Halk geçim derdinde, hükümet yapay gündemler peşinde
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası ve Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası’nın çağrısı ve 55 civarında örgütün ve muhalefet partilerinin de desteğiyle, Lefkoşa’da geçtiğimiz hafta, on binlerce kişinin katıldığı yürüyüş ve miting düzenlenmişti.
Laik eğitim ve toplum yapısına tehdit oluşturan, Atatürk İlke ve Devrimlerini temel alan anayasa ve yasaların ve halk iradesinin hilafına, okullardaki disiplin tüzüğünde çok gereksiz bir şekilde değişiklik yapılması bardağı taşırmıştı.
Bu çerçevede, Okullardaki Disiplin Tüzüğü’ndeki değişikliklere tepki koymak için öğretmen sendikaları başta olmak üzere, 55 örgütün ve muhalefet partilerinin de destek verdiği, Meclis önünde 14 Nisan Pazartesi günü başlayan eylem ateşi de yanmaya devam ediyor.
Meclis önünde başlatılan Eylem, 28 Nisan'a kadar hafta içi her akşam 18.00 ile 21.00 saatleri arasında Meclis önünde devam edecek. Bahse konu tüzüğün geri çekilmesi için imza ve destek kampanyası da başlatıldı.
Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen Disiplin Tüzüğü geri çekilene kadar eylem ateşinin yanacağı vurgulandı. Halkın, baskı unsuru olması için, bu eyleme destek olması şarttır. Bakalım, Hükümet bu konuda geri adım atacak mı?
Öte yandan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın, Kıbrıs Rum kesiminde peş peşe elçilikler açması büyük yankı uyandırdı.
AB, Çin ve Rusya’yı dengeleme amacı ve son Ukrayna krizinde yaşadığı zorlukları aşma adına geliştirdiği 12 milyar avroluk Asya-Türk Cumhuriyetleri açılımını yaptı.
Kaynak arayışına giren Türki Cumhuriyetler de, Avrupa Birliği’nin 12 milyar avroluk açılım fonundan yararlanmak istedi. Buna karşılık, AB de kendilerinden üyeleri olan Güney Kıbrıs’ ta elçilik açmasını talep etti.
Bu bağlamda, Türki devletler, hem Güney’ de elçilik açtılar hem de KKTC’nin kurulmasını kınayan ve devletlere tanımama çağrısı yapan BM Güvenlik Konseyi'nin 541 ve 550 sayılı kararlarına da bağlı kalacaklarını da kabul etmiş oldular.
Elbette, bu durum Türkiye ve KKTC’ de şaşkınlık ve tepki ile karşılanırken, KKTC Hükümet yetkililerinin bu konuda yaptıkları açıklamalar da hiç de tatmin edici olmadı ve bu gelişmeler halkın moralinin bozulmasına yol açtı.
Ülkemizde bu gelişmeler yaşanırken, halkın esas gündemi ise, ekonomik sorunlar ve geçim derdidir. Halk, ülkede hükümet tarafından yaratılan yapay gündemlere itibar etmemektedir.
Öte yandan, ABD ile Çin, AB ve diğer ülkeler arasındaki gümrük tarifeleri(vergileri) ile başlayan ticaret savaşlarının ve Türkiye’ deki siyasi gerginliklerin sona ermemesi, TL’nin değer kaybının sürmesi ve döviz kurlarının yükselmesi, ülkemizde büyük endişe yaratmaktadır.
Döviz kurlarının oldukça yükselmesiyle, ülkede önümüzdeki günlerde, pahalılık ve enflasyon daha da artacak, tüm mal ve hizmetlerde zam yağmuru başlayacak ve satın alma gücü düşmeye devam edecektir.
Nitekim, Mart ayında, aylık enflasyon yüzde 4.28 olarak gerçekleşti. Ocak ayında enflasyon yüzde 2,02, Şubat ayında ise yüzde 2.16 gerçekleşmişti. Mart ayı ile birlikte enflasyonun yükselişe geçtiğini görüyoruz. Nisan ayında enflasyonun yine yüksek çıkması beklenmektedir.
1 Nisan'dan itibaren, elektik tarife ücretleri yüzde 11.66 oranında zamlandı. Bu zammın yapıldığı dönemde, petrolün varil fiyatı 75 dolar düzeyinde iken, şimdilerde 65 dolar seviyelerine kadar geriledi. Umarım, bu gelişme, yeni elektrik zammı düşüncesi varsa, bunu engellemiştir.
Elektriğe zam gelmesi, girdi maddesi olması nedeniyle, hem tüm mal ve hizmetlere zam olarak yansıyacak, hem de halkın kullandığı elektrik faturaları zamlanacaktır. Bunun piyasaya etkilerini Nisan ayı enflasyon oranları açıklandığı zaman daha net göreceğiz.
Dövizdeki yükselişler, TL’nin değer kaybetmesi, KKTC ekonomisini Türkiye’ye kıyasla daha fazla etkilemektedir. Ülkemiz piyasasının dövize endeksli ve ithalat ağırlıklı olması nedeniyle, kurların yükselmesi piyasada pahalılığı daha da artırmaktadır.
Döviz kurlarında ve elektrik fiyatlarında görülen artışlar, temel girdi maddelerinin ve tüm mal ve hizmetlerin fiyatlarında yükselişler yaratmakta ve KKTC’de enflasyonu da yukarıya çekmektedir.
Kuzey’ deki piyasa çok pahalılaştığı için, Halk, Güney’den alışverişlerini artırmakta, ayrıca, Rumlar da, pahalılıktan dolayı piyasamızdan eskisi kadar alış veriş yapmamaktadır. Sınır kapılarındaki geçişlerde, Türklerin geçişleri artarken, Rumların geçişlerinin azaldığı resmi rakamlara yansımaktadır.
Böylece, Maliye’nin alışverişler neticesinde elde ettiği KDV ve Fiyat İstikrar Fonu gelirleri de çift taraflı azalmaktadır. Bu nedenle, Maliye, giderlerini karşılayamadığı için durmadan borçlanmaktadır.
Hükümet’in , hayatın ucuzlaması ve fakirleşmenin artmaması için acil önlemler alması gerekirken, bir türlü memleket sorunlarına odaklanılmamaktadır. Suni gündemlerle, örneğin orta eğitimde disiplin tüzüğü ile oynayarak, halk içinde gerginlikler yaratılarak, gündem şaşırtılmaktadır.