1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Hobbitler Kıbrıslı mı?
Hobbitler Kıbrıslı mı?

Hobbitler Kıbrıslı mı?

Lise yıllarımdan beri ağır etkisi altında kaldığım J.R.R. Tolkien’in muhteşem eseri Yüzüklerin Efendisi’nin ön hikayesi Hobbit, Peter Jackson tarafından sinemaya uyarlandı ve biz de ilk geceden gidip izledik haliyle. Star Wars hayranları için

A+A-

 

 

Lise yıllarımdan beri ağır etkisi altında kaldığım J.R.R. Tolkien’in muhteşem eseri Yüzüklerin Efendisi’nin ön hikayesi Hobbit, Peter Jackson tarafından sinemaya uyarlandı ve biz de ilk geceden gidip izledik haliyle. Star Wars hayranları için George Lucas uzun zaman ne ifade ettiyse, Tolkien hayranları için Peter Jackson daha da fazlasını ifade ediyor. Hem Tolkien için hem de Peter Jackson için söylenecek tek şey var: “Adamlar yapmış!”

 

 

NEDEN IYILER SARIŞIN?

 

Bir dilbilimci olan Tolkien, Yüzüklerin Efendisi ile yarattığı Orta Dünya’da sadece bir kurgu ve coğrafya yaratmakla yetinmedi, dilinden yöresel kültürüne kadar bir sürü medeniyeti de en ufak ayrıntısına kadar yoktan var etti. Elfler, Cüceler, Hobbitler, Orklar ve İnsanlar bu medeniyetlerin önde gelenleri olurken, detaya inildiğinde bir sürü ırk ve kültür ile daha karşılaşmak mümkün. Yüzüklerin Efendisi bir dünya klasiği olarak tarihte yerini aldı. Her zaman çok tartışıldı. Mesela; Kıbrıs’ta Yüzüklerin Efendisi’ne ilişkin en çarpıcı eleştiriyi bir sohbetimizde değerli hocamız Tufan Erhürman yapmıştı: “Nasıl oluyor da “iyi ve üstün” olarak gösterilen Elfler hep sarışın ve beyaz tenli oluyor, “kötü ve basit” olan Orklar da istisnasız hep çirkin oluyor?”  Bu açıdan bakıldığında gerçekten Tolkien’in kurguladığı dünya biraz ırkçı bir metin gibi görünse de, yazar bu durumu hikayenin içerisindeki felsefe ve karakterlerle talefi edebiliyor. Örneğin, tüm serideki belki de en çirkin karakter olan Gollum’un hikayenin sonunda en gerekli karakter haline gelmesi gibi. Ayrıca iyi büyücülerin lideri beyaz tenli Ak Saruman’ın en büyük hain çıkması da buna eklenebilir. Neden Elfler sarışın ve üstün olarak dizayn edilmiş? Tolkien’in ömrü Britney Spears ve Paris Hilton’u görmeye yetseydi, sarışınlara ilişkin olumlu görüşleri değişirdi eminim.

 

YÜZÜK VE İKTIDAR

 

Yüzüklerin Efendisi, ağırlıklı olarak büyülü bir güç yüzüğünün etrafında geçen bir hikaye. İnternette bir çok platformda metnin felsefesi irdelenirken, yüzüğün aslında bir sembol olduğu ve iktidarı temsil ettiği, bu yüzden yüzüğü takana muhtemeşem bir güç kazandırdığı ama bunun yanında tahribat da verdiği yönünde bir sürü tartışmalar yapıldı. Hikayenin temel amacının yüzüğün yok edilmesi için çıkılan bir yolculuk olduğunu düşünürsek; aslında iktidarı, erki yok etmeye dönük bir metin olarak Yüzüklerin Efendisi’ni, Anarşist ya da Sosyalist bir metin olarak tanımlamak da mümkün. Yani anlayacağınız rahmetli Tolkien öyle bir metin yazmış ki, bir tarafından bakıyorsunuz sağcı, diğer tarafından bakıyorsunuz solcu.

