
“Herkes her şeyi yapar ama kimse konuşamaz”
İnsan en çok neye güler diye düşünüyorum… Sanırım kendine. Mizahın cesaretiyle tabulara meydan okuyan Hakan Çoban’ın sahnedeki hikayesi tam burada başlıyor...
Simge ÇERKEZOĞLU
İnsan en çok neye güler diye düşünüyorum… Sanırım kendine. Mizahın cesaretiyle tabulara meydan okuyan Hakan Çoban’ın sahnedeki hikayesi tam burada başlıyor. Zor zamanlarında mizaha sarılarak sahneye adım atan Çoban, Belçika’da katıldığı komedi gecelerini Kıbrıs’a taşıdı. Küçük ve muhafazakâr toplumumuzun kendini aşmasına alan açarak; farklı yaştan, farklı profilden ve farklı sosyal statüden insanları sahneye çıkarmaya çalışıyor. Herkesin bir hikayesi olduğunu, yalnız olmadığımızı, farklı deneyimlerle benzer trajikomik anılarla yüzleştiğimizi hatırlatıyor. Bir sonraki komedi gecesi, 15 Mayıs Perşembe akşamı Lefkoşa’daki Rüstem Kitabevi’nde gerçekleşecek. Geceyi sabırsızlıkla bekliyoruz.
“ ‘Ötekini’ tanıdıkça hayata dair algılarım değişti”
Öncelikle kendisini biraz daha yakından tanımaya çalışıyorum. Uzun zaman yurt dışında yaşadıktan sonra Kıbrıs’a döndüğünü biliyorum, ancak çok daha fazlasını değil.
“Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldum. O yıllarda bölümün çok iyi bir akademik kadrosu vardı. Bunun yanında çok küçük yaştan bu yana sporla, dansla ve tiyatro ile ilgileniyorum.. Mağusa’da sevgi dolu bir aileye doğdum. Annem bir otelde kat görevlisi, babam ise limanda memurdu. Ailem her zaman en iyi yönlerimi ortaya çıkarmam için bana destek oldu. Ben de çok meraklı ve girişken bir çocuktum. Siyasi anlamda ailece bilinçli bir aileydik. On üç yaşımda siyasi aktivizme başladım. Yakın akrabalarımdan biri iki toplumlu bir projede çalışıyordu. Beni de Trodos’ta gerçekleşecek iki toplumlu bir kampa yazdırdı. Üç yıl boyunca her yaz bu etkinlikler devam etti. Kamp dışında da görüşmeye başladık. ‘Öteki’ denileni tanıdıkça hayata dair algılarım değişti. Bu süreçte milliyetçilikle ilgili tüm öğretilerim değişti. Aramızdaki buzların adeta eridiğini hissederdim. Zamanla bu siyasi mücadeleye dönüştü. İki toplumlu aktivitelerde daha fazla yer almaya başladım. Üniversiteden sonra yurt dışında yaşamaya başladım. Farklı deneyimler yaşadım. Portekiz ve Latin Amerika’da yaşadım.”
“Kıbrıslı Türklerin varlığını göstermem önemliydi”
Hakan Çoban ile tanışıklığımız Brüksel’e dayanıyor. İki toplumlu bir etkinlik için şehirde bulunduğum sırada Avrupa Parlamentosu’nda görevli Kıbrıslı Türk asistan olarak tanıdım.
“Avrupa Parlementosunda çalışma fırsatı yakalamıştım. Bu fırsatı değerlendirdim, Kıbrıs’ın ilk iki toplumlu ofisinde çalıştım. Çok güzel bir deneyimdi ancak çok da yorucu bir süreçti. Kendimle gurur duydum ama Kıbrıs konusunun ne kadar sıkıntılı ve hassas bir konu olduğunuı da orada deneyimledim. Aktivist naifliği ile geldiğim yerden, gerçeklerle yüzleşerek ayrıldım diyebilirim. Orada çalıştığım süre boyunca çalışan haklarını savunan işçi sendikasında yer aldım. Asistanların haklarını savundum. Bu sendikaya üye ilk Kıbrıslı Türk oldum. Bu deneyim de benim için öğreticiydi. Orada bulunmam, Kıbrıslı Türklerin görünürlüğü açısından çok önemliydi.”
“Hepimizin düştüğü, kalktığı zamanlar var”
Tüm bunlar arasında, politik kimliğinin dışına çıkarak sahnede var olma fikrinin nasıl doğduğu sohbetimizin ana konusu tabii.
“Altı yaşımdan beri tiyatroya ilgim vardı. İçimde farklı ilgi alanları var. Hepsi de kimliğimin parçası. Sahneye çıktığımda ise adeta eve döndüğümü hissettim. Belçika’da depresyonda olduğum dönemde, iyileşmek için komedi izlemeye başladım. Orada sık sık komedi geceleri düzenlenirdi, ben de bu gecelere izleyici olarak katılmaya başladım. Çok keyif aldığımı fark ettim. Hepimizin hayatta travmaları var ve bir şeylerle baş etmeye çalışıyoruz. Hepimizin düştüğü, kalktığı zamanlar var. Önemli olan düştüğümüzde bir can yeleğine sahip olmak. İlk başta, can yeleği gibi, konuk olarak komedi gecelerini izlemeye başladım. Sürekli orada göründüğüm için de sahne ile etkileşim kurmaya başladı. Zamanla bana da ‘neden sahneye çıkmıyorsun’ demeye başladılar. Ben de neden olmasın diye düşündüm. Zaten tiyatroya geçmişten gelen ilgim vardı. Belçika’da çok farklı statülerden insanlar komedi gecelerine çıkarlardı. Siyasiler, gazeteciler, parlamento çalışanları gibi... Onları izlemek insanı çok etkilerdi. İnsanlar statülerinden sıyrılarak, iki saatliğine de olsa farklı karaktere bürünürlerdi. Ben de bunu deneyimlemek istedim. İnsanların içinden bambaşka hikayeler çıkışına şahitlik ettim. Böylece o günden bu güne stand up komediyle sahneye çıkıyorum. Daha çok yurt dışnda İngilizce dilinde performanslar yapıyorum. Türkçe olarak yapmakta zorlandığımı söylemeliyim.”

“Herkes her şeyi yapar ama kimse konuşamaz”
Aslında Hakan anlattıkça tabuların ve sınırların ötesinde bir hayata doğduğunu, öyle de yaşamaya devam ettiğini anlıyorum ancak tüm bunları sahnede anlatmaya gelince, kendisi bile sıkıntılar yaşıyor.
“Kıbrıs’ın kuzeyinde herkes her şeyi yapar ama kimse bunu konuşamaz. Kamusal alanda bazı şeylerin şakasını dahi yapamazsınız. Çok fazla tabusu olan, gergin bir toplum olduğumuzu düşünüyorum. Anlatsa, sanki zaafından yakalayacaklarmış gibi korkular var oysa öyle olmamalı. Anlattığımız her şey gerçek bile olmak zorunda değil. Hayal gücümüzle süsleyerek şovlar yapabiliriz. Ben öyle yapıyorum ama bizim toplumda hep bir damgalanma ihtimali var. Ben bile zaman zaman bundan çekiniyorum. O nedenle burada başka komedyenlere ev sahipliği yapmaya çalışıyorum. Yaklaşık yedi ay önce komedi gecelerine başladık. Onuncu komedi gecemizi 15 Mayıs Perşembe akşamı Lefkoşa’da Rüstem Kitabevi’nde gerçekleştireceğiz. Çok güzel sürprizli bir gece olacak.”

“Üzerine konuşmamıza izin verilmeyen çok tabu var”
Sahneye çıkmak için röportajımız aracılığı ile açık çağrıda da bulunan Hakan Çoban, zamanla tabuları yıkarak daha çok insanın sahneye çıkacağına olan inancını dile getiriyor.
“Hala sahneye çıkacak birilerini bulmakta zorlanıyorum. Buradan açıkça çağrımı yapmak istiyorum. Sahnemiz herkese açık tabii önceden provalar yapıyoruz. Herkes kendi malzemesi ile geliyor. Hikayelerimizi dinlemek isteyen ciddi kalabalıklar var artık. Güneyde de benzer geceler yapıyoruz. Kostümlerle çalışan çok iyi bir ekibimiz var. Orada daha fazla uyuşturucu ve cinselliğe dayalı hikayeler var. Şov gibi, aralarda danslar da oluyor. Uzun vadede hayalim büyük bir komedi festivali düzenlemek. Coğrafyamız çok mutsuz. Buna çok ihtiyacımız var. Ellerimizi bırakacak olsak, hepimiz çökeceğiz. Oysa hepimiz bir şekilde hayata tutunmaya çalışıyoruz. Siyaseti konuşmayın, cinsellikten bahsetme gibi yorumlardan çok sıkılıyorum. Avrupa’da gittiğim amatör komedilerde insanlar çıkıp kendilerile ile alay ediyorlarlar, başkalarıyla değil ancak o kadar çok tabu var ki, üzerine konuşmamıza bile izin verilmiyor.”
















