1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Kemal Caymaz ile “Kraliyet Düğünü” tadında bir sohbet
Kemal Caymaz ile “Kraliyet Düğünü” tadında bir sohbet

Kemal Caymaz ile “Kraliyet Düğünü” tadında bir sohbet

Ülkemizde fantastik edebiyat denildiğinde önemli kilometre taşlarından biri olarak anılacak Safir serisinin yaratıcısı Kemal B. Caymaz ile bir araya gelerek sohbet ettik.

A+A-

Murat OBENLER

Ülkemizde fantastik edebiyat denildiğinde önemli kilometre taşlarından biri olarak anılacak Safir serisinin yaratıcısı Kemal B.Caymaz ile başkentin otantik mekanı Büyük Han’daki stüdyosunda bir araya gelerek hem “Kraliyet Düğünü” temasıyla geçtiğimiz haftalarda ingilizce basımının tanıtımı yapılan Safir serisinin ikinci kitabını hem de üç kitaplık serinin bundan sonraki savaşlara yelken açan yolculuğunu konuştuk. Caymaz ile sohbetimize periler, cinler,yusufçuklar,prens ve prensesler, Medoş Laleleri,Erguvan ağacı, Lefkara işleri, yasemin,defne ve portakal çiçeği kokuları eşlik etti.

 

“Kitabın ingilizce olarak Amazon’da varlığını sürdürmesi çok önemliydi ve bunu başardık”

Röportajımıza ilk olarak 2016’da 1.kitabın basımıyla okuyucuyla buluşan Safir serisinin bugüne kadar  olan serüveninin kısa bir özeti ile başlamak isterim. Daha sonra da en güncel olan Safir serisinin 2.kitabının Işık Kitabevi ve Amazon tarafından İngilizce versiyonunun çıkması ve bunun için Bellapais Manastırı’nda Kasım ayında gerçekleşen Düğün temalı tanıtım gecesi ile devam etmeyi arzu ediyorum.

Kemal B.Caymaz: İlk kitap 2016’da,ikinci kitap ise 2020’de çıktı. 2016’dan günümüze kadar oldukça güzel yollar kat ettiğimizi düşünüyorum. Okullarda Işık Kitabevi ile birlikte gittiğimiz söyleşiler olsun,okul dışındaki kitapseverlerle buluşmalar olsun, kitabın içindeki ilüstürasyonlarının sergileri olsun insanlarla çok güzel buluşmalarımız oldu. Bu seriye başladığımda serinin her kitabını bir tarihi mekanda tanıtımını yapma düşüncemiz vardı. İlk kitaba Bedesten’de,2.kitaba pandemiden dolayı ingilizce baskısı ile birlikte Bellapais’te tanıtım yaptık, 3.kitaba da St.Hilarion Kalesi’nde bir tanıtım düşünüyorum.

İlk kitabın İngilizce çevirisi 2019 yılında Amazonda yayınlandı, 2.kitap da bin bir zorlukla Esat Ulusol tarafından çevrilerek yenile hem Işık Kitabevinden hem de Amazonda yayınlandı.  Kültür Dairesi müdürünün değişmesiyle birlikte projelerin bir şekilde sekteye uğramasının yanısıra Covid,deprem,doğal afetler gibi bizim için talihsiz bir döneme denk gelen bir süreç yaşadık. Çeviri sürecinin keyifli ama zor geçtiğini söyleyebilirim. İlk kitabı Ceren çevirmişti ama bebeği dünyaya geldiği için 2.kitap çeviri işini Esat Ulusol’a verdim. Fantastik edebiyatı seven ve benim gibi Harry Potter hayranı olan Esat ile heyecanlı bir çeviri süreci yürüttük. Var olan bir projenin ortasından o projeye dahil olmak ve bazı terminolojilere tam olarak hakim olamamaktan kaynaklı bazı zorluklar yaşamamıza rağmen işi başarıyla tamamladık. Esat’ın çevirisine Ceren’in yaptığı editten sonra kitabı bastık. Ceren de grubun bir parçası olarak yine işin içindeydi ve sürece katkı koydu. Kitabın ingilizce olarak Amazon’da varlığını sürdürmesi çok önemliydi ve bunu başardık. Ayrıca Işık Kitabevi hem 1. Kitabın İngilizce yeni baskısını hem de 2. Kitabı yayınladı.

 

“Ben bu kitabın artık Kemal Caymaz’ın kitabı değil de Kıbrıs’ın fantastik romanı olarak görülmesini istiyorum”

Bir önceki röportajımızda ülkemizdeki fantastik edebiyatın varlığıyla ilgili serzenişin olmuştu. Yine aynı serzenişler geçerliliğini koruyor mu?

Ben bu kitabın artık Kemal Caymaz’ın kitabı değil de Kıbrıs’ın fantastik romanı olarak görülmesini istiyorum. Ben edebiyata meraklı bir genç olarak içimden bir hikaye yazıp bütün Kıbrıslı gençlere hediye etmek istedim. Fantastik edebiyata meraklı bir genç olarak  ülkemde fantastik edebiyata ait bir serinin olmamasının eksikliğini yaşadım.  Lise yıllarıma denk gelen 2003-2007 arası dönemde Lord of The Rings, Harry Potter furyası vardı ve ben onları okuduktan sonra(özellikle Harry Potter ve Melez Prens) neden kendi ülkemde de böylesi romanlar yazılmıyor diye kendime sordum. Lefkoşa Güzel Sanatlar Lisesi’nde okuduğum yıllarda ve daha sonra da YDÜ ve yüksek lisans için gittiğim İstanbul’da yavaş yavaş küçük hikayeler yazdım ve hikayeyi İstanbul’da bitirdiğimde elimde koskocaman bir roman vardı. İngilizce kitabımın tasarımcısı da olan Raif Kızıl’ın da önerisiyle hikayeyi üç bölüme ve üç kitaba ayırdık. Kitabı böldüğümüzde aralara yeni olay örgüsü, yeni karakterler de ekleyerek ilerledik.

 

“Bu kitaba başlarken en büyük idealim bir gün bu kitapla beraber kendi kültürümüzü, tarihi mekanlarımızı yurtdışındaki okuyucuların da bilmesiydi”

Ben bu Amazon konusunu önemsiyorum çünkü bu kitabın ülke tanıtımına da katkısı olduğunu ve daha da çok olacağını düşünüyorum. Kıbrıs adasının mitolojisi, gastronomisi, kültürü, sanatı, coğrafya, tarih vb. birçok başlıkta bilgi bu kitapta var. Kıbrıs Türk edebiyatının dünyaca ünlü bir şirketin global pazar olarak nitelenen platformunda yer alması ülke sanatın dünyaya açılması adına çok önemli. Nedir bu konudaki strateji?

Bu kitaba başlarken en büyük idealim bir gün bu kitapla beraber kendi kültürümüzü, kendi kullandığımız motifleri, kendi tarihi mekanlarımızı yurtdışındaki okuyucuların da bilmesiydi. Harry Potter World’lerin turistler tarafından gezildiği gibi yabancıların bizim St.Hilarion Kalemizi,Soli Harabelerimizi, Bellapais Manastırımızı, Salamis Harabelerimizi gelip görmesini arzuluyorum. Yakın coğrafya Türkiye’de Muhteşem Yüzyıllarla beraber Topkapı Sarayı, harem bölümü vs. turist akınına uğradı. Orhan Pamuk’un kitabından yaratılan Masumiyet Müzesi örneği var. Bizde de edebiyat vasıtasıyla çok büyük bir turizm pazarı oluşmaması için önümüzde bir engel de yok, avantajlı olduğumuz birçok nokta da var.
“Dünyanın en büyük dijital yayıncı ile iş ortaklığımız bize binin üzerinde bir satış rakamı ve farklı ülkelerden yüzlerce okuyucu ile tanışma imkanı sundu”

 

Rakamlar nedir, nasıl gidiyor Amazon macerası?

2019’da Amazon piyasasına girdik ve Avustralya, İngiltere,İtalya,Portekiz’den birçok okurumuz oldu. Dünyanın en büyük dijital yayıncı ile iş ortaklığımız bize binin üzerinde bir satış rakamı ve farklı ülkelerden yüzlerce okuyucu ile tanışma imkanı sundu. Okuyucular bana ülkemizdeki gotik yapıları, St.Hilarion’un muhteşem konumunu, tarihi-turistik mekanları görmek istediklerini söylüyorlar. Bu benim çok iyi hissetmemi sağlıyor. Kendine ait bir krallık oluşturmak,içinde koskocaman bir dünya yaratmak, orayı idare etmek, kaderlerini çizmek de benim için çok heyecan verici.

 

Böylesi krallıklar yaratmak, mitoloji ve kültür-sanatla dolu bir hikaye yazmak en başta sanat tarihi ile ilgili çok derin bir bilgi ve okumayı gerektirir. Sen kitabın okuma ve yazım süreçlerini nasıl geçirdin?

Benim Güzel Sanatlar okumam ve sanat tarihine hâkim olmam bu dünyayı ve karakterleri yaratırken bana büyük bir avantaj sağladı. İlk kitapta Seçkin gotik yapının girişindeki çapraz konozdan bahseder. Böylesi daha çok detay var.

 

“Bir kesim için fantastik hikaye yazmak Avrupa özentisi olarak görülüyor”

Seçkin’in ödev olarak Picasso’nun Hayat tablosunu seçmesi, Frida Kahlo’nun tablosunun yapılması, gruplarına Osiris adının verilmesi, okulda sahnelenen W.Shakespeare’nin Romeo ve Juliet oyunu,Ortadoğu coğrafyasından Sahra’nın aralarına katılışı da o derin evrene göndermeler içeriyor.

Bir kesim için fantastik hikaye yazmak Avrupa özentisi olarak görülüyor. Safir’i daha doğru,bilinçli okuyunca içindeki bu resimler,semboller, metaforik unsurları,ana tema-destekleyici temalar bağlantısını daha iyi analiz edebiliyorsunuz. Periler Prens Safir ve prenses Lâl öldükten sonra krallıkta bir büyü yaparlar ve sonra oradaki periler güçlerini kaybedip metaforik olarak Medoş Lalesi’ne dönüşürler. Medoş Lalesi’ni yaşatmak istiyoruz. Medoş laleleri fedakarlığın da sembolüdür.

Yine Erguvan ağacımız bizim okulun bahçesinde yer alan, ilkbaharda açan pembe çiçekleriyle okulun yıpranmış görüntüsüne tezat bir şekilde filizlenen hayatı temsil eden bir ağaçtı. Safir ve Lâl’in aşklarının sembolü olan(Periler ülkesinden dünyamıza gelen) ve Seçkin’in ait olduğu yer olan bu ağaç müdür tarafından kestirilmişti.

ParuParu ve BesuBesu  göçmen cinler ailesini temsil ederler ve başka bir boyutta varlıkların olup olmadığını bizlere düşündürüyor. Aslında mumin cinler metafor olarak göçmen olan Kıbrıs halkını temsil eder. Benim Limasol göçmeni olan ve kapıların açılmasını göremeden diğer tarafa göçen dedem Kemal Behçet Caymaz’dan ilham alarak yarattığım karakterlerdir.
Safir ve Lâl’in doğan çocukları Prenses Toya, benim çocukluktan beri arkadaşım olan,çok sevdiğim, köpekleriyle prenses edasıyla sokaklarda dolaşan Toya(Yaşayan Varlık demek-bir anlamı da zenginliktir) Akpınar’dır.

foto-6-min-002.jpg

Bu kitaptan bir Kıbrıs Medeniyetler tarihi, gastronomi kültürü kitabı,coğrafya kitabı vs. çıkabilir. Lefkara sembolleri başlı başına kültürümüzün bir öğesi. Onları araştırırken ben de çok şey öğrendim. Söylediğin gibi birçok disiplinden unsurları,sembolleri,örnekleri bu kitapta bulabilirsin.

Karakterin çoğunluğunun bir ağacı,çiçeği andıran bir kokusu var. Bu kokuların hepsi de adada yaşayan bizlere yabancı kokular değil.
Evet. Burak geçmişten gelen bir karakter olarak küf kokar, bir yandan da bir çekiciliği var ve küflü portakal çiçeği kokar. Ela, Kıbrısa ait bir kız ve Düşler Ülkesi Karmi’de yaşar,yasemin kokar.Defne kokusu da perilerle bağlantılı olduğu için Lâl karakterine yakışır.

“Çocukluğumdan kalan bir merak aslında yusufçuklar ve onların rengarenk kanatları bana perileri çağrıştırırdı.”

“Her şey Lâl renginde bir ejderha sineğinin karşıma çıkmasıyla başladı” dediğin bizim yusufçuk dediğimiz kanatlı böcek değil mi? Nasıl bir etkileşim oldu aranızda?

Evet onlardır. Çocukluğumdan kalan bir merak aslında yusufçuklar ve onların rengarenk kanatları bana perileri çağrıştırırdı. Hikayedeki perilerimi yusufçuk olarak kullandım. Prenses Lâl’ın da mensubu olduğu Çobanyıldızı’nda yaşayan Anisoptera Krallığı’nın perileri yusufçuğa dönüşerek dünyaya gelirler. Anisoptera latincede yusufçuk demektir(Ayşe Tural hocama teşekkürlerle). Sen büyürken kitaptaki dünya da büyüyor. Mesela Buffavento Krallığı bu düğünde yoktu. Neden? Nedeni 3.kitapta ortaya çıkacak. İlk kitaptan itibaren Seçkin’in rüyalarına giren Sine Manastırı 3.kitapta daha da netleşecek. 

 

Uygar Erdim’in yazıp yönettiği radyo tiyatrosu “Yüzbirinci Oda” da Buffavento kalesinde de geçen fantastik türe güzel bir örnektir.

Evet ne güzel işte. Bizde farklı türlerin eksikliği vardır. Hep belli türlerde yaratımlar, üretimler görüyoruz ama türlerde dünya aldı başını gidiyor. Mete Özkoç diye Kıbrıslı genç bir fantastik yazar arkadaşımız “Aktopetist” diye fantastik bir kitap yazdı. Fantastik edebiyatımız gelişiyor. Herkesin üretimleri birbirini olumlu olarak etkiliyor. Benim en büyük ilham kaynağım J.K.Rowling idi. Ben de onun etkisi altındaydım. Hala daha öyle.

 

Büyük aşkları anlatan Kemal B.Caymaz’ın hayatına bu süreçte hiç mi Prenses Lâl gibi bir aşk girmedi yani?

Evet öyle birisi oldu.2014 yılında Azerbaycan’a gittiğimizde Makedon bir arkadaşım olmuştu. Ayni uzak diyarlar kraliçesi Prenses Lâl işte. Çizimlerimde bile onun gerçek yüzünü kullandım.

foto-2-min-002.jpg

“Kahıt Sanatçıları Derneği üyelerinin Safir’e bakışı çok heyecan vericiydi”

Bellapais Manastırı’ndaki tanıtımdan da bahsetmek isterim. Kitap tanıtımları genelde kitabevlerinde yapılır ama sen farklı bir mekan seçtin.

Evet. Farklı olsun istedim. 2.kitap için planlarımda vardı ama ikinci kitabın İngilizcesinin çıkışı ile “Kraliyet Düğünü” temalı bir gece yaptık. Bu gecede kitap tanıtımı ve sergi yer aldı. Telsim’le işbirliği içinde kitabı sesli kitap yapıyoruz. O düğün sahnesini Hatice Tezcan’ın sesinden okuttuk ama o gece oluşan bazı olumsuzluklar nedeniyle insanlarla paylaşamadık. BRTK’nın çekimlerinden montajlarla özel bir program hazırlanıyor. Bu birkaç hafta sonra BRTK’da yayımlanacak. İlk 3 sergide kendi çizim ve enselasyonlarım sergilenmişti. Bir farklılık yaratmak istedim. Benimkilerle birlikte Kahıt Sanatçıları Derneği üyelerinin kitaptan ilham aldığı bir tema-karakter üzerinden yarattıkları eserlerden oluşan sergi de çok güzeldi. Bu farklı sanatçıların Safir’e bakışı çok heyecan vericiydi. Geceyi çok zenginleştirdiğini düşünüyorum ve buradan katkı koyan tüm sanatçılara teşekkür ederim. Genel olarak gece benim hayal ettiğimden daha çok insanın katılımıyla geçti. Bu çok motive ediciydi. Mehmet Kansu hocamızın benim tanıtım konusunda uyguladığım vizyona ve yönteme yönelik övgüleri beni daha da cesaretlendirdi.

 

2024 yazında 3.kitap çizimleri ve 2025 yazına doğru da 3.kitap basımı planı

2024 yılı ajandasında neler var. Ne gibi sürprizlerle gelecek Kemal B.Caymaz?

Yaz ortalarında metinleri hazır olan 3.kitabın çizimini yapacağım. Eğer planlarımda bir sapma olmazsa Mayıs-Haziran 2025 gibi 3.kitap çıkacak. Yaz aylarında da St.Hilarion Kalesi’nde tanıtımımızı yapmayı düşünüyorum.

“Kitabın yunanca çevirisinin olması gerekir.Yazılı kültür mirasımız içinde olması gereken bu romanın Kıbrıs’a daha da mal olması için elimizden geleni yapmak gerekir.”

 

Güney ve Kuzey Kıbrıs’tan toplumların kaynaşması gibi sanat çevreleri arasında da ilişkiler,ortak projeler arttı. Senin bu kitabın Yunanca’ya çevrilerek Güney’e de açılması düşüncen var mı?

Kitapta Trodos Krallığı da var ama işin doğrusu daha güney tarafına geçemedik. Şair,çevirmen Maria Siakalli ile çeviri projemiz vardı ama fon alamadık diye kaldı. En azından çevirmeni bulduk. Yaptığımız konuşmada güneyde de gençlere yönelik böyle bir serinin olmadığını öğrendim. Güneyde ciddi bir tanıtım atılımı yapmamız gerekir. Tabi ki ciddi bir mesai harcamak lazım. Kitabın yunanca çevirisinin olması gerekir. Yazılı kültür mirasımız içinde olması gereken bu romanın Kıbrıs’a daha da mal olması için elimizden geleni yapmak gerekir.

foto-1-061.jpg

foto-5-min-004.jpg

Bu haber toplam 1842 defa okunmuştur
Etiketler :