 

SHIRE YA DA “BIZIM MAHALLE”

 

Tolkien’in Kıbrıs’taki okuyucu kitlesinin azımsanmayacak bir sayıda olduğunu düşünüyorum. Tolkien’in, Hobbit ve Hobbit’lerin yaşadığı yer olan Shire tasvirinin Kıbrıslı okuyucuları da etkilediği bir gerçek. Aklımdan hiç çıkmayan benzerliklerden biri şudur mesela: Yüzük taşıyıcı ve belki de Orta Dünya’nın kurtuluşunda en büyük pay sahibi olan Hobbit, Frodo Baggins, herşey bittikten sonra evine, huzurlu, küçük bir kasaba olan Shire’a geri döner. O esnada kapının önünü süpürmekte olan yaşlı bir komşusu, evine doğru yürüyen Frodo’yu görünce tüm olan bitenden habersiz, gözlerini kısarak “Aha mahallenin iti kopuğu geldi... Tanrı bilir nerelerdeydi...” diyen pis bir bakış atar ve kendi kendine söylenerek kapının önünü süpürmeye devam eder. Ne zaman okusam bu manzara, komşusu dünyayı kurtarmış olsa da kendini haset etmekten alıkoyamayan yurdum insanını hatırlatmıştır bana. Milli sporumuzun “dedikodu” olduğu bu topraklarda gözleri kısıp bakarak söylenmek de ayrı bir sanattır. Elbette Hobbit’ler ile Kıbrıs ahalisi arasındaki benzerlikler sadece olumsuz olanlarla sınırlı değildir. Bir yemeye içmeye düşkünlük, bir mangal muhabbeti ve en çok özenilerek yapılan fiilin yemek yemek olması işin biraz daha renkli yönüdür. Kesin olan bir şey var ki Tolkien’in Kıbrıs’a her yazdığı eserle net biçimde yolladığı en çarpıcı mesaj: Küçük toplumların ve sıradan insanların yapabileceklerine ilişkindir. Neredeyse her kitapta “Shire’lı, sıradan, minyon Hobbit’ler” kendi boylarından çok büyük işlere kalkışmakta ve orta dünyanın kaderini hiç beklenmeyecek şekilde etkilemektedir. Metni bu bakış açısıyla okursak Tolkien’in “Türkiye ne dersa o olur be gardaş...”, “Ancak Amerika istersa olur be gardaş...” deyen ve kendi özneliğini, kendi yapabileceklerini inkar eden Kıbrıslı Hobbitler’e verdiği mesaj nettir: “Bu gezegende olan bitene, boyunuza ve nüfusunuza bakılmaksızın siz de etki edebilirsiniz!” Bunun nasıl mümkün olabileceğine ilişkin yöntemi de Tolkien’in en etkileyici karakterlerinden biri olan Büyücü Gandalf’ın ağzından okuyacak olursak: “All you have to decide is what to do with time that is given to you...” (Karar vermen gereken tek şey, sana verilen zamanı ne şekilde kullanacağındır...”

 

Hobbit filminin belki de en çarpıcı diyaloğu Galadriel ile Gandalf arasında geçiyor. Galadriel, Gandalf’a neden çıkılacak olan bu zorlu yolculukta hiç savaş görmemiş, sıradan, minyon ve nazik bir Hobbit olan Bilbo Baggins’i de yanına aldığını sorar. İşte cevabı:

 

Gandalf: Büyücü Saruman kötülüğü yenebilecek şeyin büyük bir güç olduğuna inanıyor ama ben böyle düşünmüyorum. Bence karanlığı uzakta tutan şey sıradan halkın günlük alışkanlıklarıdır. Basit nezaket davranışları ve sevgi. Neden Bilbo Baggins? Çünkü ben korkuyorum ve o bana cesaret veriyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2198 defa okunmuştur