Masumiyetin yitişi ve barbarlık çağı
Işık Kitabevi bu yılki kitap fuarında yaşadığımız barbarlık çağı üzerine kurmuş fuar boyunca yer alacak panellerin temasını. Barbarlığın karşısındaki kavramlardan birinin masumiyet olduğunu düşünüyorum. Yitip giden masumiyet tehlike çanlarını çaldıran. Her şeyin hızla kirlendiği bir zamanda tutunulacak masumiyet kırıntıları tek umut gibi görünüyor. İnsanın içindeki bütün negatiflerin yüceltildiği, her şeyin pazara çıktığı, sahtenin, göz boyayanın hiyerarşi basamaklarını tırmandığı bir zamanda masumiyet filmin gizli kahramanı artık.
Panellerin birinde sanat ve edebiyatta bazı payelerin ne kadar kolay elde edildiği, bazı kişilerin felsefi, edebi donanım yetersizliği ve yeteneksizliğe rağmen kendilerine yer açabildikleri, gerçek yeteneğin bu kargaşa içinde silikleştiği üzerinde duruldu.
Edebiyat açısından düşündüğümde romanda artık öne çıkanın gazeteci yazarlık diye nitelenebilecek bir yazma biçimi olduğunu görüyorum. Yaratıcı Yazarlık kurslarında formülü sunulan bir roman yazarlığı biçimi bu. Anlatılacak hikâyeye dair veriler toplanır önce, sonra sürükleyici anlatı oluşturulur. Çözülmesi gereken bazı düğümler vardır, okur merak içinde bırakılır ve gizemler yavaş yavaş aydınlanır. Karakterler incelikle işlenir ve aralarındaki iletişim belirlenir. Yapay Zekâya da verilebilecek bir formüldür artık bu. Formülü bilmek yetmez elbette belli bir yazma yeteneği, cilveli bir dil, hafiften şiirsellik ve sözcük hakimiyeti de önemlidir. Son dokunuşu editörler yapar. Ardından tanıtım gelir. Romancının karizması, güzelliği ya da yakışıklılığı da önemli faktörlerdir. Panolara, dergi sayfalarına yakışmalı, özel hayatıyla da göz doldurmalıdır. Satışta bile hile yapıldığı görülmüştür. Epey varlıklı bir yazar adayı romanlarının tümünü satın alarak bir anda çok satanlar listesine girmiş ve listenin cazibesiyle gerçek bir satış ivmesi yakalayabilmiştir. Popüler şarkılar gibi popüler edebiyatın da kalıcılığa ulaşabilecek tür içinde başarılı örnekleri vardır elbette. Keyifle okunur pek çoğu.
Çok iyi bir popüler roman bir Çağan Irmak filmi gibidir. Kurgusu özenle yapılmıştır, bizi içine çeker, bir yerde mutlaka ağlatır, karakterler ve sahneler kafamıza kazınır. Her şey kusursuzluk ve yerli yerindelik hissi verir. Eksik olan bağımsız sinemanın büyüsüne, çığır açan kalıcılığına, akademiye malzeme olan derinliğine ulaşmayan nedir peki? Yüzeyde kalmaktır bana göre. Senaryoya katılan şeker, romantize ve idealize edilmiş hayattır. Gerçek oradadır elbette ama çıplak değildir ve imgeyle anlatılanın katmanlarından yoksundur. Bizi büyüleyen bazı filmlerdeki gibi yeryüzünde daha önce hiç kimsenin anlatmadığı bir şeyi hiç kimsenin anlatmadığı bir biçimde anlatmış değildir. Bu filmlerdeki çarpıcı gerçek belki de anlatılmamış sezdirilmiştir yalnızca. İzleyiciye bırakılan sonsuz bir alan vardır. Yönetmen akıl ve kurnazlıktan çok sanatsal bir sezgiyle hareket etmiştir. Bu sezginin arka planında ise derin bir felsefi buluş, deneyimle oluşmuş bir kavrayış dağarcığı, insanlık durumuna, yeryüzü hallerine dair çarpıcı bir gerçek vardır. Tanıdık gelir bir yerden, tam adlandıramayız ama içimizi burkar. Hepimizin bildiği ama dile ya da görüntüye dönüştüremediği bir şeydir bu. Üzerinde uzun uzun konuşulabilir bazı sahnelerin ve her seferinde başka bir yere çıkılır. Hikâye örgüsü o kadar da önemli değildir. Hikayeler içinde bir hikayedir sonuçta ama öyle bir sahne ya da sahneler vardır ki tam da bu işte dedirtir bize. Bazen sadece filmin atmosferidir bizi sarsan, gizlice yapılmış mitolojik göndermeler, ruhumuzla buluşan referanslardır. Kalbin karanlık noktasına yapılmış bir gönderme altüst eder bizi
Has romancılar da öyledir. Romana dair, dünyaya dair algımızı yeniden yaratırlar. Bir formülün içini doldurmak değildir yaptıkları, kendi sihirli formüllerini yaratmışlar, dünya edebiyat mirasının bir üstüne çıkmışlardır. Yepyeni bir tarz, benzersiz bir üsluptur onlarınki. Ne yazık ki gölgede kalmış durumda böyle yazarlar. Fast food gibi fast literatüre var artık. Her gün daha farklısı, daha iştah açısı üretilse de sadece tüketimi çoğaltmak buradaki amaç.
Geçmişteki edebiyatçıların asaleti, dünyayı sarsan cesareti, felsefi derinliği ve etik devrimi yok oluşa doğru gidiyor. Masumiyetin sözcüsü edebiyat da barbar sistemin dişlileri arasında. Yazık hepimize.








