1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. İsrail’in Kuzey Kıbrıs Derdi Ne Ola?!...
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

İsrail’in Kuzey Kıbrıs Derdi Ne Ola?!...

A+A-

Doğu Akdeniz, tarihin her döneminde, değişik nedenlerle stratejik bölge olmuştur; Kıbrıs adası da bu bölgede jeo-politik açıdan stratejik konumda olmuştur. Çağdaş dönemde Doğu Akdeniz’in doğal gaz kaynakları, Orta Doğu’nun petrol kaynakları, Süveyş Kanalı’nın dünya deniz yolları bağlantısındaki önemli yeri Kıbrıs adasının stratejik önemini daha da artırmaktadır. Gerek bölgenin ülkeleri, gerekse dünya ekonomisini oluşturan, yöneten ve yönlendiren emperyal şirketlerin devletleri Kıbrıs’ta öyle veya böyle etkin bir fiziki mevcudiyet peşinde olmaktadır.

Alalım İsrail için her zaman tehdit unsuru olan Arap Bask Milliyetçiliği Doktrinini… Bu Doktrine göre Arap ülkeleri karada bir ay şeklinde İsrail’i çevrelemektedir; Kıbrıs adası da onlar için bu ayın yıldızıdır ve İsrail’i kendi karaları ve Kıbrıs adası arasında boğmalılar… Mısır’ın efsane lideri Nasır’ın Kıbrıs’la ve özellikle Makarios’la olan dostluğu ve iş birliği ve üçüncü dünya ülkelerinin oluşturduğu Bağımsız Ülkeler Birliğine önderlik etmeleri Nasır için bu doktrinin Kıbrıs’a ihtiyacından kaynaklanıyordu. Kıbrıslı Rum siyaseti ve yönetimleri de Filistin’in yanında yer alıyordu zaten…

İsrail ise bu Doktrinin saldırı stratejisinden kurtuluş yolunu Kıbrıs üzerinden ve Kıbrıs’la iyi ilişkilerle bulabilirdi. 1974’ten sonra İsrail, Türkiye ile ilişkilerini daha da güçlendirip, kendi insanlarının Kuzey Kıbrıs’ta kişisel sosyal ve iş hayatı bağlamında yerleşimini cesaretlendiriyordu. Ta ki 20 Ocak 2009’da İsviçre’nin Davos kentindeki Dünya Ekonomik Forumu’nda Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Peres ile “One Minute” dalaşmasına kadar… Bu arada da ABD, 2000’li yılların başında kurgulayıp 2004 yılı sonlarında uygulamaya koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile Cebelitarık’tan başlayıp, Kuzey Afrika üzerinden Hindistan’a kadar olan bölgenin ülkelerinde Amerikan Dostu Yönetimleri işbaşına geçirmeye başlamıştı. Bu bağlamda 2010 yılında Arap dünyasında birçok hükümetlere karşı eylemler ve silahlı isyanlar başlamıştı. Tunus, Libya, Mısır gibi ülkelerde rejimler değiştirildi; BOP unsurları bunu bir “Arap Baharı” olarak dünyaya lanse etti.

2009’da başlayan Türkiye-İsrail gerilimi de bu dönemlerde ateşlendi, BOP’a göre Türkiye’de de bir Amerikan Dostu hükümet olmalıydı. Dönemin Başbakanı Erdoğan Türkiye’nin Amerikan dostu olduğu yönünde BOP unsurlarını ikna etmeyi başardı ve BOP Projesin iki Başkan Yardımcısından biri oldu. Akabinde, Türkiye-İsrail gerilimi sönmeye başlamış ve ilişkileri normalleşme sürecine girmişti. Ancak, iki yıl kadar önce Gazze’de İsrail-Hamas savaşı başladı; Türkiye-İsrail ilişkileri de en kötü dönemine girdi… Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesiyle ilişkiler toparlanır mı acaba diye bir beklenti oldu ama toparlanamadı. Trump Türkiye’yi BOP’tan resmen dışlamadı ama BOP bağlamında güveni sarsılmıştır; doğrudan cephe de açamıyor, bölgedeki stratejik çıkarlarını koruyup güçlendirmede ihtiyaç duyduğu Türkiye’yi kollamak zorunluğu var… 

Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da ABD’nin jandarması ve tetikçisi İsrail var ya, onun üzerinden Türkiye’ye ihtarlar verilebilir, ayar çekmeler denenebilir. “Akıllı lafını deliye söyletir” derler; deli de bu senaryoda İsrail’dir. Ve malzeme de hazır: “Kıbrıs adası Arap Bask Milliyetçiliği Doktrini nedeniyle İsrail’e bir tehdit unsurudur ve İsrail’in güvenliği için Kıbrıs’ta ekonomik, politik ve askeri etkinliğinin olabilmesi gerekmektedir”. Ve hemen dezenformasyon üstadı bir İsrailli elit yazardan “Kuzey Kıbrıs İsrail’in de problemidir” başlıklı bir makale… Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’nin askeri insan ve donanım gücü ile varlığı İsrail için bir tehditmiş çünkü Türkiye Suriye’den ve Gazze’den dolayı terör grupları ile ilişkili imiş…

Ama, İsrail’in de bir sıkıntısı var… Kıbrıslı Rumlar artan İsrail yerleşimlerinden ve nüfusundan rahatsız; İsrail’in Kıbrıs’ta yerleşecek kendi insanlarının bağımsız evler ve apartman daireleri almak yerine, İsrail usulü ‘Kibutzlaşmak’ üzere ve özellikle Larnaka-Limasol-Baf şeridinde, tümden siteler, tatil köyleri ve bölgeler almalarına yönlendirmesinden de çok hoşnutsuz… Bunları bastırmak için ve Kıbrıs Rum halkına şirin görünmek için İsrail makamları adına bir elit dezenformasyon üstadı yazar Kuzey Kıbrıs’ın İsrail’in de sorunu olduğunu ve birlikte çözeceklerini yazar, anlatır.

Aslında mesaj Türkiye’yi yönetenleredir: “BOP Projesindeki Amerikan dostu olma konumunuz tükenmiştir; geri dönüş yapmazsanız biz önlemlerimizi alacağız “. Geri dönüş de Kıbrıs sorununun adanın tamamında koşulsuz ABD dostu bir yönetsel yapının gerçekleşmesi ve dolayısıyla da İsrail’in Arap Bask Milliyetçiliği Doktrini tehdidinden korunacağı bir oluşumun uygulanması ile gerçekleştirilecektir. Bunun için de BM Ölçütlerinde çözüm BOP Projesine uyumludur.

ABD’nin bu stratejisini görebilen Kıbrıs Rum siyaseti, BOP Projesinin başlangıcından beri Kıbrıs sorunu çözümünde kendi kazanımlarını azamileştirmek için, bir taraftan ABD dostu rolünü oynuyor, bir taraftan da BM inisiyatifli iki çözüm sürecini de şantaj amaçlı kullanıyor; henüz tutturamadılar çünkü o dönemlerde Türkiye halen BOP Projesinin kesin bir unsuru idi… Ancak şimdilerde ve İsrail’in de devrede olması ile şanslarını bir kez daha denemekte tereddüt etmeyeceklerdir.

Ve işte bu aşamada Kıbrıslı Türklerin, konjonktürleri eni-konu analiz edip stratejik kararlar verebilen ve Türkiye ile birlikte süreci hem Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarları hem de Türkiye’nin hassasiyetleri bağlamında yönetebilen, yönlendirebilen bir lidere ihtiyacı vardır. Şimdiki Cumhurbaşkanı bir lider olamamıştır; şimdiki konjonktürü Kıbrıslı Türkler için yönetebilecek bir lider de olamayacaktır. Ve süreci tamamen Türkiye’ye terk etmek de Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarları bağlamında endişe vericidir; kendi halkının hak ve çıkarlarını konu etmek sorumluluğunu taşımakta zafiyeti olan birisini Türkiye mi sırtında taşıyacak, taşımaya kalksa nasıl ve nereye kadar taşıyacak?!

Doğu Akdeniz bölgesinde uluslararası sorunlar var, Cebelitarık’tan Hindistan’a uzanan bölgede ABD’nin kendi çıkarları için uygulamaya çalıştığı BOP var. Hepsinin merkez noktasında da Kıbrıs adası var… 1963’ten beri süregelen Kıbrıs sorununun çözümü de sadece Kıbrıslı taraflar için değil, daha birçok taraf için de kritik bir ihtiyaç haline gelmiştir. BM’nin üçüncü çözüm inisiyatifi de Ekim’de yapılacak olan KKTC Cumhurbaşkanlığı (CB) seçiminden sonra uygulamaya girecek. Yani, çözümün çözümü de KKTC CB seçimi olacak… BM Ölçütlerinde çözüm sürecini Kıbrıslı Türklerin lideri olmak sorumluluğu ile yürütecek bir lider de çözümün çözümünün çözümü olacak…
Çözümün çözümünün çözümünü seçmek de Kuzey Kıbrıs’ın yurtseverlerinin ödevi olacak…

Bu yazı toplam 2493 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar