1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Metazori ilhak!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Metazori ilhak!

A+A-

Sahi çeşmeden su içebiliyor muyuz?

KKTC’de çeşmeden su içen var mı hala?

-*-*-

Sanırım kalmadı!

Yani bu devlete Türkiye’den boruyla su taşınıyor ama o su “içilemiyor!”…

Üstelik pahalı!

-*-*-

Eskiden çeşmeden su içiyorduk değil mi?

İçiyorduk!

Hatta kuyu suyunu bile içiyorduk!

Pınarlarımız vardı ve onlardan da içebiliyorduk!

Liseyi bitirdiğim yıla kadar okullarda çeşmeler vardı, elimizi musluğun altına koyup, kana kana susuzluk giderebiliyorduk!

-*-*-

Günümüzde mümkün mü?

Değil!

Demek ki, toprağı ve suyu kirletmişiz!

Demek ki, “su yönetimi” konusunda tam anlamıyla fiyasko durumundaymışız!

Pınarların tamamını kurutmuşuz!

Koruyamamışız!

-*-*-

1974 sonrasının en acı durumu, suyun, toprağın kirlenmesinin önüne geçememektir.

Denizin kirlenmesini önleyememektir.

Ve ülkeyi betona gömmektir tabii ki…

-*-*-

“Kötü yönetim nasıl bir şeydir?” sorusunun yanıtlarıdır bunlar aslında…

-*-*-

Kimin umurundadır bu durum?

İşte mesele de buradadır!

Şu anda KKTC’de 1 milyon nüfus yaşam sürüyorsa, bu nüfusun en az yüzde 90’ı, “beytambal galsın” düşüncesindedir…

Çünkü bu topraklar, onlar için ya ganimettir, ya da ticarettir!

Ganimetçi için, suyun, toprağın, denizlerin kirlenmesi; ülkenin betona gömülmesi, ağaçların kuruması, zeytinlerin, harnupların tükenmesi zerre sorun değildir…

-*-*-

Peki Kıbrıs Cumhuriyeti’nde durum nedir?

Güney Kıbrıs canım…

Orada, nefis barajlar inşa edilmiştir…

Çok ciddi bir su yönetimi söz konusudur…

Ve bu konuda sürekli gelişmeler yaşanmaktadır…

-*-*-

Mesela Sağlık Bakanı Popi Kanari, Cuma günü bakanlar kurulu tarafından onaylanan yeni bir yasa tasarısının halkın musluk suyuna olan güvenini güçlendirmeyi amaçlayacağını söyledi…

Tüketici sağlığının daha fazla korunması ve ilgili tüm organlar tarafından artık kaynaktan tüketime kadar tüm su tedarik zincirini kapsayacak birleşik bir yaklaşımla ve daha iyi yönetim amacıyla mevcut yasal çerçeveye ek hükümler getirecek bir düzenleme söz konusudur…

-*-*-

Vatandaşlara içme suyunun kalitesi hakkında daha detaylı ve etkin bilgi verme imkanı sağlanırken su kaçaklarını azaltacak tedbirler de alınacak..

-*-*-

Bu arada bakana bir soru soruldu ve tasarının amacının musluk suyunu içilebilir hale getirmek olup olmadığına değinildi…

Bakan, “Çeşme suyu içilebilirdir… İnsanlar şişelenmiş suyun musluk suyundan daha güvenli olduğunu düşünebilir, bu doğru değil… Amacımız musluk suyumuzun çok kaliteli olduğu mesajını vermek” dedi.

-*-*-

Sorun bizimkilere!

KKTC neden böyle?

KKTC’de su yönetiminde veya suyun yönetiminde neden ısgartayız?

Yanıt hazır: Rum – Yunan ikilisi, BM ve AB ambargosu…

Su yönetimindeki mutlak acizlik ve mutlak başarısızlığın sorumlusu ve suçlusu mu?

Onlaaaaar!

Bizim kabahatimiz yok ki!

Yaaaa, aynen böyle!

Aynı zamanda eşit ve egemen!

-*-*-

Efendim, Anavatan Türkiye bize boruyla su getirmedi mi?

Getirdi!

Ama ne kadar güvenli olduğunu “boru hattının kopması” sırasında gördük!

Kendi su siyasetimiz başarısızdır…

Türkiye’nin getirdiği suya tabii ki “teşekkürler” ama ya bir daha koparsa!

(Not: Elektrik için de aynı felsefe söz konusudur… Türkiye’den kabloyla elektrik getirilmesi mantıksız olmayabilir ama bu, kendi ülkemizin elektrik üretiminin sürekli hırsızlık ve sürekli kirlilik olmasını ya da hiç olmamasını gerektirmez).

-*-*-

Su ve elektrik Türkiye’den sağlanır ve sizin üretiminiz sıfırlanırsa, bunun tek bir hedefi ya da tek bir görüntüsü olur; “mutlak anlamda bağlılık!”...

Metazori ilhak gibi bir şey!

Başka seçeneğiniz olmaz!

Bayramdan aklımda kalanlar!

KKTC!

Devlet!

Ölü!

-*-*-

Ama gelen – giden, ölünün yanına yaklaşıp, O’na çeşitli vaatlerde bulunuyor…

Zenginiz, mevduatlar arttı, 500 yataklı hastane yolda geliyor, Ercan üç beş seneye inşallah bitecek, elektrik  ngyangyauuv, eşit ve egemen…

-*-*-

Ölü yahu!

Yatıyor orada!

Hastane yapmışsın, otel açmışsın, havaalanını bitirmişsin ne yazar?

Ölü!

Dirilemez!

“Öldürdünüz” de demiyorum…

Ölü doğdu; yaşadığını iddia edip, delilik sayılan işlerle uğraşıyorsunuz!

O kadar!

-*-*-

Ahmet Ünsal hala görevde değil mi?

Bu Ahmet kardeş, kadınlarla ilgili düşüncelerini açıklamıştı…

Yok Taliban’dan bir farkı!

-*-*-

Bayram tatilinde aklıma ne geldi biliyor musunuz?

-*-*-

Ahmet kardeş ya da öteki yobilerin inancına göre, “kadınların nasıl giyineceği, nasıl yaşayacağı ve nasıl sevişeceği” Allah’ın emridir…

Efendim, “her şeyin yaratıcısı koskoca Allah’ın gerçekten hiç işi – gücü yok da kadınların kılık ve kıyafeti ve hangi durumda seks yapabilecekleri ile mi uğraşıyor?”

-*-*-

Sorry yani dinsizlik, imansızlık gibi gelmesin ama “yobaz olmak nedir?” sorusuna cevap buradadır!

Cehalet uyduruyor abi!

Cehalet uyduruyor, cehalet inanıyor ve hırsızlığa devam.

-*-*-

İslam, bunların anlattığı değildir…

-*-*-

KKTC Hükümeti, bayram arifesinde Mağusa’daki Bilfer Palm Beach Hotel’in sözleşmesini feshetti…

Feshedilen sözleşme nedir?

Özetle A şirketi ile yıllığı 40 bin Dolara imzalanan uzun süreli bir sözleşmedir…

Çünkü bu A şirketi, 40 bin dolara kiraladığı oteli, çok çok daha pahalıya başkasına kiralamış…

-*-*-

A şirketinin buna hakkı var mı yok mu?

Yaptığı doğru mu değil mi?

Bilemem…

-*-*-

Ama bildiğim tek şey, bu muhteşem otelle alakalı “kiralama” işi mahkemelik…

Mahkeme süreci de “karar aşamasına gelmiş durumda”…

Şimdi mahkeme, hükümetin “sözleşme iptali”nin aleyhine yorumlanabilecek karar verirse ne olacak?

-*-*-

Geçen gün bu konuyu yazmaya çalıştım…

Yargının kararı beklenmeliydi…

Hükümet, yargı kararını beklemeden karar verdi ve işin içine “şaibe” hatta “çeşitli şaibeler” soktu!

-*-*-

Ayrıca, Palm Beach, bu ülkede, “devletten kiralanıp, başkasına kiralanılan” ilk ve tek örnek mi?

Başka yerler de varsa, emsal teşkil ederse, ortalık karışmaz mı?

Devletten kiralanıp, hava parasına ve çok yüksek kira bedelleri ile kiralanan çok yer var…

-*-*-

Kısacası, hükümetin iptal kararı, “çözüm amaçlı” değildir; “taraflıdır, yargıyla çatışmayı göze almaktır ve ülkede ciddi karışıklığa gebedir; ayrıca her zamanki gibi rüşvet kokuları havada uçmaktadır”…

tatar-018.jpg

Yukarıdaki tabloyu dikkatli inceleyin… Bir arkadaş hazırladı…. Bu tabloya bakarak ve samimi olarak, Ersin Tatar’ın yaptıklarını düşünün… İki buçuk senedir görevde; hangi konuda, nerede, ne tür bir başarı sergiledi? Anayasal anlamda zaten fazla bir görevi yok ama mesela en birincil görevi olan “Kıbrıs sorunu”, Tatar döneminde piyasadan kaldırıldı… Kıbrıs Türk toplumunu bu sorundan daha fazla hiçbir şey ilgilendiremez… Çünkü TL’nin çaresizliğinden tutun, enflasyonun dayanılmazlığına; ülkenin resmen her anlamda katledilmesine, üretimin bitirilmesine, nüfusun değiştirilmesine, ama hepsinden önemlisi toplumun tükenmesine sebep olan bu sorun, Tatar sayesinde veya Tatar’ın başarısız olması nedeniyle çözüm umudunu her geçen gün daha da tüketmektedir…

Bu yazı toplam 2015 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar