda hiç tanımadığım veya partnerlik ilişkisi kurmadığım kişiye de koruma emri alabilmeliyim” dedi.

Yıldırımer, ev içi şiddet yasasının halen yürürlüğe girmediğini ancak meclise sunulmuş yasa taslaklarının olduğunu belirterek, bu alanda geliştirme yapılması gerektiğini ifade etti. Yıldırımer, “Örneğin bayram tatilleri gibi mahkemelerin kapalı olduğu zamanlarda şiddete maruz kalanlar koruma emri almak için beklemek zorunda kalıyor. Bu mekanizmanın 7/24 çalışması için nöbetçi mahkemeler veya farklı sistemler kurulmalı” önerilerinde bulundu.

Yargıçların inisiyatif kullanma yeteneğinin çok değerli olduğunu belirten Yıldırımer, “Kadının şahadeti çoğu durumda yeterlidir ve kaybetmememiz gereken bir husustur. Ancak mahkemelere daha geniş yetkiler verilerek bu mekanizma geliştirilebilir” diye konuştu.

Israrlı takibin İstanbul Sözleşmesi’nde yer almasına karşın aile yasasında olmadığını ifade eden Yıldırımer, bunun koruma emri sebebi olarak mevzuata eklenmesi gerektiğini söyledi.

 

“Koruma emri başvurusu öncesi destek için TOCED ve Barolar Birliği önemli kurumlar”

Yıldırımer, koruma emri başvurusundan önce danışılabilecek kurumlar arasında öncelikle Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin (TOCED) olduğunu vurguladı. TOCED’in, şiddet mağdurlarına destek veren ve onları geri çevirmeyen bir kurum olduğunu belirtti.

Yıldırımer, TOCED’in onayıyla birlikte Barolar Birliği’nin adli yardım havuzuna başvurulabileceğini söyledi. Adli yardım kapsamında, mağdurların diledikleri avukatı seçme hakkına sahip olduğunu belirten Yıldırımer, “Bu seçim çok önemli çünkü mağdur, seçtiği avukattan memnun olmazsa yeniden Barolar Birliği’ne başvurarak başka bir avukat tayin edebilir. Böylece müvekkil ve avukat arasındaki güven ilişkisi korunmuş olur” dedi.

Yıldırımer, “Avukatla güven ilişkisi kırıldığında mağdur kendini çaresiz hissedebilir. Barolar Birliği’nin sunduğu bu hak mağdurlara büyük destek sağlıyor” diye ekledi.

 

“Koruma emri şiddet uygulayıcısını hayatınızdan uzaklaştırır, çocuklarla ilgili koruyucu düzenlemeler yapılabilir”

Avukat Sevilay Yıldırımer, şiddet mağduru veya risk altında hisseden kişilerin yapması gereken ilk şeyin mutlaka polise şikayette bulunmak olduğunu vurguladı. “Çocuğumun babasıdır, geçmişimiz iyidir gibi gerekçelerle şiddeti hafifletmemek gerekir. Polise gitmek zordur ama gidildiğinde iş başlamış olur” dedi. Polise gitmek istemeyenler için ise derhal koruma emrine başvurarak şiddet uygulayıcısını hayatlarından uzaklaştırmanın önemine dikkat çekti.

Yıldırımer, “Gidecek yerim yok, şiddet uygulayıcısının ailesinin evindeyim ve koruma emri alamıyorum diyenler için sığınma evleri önemli bir seçenek. 183 hattından destek alınabilir” diye ekledi.

Koruma emrinin, şiddet uygulayıcısını uzaklaştırarak daha sağlıklı kararlar verilmesini sağladığını söyleyen Yıldırımer, “Evliysek boşanma davası açmak da aile yardım kapsamındadır. Çocukla ilgili koruyucu önlemler de alınabilir” ifadelerini kullandı.

Çocuğun okula gitmekten men edilmesi gibi koruma emirleri bulunduğunu, ancak anne çocuğu babasından mahrum etmek istemezse çocuk ve baba arasındaki bağın koparılmayabileceğini aktardı. “Baba ile çocuk arasındaki ilişki sürdürülürken şiddet uygulayıcısı ile yüz yüze gelinmemesi için çocuk, babaanne, hala gibi güvenilir refakatçilere bırakılabilir” dedi.

Yıldırımer, “Çocuklar bazen kadının şiddet uygulayıcıdan uzaklaşmasını engeller. Koruma emri müessesesi bu durumların önüne geçecek şekilde tasarlanmıştır” dedi.

Bu haber toplam 1681 defa okunmuştur